Hüseyin Kaya / Doğruhaber
Türkiye`de algı operasyonlarının en önemli ayağını medya oluşturur.
Kavramlar, kişiler ve olgular üzerinden bazen öyle bir bilgi kirliliği oluşturulur ki, insanlar doğrular konusunda çekingen davranırlar. Ardından aynı yalanlar öyle çok kişi tarafından bazen bilimsel argümanlarla da desteklenerek sunulur ki, sökülüp atılması ve yerine doğrunun ikamesi çok zor olur.
Şartlanmışlıkların aşılması çok zordur.
Toplu karalama operasyonu, toplu aklama operasyonuna dönüştüğünde çizilen tabloda kirli ayrıntıların görünmemesi için profesyonelce bazen karartmalar bazen de dezenformasyonlarla meselenin üzeri örtülür.
Bu durumda doğrunun sesi çıkmaz, çıkmasına izin verilmez.
Projede bir aksama olur da bir yarıktan doğrular ortaya çıkarsa yalana ve iftiraya ayarlanmış zihinlerde şoklar yaşanır.
İşte birkaç gün önce kime taraf olduğu belli olan; ama halkın zekasıyla alay ederek “Tarafsız bölge” adını alan bir programda böyle bir şok yaşandı.
“Kendin çal kendin oyna” müsamerelerinin sergilendiği ve “Bozacının şahidi şıracı” olan ve ehl-i adaletin bakmaya dayanamadığı programa, yapımcılar, sosyal medyanın tazyikatı sonucunda Hüda Par Genel Başkan yardımcısı Said Şahin`i bağlamak zorunda kaldılar.
Said Şahin kısa ve veciz ifadelerle yalan ve iftiralarla örülmüş olan örümcek ağlarını darmadağın etti: “Bizlere yönelik 500`e yakın saldırı olmuş kardeşlerimiz şehit edilmiş buna rağmen sabırla bu güne kadar gelmişiz.
6-7 Ekim kırılma noktası oldu. Türkiye 400 civarındaki saldırıyı görmedi sadece 6-7 Ekim`le birlikte HÜDA PAR`a yönelik saldırılardan haberdar oldu. Saldıran taraf, derin devletin oyunlarına gelen taraf olmuyor da ilişkili taraf olmuyor da 10 yıldır bu kadar saldırıya uğramış bir yapının derin devletin oyununa gelmiş, devletle işbirliği içerisinde gösterilmesi ancak akıldışı açıklamalardır. İzahtan vareste açıklamalardır.
Polis lojmanlarından kendilerine onlarca oy çıkan HDP`dir bize ise hiçbir oy çıkmadı. Buna rağmen işbirlikçi gösterilen HÜDA PAR oldu temiz gösterilmeye çalışılan ise HDP oldu. (…)
90`lı yıllarda yaşananlar da bu gün yaşananlar şeklinde cereyan etti. Bir tarafın saldırıları, diğer tarafın bir müddet sabrı... Artık iki gücün arasında hayat mücadelesi vermek zorunda kalan insanların silah kullanma zorunluluğu oldu. 90`lı yıllarda JİTEM Ergenekon yani geçmişin bütün derin devleti kirli yüzüyle sahadaydı.(…)
İşin garibi, Doğu Perinçek ve Yalçın Küçük gibi Bekaa vadisinden ayakları kesilmeyenler ortadayken “Biz MİT`i kullandık MİT bizi kullandı” diyen Abdullah Öcalan işbirlikçi olmuyor, şehir efsaneleri üzerinden hiçbir delili olmayan sadece birilerinin uyduruk ithamları üzerinden Hizbullah işbirlikçi oluyor. Meselelerin geniş boyutuyla çok taraflı olarak konuşulması lazımdır.”
“Kim saldırgan?” sorusunun daha açık bir cevabı olabilir mi?
“Kim işbirlikçi?” sorusunun daha açık bir cevabı olabilir mi?
Akleden anlar ve doğruyu bulur; ama İbrahim aleyhisselamın kavmi gibi önce hak verip ardında devreye güç ve makam gibi faktörler girince yalan ve iftira çukurlarına dönenlerin çok olduğu bir zamanda yaşıyoruz.
Evet, asker ve polis lojmanlarında HDP birinci parti çıktı ve Hüda Par`a oy çıkmadı. Kimin işbirlikçi olduğuna dair önemli bir cevap sandıktan çıktı. Aslında zafer sarhoşluğundan dolayı bazı şeyleri düşünemedikleri de çıkıyor ortaya.
Hüda Par`ı İşid ile paralel gösteren “Derin araştırmacılar” sandıklardan çıkan “Paralel oylar” için de komplo teorileri ortaya atabilirlerdi.
Ama vizyon ve misyon değişikliği buna izin vermiyor.
Aslında biraz uğraşırsanız siz de “Türkiyelileşmek” ile “Tek Türkiye” arasında bir bağ kurabilirsiniz.