Almanya’nın Stuttgart Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi Doktor Bilal Doğan, genelde Avrupa'da, özelde ise Almanya'da yaşayan Müslümanların çözüm bekleyen önemli sorunları hakkında İlke Haber Ajansı'na (İLKHA) açıklamalarda bulundu.
Almanya'da yaşayan 4 Milyon Müslüman'ın en öncelikli sorununun İslam'ın resmi din olarak tanınmaması olduğunu vurguladı.
"Yurt Dışında 1600 Camide görev yapan arkadaşlarımız var"
Açıklamalarına Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yurtdışındaki vatandaşlara yönelik yaptığı çalışmalarla ilgili bilgi vererek başlayan Doktor Bilal Doğan, eskiye oranla devletin yurtdışında yaşayan vatandaşların sorunlarına daha ciddi bir şekilde eğildiğini belirterek, “Açık bir örnek verecek olursam, koskoca Dışişleri bakanlığımızın yurtdışında 850 civarı elemanı bulunurken, Diyanet İşleri Başkanlığının yaklaşık 2 bin 600 elemanı vardır. Bu tamamen buradaki insanımızın kültürüyle, dini kimliğiyle yaşamasını sağlamak amacıyla ciddi masraflara ve kadroya tekabül etmektedir. Sadece Avrupa için demiyorum bütün Dünya için, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bir de Uluslararası İlahiyat Programı (UYUP) var. Hangi ülkeden olursa olsun, bu program çerçevesinde Türkiye'de yaklaşık 800 öğrenci okutulmaktadır. Bu öğrenciler bulundukları ülkede ya çifte vatandaş veya o ülkenin vatandaşıdırlar. Diyanet, bu şekilde yaşadıkları ülkenin dilini ve kültürüne bilen bu öğrencilerin mezun olmasını sağlayıp, buradaki insanımıza hizmet etme imkânını sağlıyor. Bugün Avusturya gibi devletlerin zincirleme olarak Türkiye’den din adamının gelişini önlemek maksadıyla karar aldıklarını düşünün, bu programın ne kadar önemli olduğu kendiliğinden ortaya çıkar” dedi.
"Diyanet Almanya'daki ilahiyatları destekliyor"
Diyanet’in Almanya’daki İlahiyatçıları da desteklediğini sözlerine ekleyen Doğan, “Tübingen’de olsun, Frankfurt’taki Göte Enstitüsü’nde olsun bu tür ilahiyatçıları destekliyor. Yine Köln’deki DİTİB başkanlığı, Almanya’da öğrenci evleri açıp barınmalarını sağlıyor. Aynı zamanda öğrenimlerini burada tamamlayıp iş bulma şartları zorlaştığında, -Türkiye’de yabancı öğrenci statüsü var- bu statü ile Türkiye’deki ilahiyatçılar dâhil bütün fakültelerde TIP dahil hepsini okumaları sağlanıyor. Maalesef yurt dışında yaşayan neslimiz bu konularda yeterince bilgi sahibi değil. Eğer bu bilgiye sahip olurlarsa ülkemizin yurt dışında ve yurt içinde kabiliyetli insanlarımıza yol açacak bir çok imkânlar olduğu görülecek” dedi.
"Türkiye'deki gibi Mihrabın bir olması mümkün"
Avrupa'da yaşayan Müslümanların birlik olamamasının altında yatan nedenlere de değinen Doğan, “Açık söylemek gerekirse devlet politikası olarak son yıllara kadar yurt dışındaki vatandaşımızla ilgili herhangi bir somut projemizden bahsetmek pek mümkün değil. Türkiye’deki bir hükümet konağının işlevi neyse, konsolosluklarımız o işlevleri yerine getiriyorlardı. Ama bugün devlet politikası olarak artık yurtdışındaki vatandaşımızın dini ve kültürel kimliğiyle, asimile olmadan yaşaması şeklinde bir politikamız var. Gençlik Dairelerinde alıkonulan gençlerimiz için senede 3-4 defa Türkiye’den buraya heyet geliyor. Bu gençlerimizi almaya çalışıyoruz, burada okullar açmaya kadar gençlerimizle ilgili projeler geliştirmeye çalışıyoruz. İkinci olarak, içinde bulunduğumuz Avrupa’daki ülkelerde İslam dininin resmi olarak tanınmaması, aslında bu ülkelerin siyasi olarak çifte standardını gösteren bir durumdur. Bir Almaya için konuşayım, 150 bin Yahudi’nin dini resmi din olarak kabul edilmiş, ama 4 milyona aşkın Müslüman’ın dini halen resmi din olarak kabul edilmemiş. Bu İslam ülkelerini yönetenlerin devlet politikası olarak bu konuda Avrupa’ya nüfuz edememesinden kaynaklanıyor. Şunu mutlulukla söyleyebilirim ki, Diyanet İşleri Başkanlığımız, Türkiye’deki politika değişikliğinden istifade ederek, dünyanın her yerine açıldığı gibi Avrupa’ya da açılmıştır. Örneğin, hangi kuruluşa ait olursa olsun hiçbir dernek yoktur ki, başkanlığımızdan 5 yıllık resmi görevli istediğinde, ‘alamıyorum’ diyemez. Bundan daha büyük katkı olabilir mi? Halen bu noktada çekincesi olanlar mevcuttur. Biz derneklerin içişlerine karışmıyoruz ama, Türkiye'deki gibi mihrabın bir olması mümkün. İşte o zaman vahdaniyete, birliğe bir adım atmış oluruz. Çünkü gençliğimiz burada parça parça, farklı ekollerin tesirine kurban olmaktadır. Batı ne kadar kötü propaganda yaparsa yapsın, Türkiye’den sınır komşumuz Suriye'deki DEAŞ'a ancak bin civarında kişi gitmiştir ama, Almanya’dan 700 kişi gitmiş, İngiltere’den 900 kişi katılmıştır. Bu ülkeler Müslüman nüfusu barındırmadıkları halde bu kadar insan gitmişse, bu Türkiye’deki İslami eğitimin vahdete, birliğe dayalı bir eğitim olduğu, hiçbir aşırı uca gitmediğini gösteren güzel bir örnektir. Bizim arzumuz bunu Avrupa’ya taşımaktır. Bizim ceddimiz tarih boyunca bunu yapmıştır. Allah ve Resulü dışında bir din sunmamıştır." ifadelerini kullandı.
“Biz bütün vatandaşların ataşesiyiz”
Gelecek 30 yıl içinde Müslümanlar arasındaki ayrılıkların ortadan kalkacağına inandığını belirten Doktor Bilal Doğan, daha önce birbirinin camilerine gitmeyi günah sayanların, bugün aynı anda birkaç camiye üye olma durumuna geldiğini aktararak, “Biz bütün vatandaşların ataşesiyiz. Sadece diyanet görevlisi olan camilerin ataşesi değiliz. Müşavirimiz de öyle. Bu söylediklerimizi birilerinin hoşuna gelsin diye söylemiyoruz. Allah ve Resulü bizi sürekli takip ediyor. Yani yaptığımız her şey filme alınıyor. Biz bunlardan sorumlu olduğumuzun farkındayız ve hizmeti buna göre yürütüyoruz. Hatta şu kadarını söyleyeyim; artık Türkiye’miz ve Diyanet İşleri Başkanlığımız, ceddimizin İ’layi Kelimetullahını kucaklamış durumda, yeter ki derneklerimiz bundan istifade etmesini bilsin” diye konuştu.
“Diyanet’in Stuttgart’ta yatılı Kur’an Kursu projesi var”
Almanya’da eğitim alanında yeni projelerinin olduğunu belirten Doğan, daha önce başlattıkları İslami Ana Okul projesi çerçevesinde Mannheim’dan sonra Hamburg ve Hanover’de yakında iki Ana okulunun açılacağı bilgisini paylaşarak, “Bizim Stuttgart’ta yatılı Kur’an Kursu projemiz var. Bu projeyi gerçekleştirebilirsek, çok ciddi bir adım atmış olacağız. Çocuklarımız dördüncü sınıftan sonra Real, Gynasium ve Haupschule gibi bir takım okullara ayrılıyorlar. Biz Türkiye’deki Fen ve Anadolu liseleri seviyesindeki Real ve Gynasium okuyan öğrencilerden 40 erkek öğrenci, 40 tane de kız öğrenciyi sınava tabi tuttuktan sonra, Kur’an Kursuna alacağız. Bu öğrencileri 13’üncü sınıfa kadar okutmayı düşünüyoruz. Peki nasıl olacak? Öğrenciler bu okullara bizim binalarımızdan gidecekler. Haftanın 4-5 günü orada yatacaklar, günde 2 saat ders vererek ,Türkiye’deki İmam Hatiplerin ve Kur’an Kursların müfredatını oradan getirteceğimiz İmam Hatip Lisesi öğretmenleriyle birlikte destekleyerek bu çocuklarımızı Avrupa’daki İlahiyatlara ve Türkiye’deki İlahiyatlara hazırlamak istiyoruz. Bu şekilde bizim taşıma din görevlisi sıkıntısı belirdiği takdirde bu çocuklarımız gelecekte bu açığı kapatacaklardır diye düşünüyoruz” diyerek bu projeyi ilk defa İLKHA aracılığıyla açıkladı.
“Avrupa, neslinin Müslüman olmasından endişe ediyor”
Avusturya’daki tartışmalı İslam yasası hakkında da görüşlerini dile getiren Dr. Bilal Doğan, varsa bir problem bu problem hakkında açık konuşulmasından yana olduğunu belirterek, şunları kaydetti: “Problemi yok saymak problemin olmadığı anlamına gelmez. Çıkan İslam yasasıyla Avusturya’nın Avrupa’da bir domino etkisi yapacağından endişe ediyoruz. Avusturya 1912’de, bundan 103 yıl önce İslam’ı resmi din olarak kabul etmiş bir ülke iken, bugün Müslüman din adamlarının gelişine yasak koyabiliyorsa, İslam Dinini resmen tanımamış olan ülkelerin sırada beklediğini düşünüyorum. Hazırlıklı olmamız gerekir. Bu ülkelerin kendi nesilleri Hıristiyan olarak kalamadıkları için gelecek nesillerinin din değiştirmesinden endişe ettiklerinden dolayı biraz korkuları var. Bizim bu insanlara hoşgörülü yaklaşmamız gerekiyor. Empati yaparak kendimizi onların da yerine koyabilmemiz gerekiyor. Bu endişeleri doğal. Bizim bir düşman olmadığımızı, bizim kendi neslimiz için burada bulunduğumuzu, kendi neslimizi korumak onları manevi kültürüyle yaşamalarını sağlamak amacıyla burada olduğumuzu, bir misyonerlik amacıyla burada olmadığımızı bunlara aktarabildiğimiz takdirde, onların endişe ve korkuları giderilecektir diye düşünüyorum. Bu yüzden Avusturya örneği, Kur’an Sünnet merkezli olmayan dünyadaki diğer anlayışın verdiği korkudan kaynaklandığını düşünüyoruz. Devlet politikası olarak kendi insanlarının Müslüman olmalarından korktuklarını düşünüyorum. Bundan 50- 70 yıl sonra Müslümanların çoğunlukta, Hıristiyanların azınlıkta olacağını gösteren bir takım istatistik ve görüşler, bu insanları korkutmaktadır. Buradaki insanlara bunun için burada olmadığımızı çoğu zaman ifade ediyoruz.”
“Gençlerimizin yönelik proje eksikliğimiz var”
Son olarak Avrupa’da yaşayan Müslüman gençlere yönelik yeterince proje geliştirilmediği özeleştirisinde bulunan Doğan, “Gençlerimizin İslam’ı yanlış gösteren örgütlere kayması noktasında maalesef demin söylediğim gibi birçok noktada olduğu gibi bu konuda da geç kaldık. İnternetten İslam’ı tıkladığınızda sapık ve İslam’ı yanlış gösteren örgütlerin yayınları karşınıza çıkıyor. Yani İslami derken tırnak içerisinde söylüyorum. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, ister Diyanet olsun, ister başkaları olsun Türkiye kökenli İslam anlatımlarında yaşanan Camilerde bu yok. Yani bizim camilerimizin hiçbirisinde ister Diyanete bağlı olsun ister olmasın, DİTİB camilerinden, ATİB Camilerinden bu tür örgütlere karışanların olduğunu kimse görmedi. Bu bizim için mutluluk verici ama bu şunu da göstermiyor, ihtida etmiş, Müslüman olmuş insanları her yönüyle kucakladığımızı da göstermiyor. Burada proje eksikliğimiz var maalesef. Tercüme eksizliğimiz var aşırı derecede. Şu anda Diyanet İşleri Başkanlığında 100’ü aşkın tercüme yapabilecek kişiden oluşan ekip kuruldu ve hızlı bir şekilde yabancı dillerde yayın yapan daire başkanlığı kuruldu. Bu yabancı dillerde yayın yapan daire başkanlığı süratli bir şekilde yayın yapıyor. Şu anda 7 ciltlik Hadis dahi birkaç dile çevriliyor Almancaya çevirmek üzere bu günlerde çalışma mevcut. Kitap bazında çalışmalar mevcut ama web sayfası noktasında bir takım hususlarda gençlere internet yoluyla hükmedebilecek yol gösterebilecek yayınlarda eksikliğimiz var. Bu konuda istediğimiz noktada hedefe maalesef henüz ulaşamadık” dedi. (Basri Özmen - İLKHA)