MEHMET ÖZCAN / DOĞRUHABER - RÖPORTAJ

Türkiye`de yapılan genel seçimlerde AK Parti tek başına hükümeti kuracak çoğunluğu yakalayamadı. Batının açık desteğini alan HDP ise barajı aşarak 80 milletvekili elde etti. Batının Ortadoğu politikasında istikrarsızlığın hâkim olmasını esas aldığı herkesçe malum. Ülkemizin komşuları Suriye ve Irak`taki aktörlerle müzakere edilmesi halinde süren savaşın durdurulabileceği gerçeği ortadayken batılı aktörlerin sözde çözüm istediği ancak çözüme yaklaşıldığı anda bu kez çözüm masasını devirdiği tüm taraflarca dillendiriliyor ve görülüyor.

Batının Türkiye`ye yönelik dışarıdan destekle kaos oluşturma girişimlerini hatırlayacak olursak; Gezi Parkı eylemleri ve 6-8 Ekim katliamıyla, adeta Türkiye karıştırılmak istenmişti.

Ki, 6-8 Ekim kalkışması ve sonrasında gelen katliam, bizzat HDP`nin çetelerini sokağa çağırmasıyla başlamıştı. 6-8 katliamının hemen öncesi Amerika`nın adana başkonsolosu Espinoza`nın bölge ziyareti ve özellikle HDP`li belediye başkanları ile yakın STK yöneticileriyle buluşmaları da batının bölge hesapları ve bu hesapları HDP üzerinde uygulamaya koyduğunun adeta ispatı niteliğindeydi.

Tüm bu gelişmeler ışığında seçim sonuçları ve batının Türkiye üzerindeki hesaplarını konuştuğumuz Ankara Strateji Enstitüsü Başkan Yardımcısı, Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Uluslararası İlişkiler Uzmanı Doç. Dr. Mehmet Akif Okur; İhvan Rehberlik Konseyi Üyesi Dr. Eşref Abdulgaffar; Rabia Platformu Koordinatörü Cihangir İşbilir ve Filistinli akademisyen Prof. Dr. Said El Hac, önemli açıklamalarda bulundu.

Ankara Strateji Enstitüsü Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Mehmet Akif Okur

BÖLGE İLE İLGİLİ ALINAN YANLIŞ KARARLAR ÜLKEYİ OPERASYONA AÇIK HALE GETİRDİ
Doç. Dr. Mehmet Akif Okur, birçok aktör ve gücün Türkiye üzerinde hesap yaptığı bir dönemde özellikle bölge ile ilgili alınan yanlış kararların ülkeyi operasyona açık hale getirdiğini ifade etti. Hükümetin süreç adına HDP`nin önünü alabildiğine açtığını belirten Okur, karşılığında örgütten hiçbir şey alamadığını, silahların olduğu gibi durduğunu ve bölge halkının baskı altında olduğuna dikkat çekti.

Okur, “Türkiye çok önemli bir bölgede yer alıyor ve bu bölge üzerinde hesap yapmayan güç yok. Önemli olan bu hesapları görebilmek ve ona uygun karşı stratejiler sağlayarak Türkiye`nin güvenliğinin sağlanabilmesi. Ben tabi bu noktada öncelikle şunu söylemek istiyorum; Türkiye, dışarıdan yapılacak bir kısım stratejik hesaplar karşısında zayıf düşmüşse burada büyük suç ise Türkiye`yi yönetenlere ait bir sorumluluk. Çünkü şöyle düşünün; 6-8 Ekim olaylarında biz 6-8 Ekim`den sonra değil de ancak seçimlere malzeme olsun diye konuştuk.

Seçimlere doğru gittiğimizde tüm devlet imkânları elinde olan tek başına iktidar, HDP`nin PKK terör örgütünün uzantısı olduğunu, HDP`li siyasetçilerin 50 kişiyi öldürdüklerini söylediler. Şimdi burada bir ciddiyet sorunu ortaya çıkıyor.

Eğer bu söylemler doğruysa o partinin bırakın meydanlarda olmayı o emirleri verip 50 kişiyi öldürenlerin yargı karşısında olması gerekirdi. Eğer bu doğru değilse yine ülkeyi yöneten tek başına iktidarın sahibi olan siyasetçilerin, bunları meydanlarda söylemeleri terörün ciddi bir suç olarak algılanmasının önüne geçiyor. Yani adam öldürmek, seçim döneminde birbirlerinin hedefindekiler için bir argümana dönüşüyor. Bu, Türkiye`nin güvenliğine yönelik en büyük tehdittir” dedi.

Ülkeyi yönetenlerin öncelikle kendi ülkelerinin güvenliklerini kendilerinin ciddiye alması gerektiğine dikkat çeken Doç. Dr. Okur, “Siz ülkenizi operasyona açık hale getirirseniz herkes gelir ülkenizde operasyon yapmaya başlar. O yüzden de en öncelikli sorunumuzun bizim kendi imkânlarımızla devlet adamlarımızın biraz ciddiyet sahibi olmalarıyla halledilebileceğini düşünüyorum. Bunu çözemezsek diğer meseleleri de çözemeyeceğimizin kanaatindeyim” diye konuştu.

HDP`NİN ÖNÜNÜ ALABİLDİĞİNE AÇARSAN BÖLGEYİ DE KAYBEDERSİN…
Türkiye`de işletilen sürecin bir örneğinin dünyanın hiçbir yerinde olmadığını belirten Doç. Dr. Okur şöyle konuştu; “Eğer bu mantık devam ederse Türkiye tartışılmaz bir biçimde çözülmeye doğru gidiyor. Bunun temel sebebi de şu; sürecin başından itibaren birçok ülkeyle ilgili örnekler verildi; İspanya`dan, İngiltere`den bahsedildi. Türkiye`nin uyguladığı yöntemi uygulayıp da başarılı olan tek bir ülke yok. Türkiye şu an fiilen şöyle bir şey yapıyor; terör örgütünün uzantısı olan siyasi partinin(HDP) önünü alabildiğine açmış vaziyette ama bunun karşılığında da örgütten hiçbir şey almamış vaziyette. Terör örgütü PKK, Türkiye`nin içindeki tüm silahlı militanlarını tutmaya devam ediyor. Belli bir bölgede halka baskı yapmaya devam ediyor.

Türkiye`nin sınırlarının dibinde de tanklar dahil ağır silahlarla Türkiye`nin tüm Suriye kuzey kuşağını kuşatacak şekilde bir egemenlik alanı tesis ediyor. Dolayısıyla üç yılın ardından geldiğimiz yere baktığımızda Türkiye`nin izlediği yanlış politikalar yüzünden ağır bir güvenlik zaafıyla yüz yüze geldiğini görüyoruz.

Şöyle düşünün; PKK terör örgütü, terör eylemleri yaparak 30 küsur yılda siyasi uzantısına en çok yüzde 6 civarında bir oy kazandırabilmişti. Üç yıl içinde izlenen süreç politikalarının ardından bu oran yüzde 13 çıktı. ve örgüt de bırakın silahı, bir çakı bıçağı bile teslim etmedi. Dolayısıyla Türkiye`yi yönetenler güvenlik meselesinde bu kadar büyük hatalar yaparlarsa batısı, doğusu, kuzeyi, güneyi herkes Türkiye`ye operasyon çekmek için iştahlanır.”

İhvan Rehberlik Konseyi Üyesi Dr. Eşref Abdulgaffar

TÜRKİYE MAZLUMLARIN   YANINDA ONURLU DURUŞUNA  DEVAM ETMELİ
Seçim sonucunu yorumlayan İhvan liderlerinden Dr. Eşref Abdulgaffar da, Türkiye`nin mazlumların yanında yer almaya ve onurlu duruşuna devam etmesini beklediklerini dile getirdi. İhvan lideri Abdülgaffar, “Türkiye yüksek katılım oranıyla başarılı bir seçim gerçekleştirdi. Ancak herhangi bir parti tek başına hükümeti kuracak çoğunluğu elde edemedi. Bizim beklentimiz bir an önce hükümetin kurulması ve Türkiye`nin mazlumların yanında yer almaya devam etmesidir. Bizim beklentimiz ve temennimiz Türkiye`nin dünya Müslümanları nezdinde edindiği güzel ve olumlu imajın değişmeyerek onurlu duruşunu devam etmesidir” diye konuştu.

Rabia Platformu Koordinatörü Cihangir İşbilir

HDP İÇERİDEN VE DIŞARIDAN DESTEKLENMESİNE RAĞMEN HÜKÜMET BÖLGEYE YÖNELİK YANLIŞ POLİTİKALAR İZLEDİ
Rabia Platformu Koordinatörü Cihangir İşbilir ise, seçim sonucunun HDP ve Demirtaş`ı belli bir medya kesiminin içeriden ve dışarıdan desteklemesinin yanında Ak Parti`nin bölgeye yönelik yanlış politikalarından da kaynaklandığını belirtti. İşbilir şöyle konuştu; “Birincisi; seçim sonuçları, ak partiye kurucu aktör rolünü verdi. Seçmen Ak Parti`ye toparlan mesajı verdi. HDP`nin barajı aşmasına vesile olan meseleler ise ki bunlar Ak Parti`nin aday listelerinden tutun, işte belli bir medya kesiminin HDP ve Demirtaş`ı desteklemesi gibi faktörler olarak sıralanabilir. Bu da Ak Parti`nin ciddi anlamda bölge politikasını sorgulamasına vesile olan bir sonuç. Ak parti, özellikle HDP`nin barajı aşması değil, bölge halkını kaybetme riskiyle karşı karşıya olduğunu bu sonuçlardan iyi görmesi gerekiyor. Buna göre yeniden bölge halkının gönlünü kazanacak adımlar atması gerekiyor.”

HDP`nin bir kısım medya tarafından içeriden ve dışarıdan desteklendiğini belirten İşbilir, “Şimdi burada HDP ve Demirtaş`ı belli bir medya kesiminin içeriden ve dışarıdan desteklemesinin yanında bölgeye yönelik politikaların da etkisinin olduğunu görüyoruz. Tabi seçimin en önemli sonucu Ak Partinin Kürt meselesi ve Kürt halkıyla ilgili yaklaşımlarını gözden geçirmesi gerektiğini düşünüyorum. Tabi seçim sonuçlarına Suriye, Mısır, İran basının batı medyasının yaklaşımından anladığımız şu; Ak Parti`yi ve Sayın Erdoğan`ı Türkiye`nin önünü açacak, Türkiye`yi bölgesel ve küresel bir lider yapacak aktörler olarak gördüğünü anlıyoruz bu atılan manşetlerden. Demek ki Türkiye birleştirici, bütünleştirici, bölgede kardeşlik hukukunu, vahdeti temin edecek politikalar yürüttükçe bu malum medya bu sefer üzülecektir” dedi.

Alınan sonuçlardan Türkiye`nin bölgesel rolünü engellemek isteyen aktörlerin kısmen başarılı olduğuna dikkat çeken İşbilir, “Eğer Ak Parti sonuçlardan gerekli mesajı çıkarıp toparlanma sürecine girmezse, korkarım ki Türkiye açısından bu yeni bir kaos, bölgesel anlamda da etkinliğini yitireceği bir döneme girmesi anlamına gelecektir. Fakat ben gerekli değerlendirmeler, eleştirilerin yapılarak yeniden bir toparlanma aşamasına girileceğini ve Türkiye`nin tekrardan bölgede etkin bir aktör olacağını düşünüyorum” şeklinde konuştu.

Filistinli Akademisyen Prof. Dr. Said El Hac

BATI TÜRKİYE`NİN BAĞIMSIZLIK POLİTİKALARINDAN RAHATSIZ
Görüştüğümüz bir diğer isim ise Filistinli akademisyen Prof. Dr. Said El Hac. Filistinli akademisyen El Hac, Türkiye`nin son yıllarda batıya olan bağımlılığını kesmekle beraber, ekonomik, siyasi ve askeri atılımlarda bulunmasının Türkiye`yi batı ile karşı karşıya getirdiğini söyledi. El hac, ayrıca Türkiye`nin Filistin, Suriye, Mısır`a yönelik batıdan farklı politikalar sergilemesinin de etkisiyle batıyı rahatsız ettiğini dolayısıyla Türkiye`nin önünü kesmeye yönelik girişimlerde bulunduğunu belirtti.

Son yıllarda Türkiye ile batı arasındaki ilişkilerin soğuk bir döneme girdiğini ifade eden Prof. Dr. Said El Hac, “Belli ki Ak Parti`nin yapmaya çalıştığı göreceli bağımsızlık politikaları onları rahatsız etmiş olması gerek. Dolayısıyla batı daha önce savunmak üzere Türkiye ya da Ak Parti modeli önermeye çalıştıkları dönemlerden farklı olarak artık Türkiye`ye, Ak Parti`ye daha soğuk davranmaya başladılar. Bölgesel olarak da batılı ülkeler artık Türkiye ile değil İran`la işbirliğine girmiş bulundular.

Tabi burada sadece içerideki ve dışarıdaki bağımsızlığa yönelik olan siyasete değil; Filistin meselesi, Suriye meselesi, Mısır`daki darbeden sonra Türkiye`nin sergilediği batıdan biraz bağımsız, ABD`den biraz farklı olan duruşlar çok rahatsız etmiş olması lazım. Bu, ekonomik olarak da, sermaye olarak da, silah olarak da biraz bağımsızlığa yönelen Türkiye onları (batıyı) çok kızdırmış gibi gözüküyor bana göre.

Dolayısıyla tamam hani bazı hatalardan, değişikliklerden bahsetmek olabilir ama belli ki 3 muhalif parti arasında yapılan gizli anlaşma, koalisyon, risk göstergesi olabilir. Sonuç itibariyle bölgesel ve uluslararası dengeler bu kadar bağımsız çok ilişkili bir Türkiye`yi istemez. Dolayısıyla bazı baskılar. Bazı görmezden gelmeler falan olmuştu. Şimdi ki istikrarsız döneme giriyoruz söylemlerine pek katılmamakla birlikte çok belirsiz bir durum, belirsiz ufuk görünüyor” diyerek sürecin takip edilmesi gerektiğini dile getirdi. 

Daha önce Arap dünyası, İslam dünyasına Ak Parti modelini önerenlerin bu modelden çok rahatsız olmaya başladığını da belirten El Hac, ancak bağımsız bir Türkiye projesinin başlamış olduğunu görünce bunun önünü kesmek istediklerini ifade etti. Bundan sonrasına ise Türkiye halkının karar vereceğini dile getiren El Hac, çok kaotik bir durumla karşı karşıya olmamakla birlikte Türkiye`nin en kısa sürede olumlu anlamda istenen aşamaya geleceğini söyledi.