Şükrü Gündüz / Doğruhaber
TAVİZLER, CİNAYETLERİN HABİRCİSİYDİ
Türkiye`de yapılan genel seçimlerden sonra bölgedeki baskı, şiddet ve cinayetler bitmedi. Siyasal iktidarın tavizleri halkın malına ve canına mal oldu. Çözümle silahların bırakılacağı söylendi, ancak aksine ülke dışına çıkarılması gereken silahlar yerleşim birimlerine indi. PKK çözüm süreci ile bölgede tam bir alan hâkimiyeti elde etmeye çalıştı. Şehirler silah deposuna çevrildi. Diyarbakır`da son olarak gerçekleşen Aytaç Baran cinayeti, vahim durumun devam ettiğinin göstergesi. Yaşanan süreci gazetemize değerlendiren HÜDA PAR Genel Başkanı Hüseyin Yılmaz, Mustazaflar Cemiyeti Genel Başkanı Avukat Abdulgani Orhan ve AK Parti eski Diyarbakır Milletvekili Abdurrahman Kurt önemli açıklamalarda bulundu.
PKK, BEBEKLERE KURŞUN SIKMAKTAN ÇEKİNMEYEN BİR ÖRGÜTTÜR
PKK`nin kendi ideolojisi için kundaktaki bebeklere bile kurşun sıktığını hatırlatan HÜDA PAR Genel Başkanı Hüseyin Yılmaz, “PKK`nin ideolojisi belli. Şiddete, nefrete ve baskıya dayanıyor. Bu güne kadar kan dökerek ve infazlar yaparak gelmiştir. İnsanları sindirmek için tehdit edip kanlarını döküyorlar. PKK, korucuları sindirmek için kundaktaki bebeklerini dahi öldürmekten çekinmeyen bir zihniyete sahiptir. PKK bundan kendi açısından örgüt olarak fayda gördü. Siyasi uzantısı olan partiler kurulmaya başladıktan sonra silahla kendisine oy verilmesi için tehditlere başladılar. Oy vermezseniz sizi öldürürüz şeklinde insanları tehdit etmeye başladılar” diye konuştu.
ASKER VE POLİS HALKA, ‘BAŞINIZIN ÇARESİNE BAKIN DİYOR`
Çözüm sürecinin başlamasından sonra kırsal kesimin PKK`ye teslim edildiğine dikkat çeken Yılmaz, “Çözüm süreci ile beraber devletin, asker ve polise; ‘hiçbir şekilde PKK`ya müdahale etmeyeceksiniz` şeklinde talimat vermesinden sonra silahlı bir şekilde ellerini kollarını sallayarak gezmeye başladılar. Baskı gören köylüler, karakolları arayıp, ‘PKK militanları köyümüze geldi, bizi tehdit ediyor` şeklinde yardım isteyince asker, ‘gelemeyiz` diyor. Bölge devlet ve hükümet tarafından PKK`ye teslim edildi. PKK militanları, ‘karakolu arayın gelsinler. Çünkü gelmeyecekler. Çünkü biz onlarla anlaştık. Seçimden sonra burayı devlet bize teslim edecek. Bu köyde yaşamak istiyorsan, esnaflık yapmak istiyorsan, bizim dediğimizi yapacaksın. Bize haraç vereceksiniz ve sadece bizim partimizi destekleyeceksiniz` diyerek baskısını artırıp halkı sindirdi” diye konuştu.
BAŞKA PARTİYE OY ÇIKARSA HESABINI SORARIZ!
Seçimlerin açık bir şekilde silahların gölgesinde yapıldığını ifade eden Yılmaz, “Karşımızda tehdit, şantaj, öldürme ve her türlü çirkin yöntemi kullanan bir örgüt var. PKK, bunu yaparken çocukları dağa kaçırıyor, bir yandan da zorla onlardan oy alıyor. PKK, kırsal kesimde açık oy kullandırtıyor. Tam hâkim olmadıkları yerlerde ise ‘biz kimin başka partiye oy verdiğini iyi biliyoruz. Başka partiye oy çıkarsa hesabını sorarız` böyle şartlarda seçime girildiği için de bu sonuç ortaya çıktı. Daha önce HÜDA PAR`a oy çıkan köylerin çoğunda bize hiç oy çıkmadı. Çünkü köylüler tehdit edildi. Ama bize hiç oy çıkmayan köylerden bize oy çıktı. Bu da tehditlerin boyutunu ortaya koyuyor” şeklinde konuştu.
BİR KİŞİ KAÇIRILDIKTAN SONRA BÜTÜN AİLE HDP`YE KATILIYOR!
Yılmaz, bölgede yalnız HÜDA PAR`ın değil, Ak Parti ve diğer partilerin de hedef alındığını ifade ederek, “Diyarbakır`da son işlenen cinayette ve PKK`nin işlediği cinayetler ile bu bölgeyi kendisine muhalif olarak gördükleri insanlardan arındırmak istiyor. Ak Partiye yaptığı baskılarda bunun faydasını gördü. Bir Ak Partili ilçe başkanını kaçırdıktan sonra o ailenin bütün aşireti ile HDP`ye geçtiğini gördük. Ya da bir korucuyu tehdit ediyor, korucu ailesi hep birlikte o partiye gidip üye oluyor ve onlara oy veriyor. Bu yöntemi şimdi HÜDA PAR`a karşı yapmak istiyor” dedi.
BARIŞ VE DEMOKRASİ DİYEREK GERÇEK YÜZLERİNİ GİZLİYORLAR
Bu zihniyetin kendisi dışındaki bütün grupları sindirmek istediğini, barış ve demokrasi diyerek de gerçek yüzlerini gizlemeye çalıştıklarına dikkat çeken Yılmaz, “PKK`nin birden fazla yüzü var. Ya bendensin ya da düşmansın mantığıyla hareket ediyor. Benden değilsen yok edilmesi gereken bir hedefsin şeklinde hareket ediyor. Kendilerini hümanist ve barışçıl göstermek için açıklamalar yapıyor. Demokratik savunma hakkımızı kullanacağız diyor, biz bunun saldırı olduğunu biliyoruz. Bunlar barış dediklerinde saldırıyı kastediyorlar. Direnme dediklerinde saldırıyı kastediyorlar. Öcalan, 6-8 Ekim`de ‘direnin` demişti. Direnin demek saldırın demektir, nitekim öyle oldu. Pazarlıklarla içerdeki elemanlarını bıraktırabiliyor, pazarlıklarla açılan soruşturmaları durdurabiliyor. 6-8 Ekim olayları için Cumhurbaşkanı ve Başbakan; Demirtaş bunun sorumlusudur dedi. Madem, Demirtaş bu katliamın sorumlusuysa neden bir şey yapılmadı. Sadece bu vahşete katılan bazı tetikçiler yakalandı” şeklinde konuştu.
PKK SİLAH BIRAKMADIKÇA BÖLGEYE BARIŞ GELMEZ!
HDP-PKK`nin bu yöntemlerini bırakmadıkça bölgeye barış ve huzurun gelmeyeceğini söyleyen Yılmaz, “Hükümette onlar bu yöntemlerini bırakmadıkları halde onlara taviz verip, alan açtı. Demirtaş, Diyarbakır`da düzenlenen kongrede, ‘biz iki yıllık çözüm sürecinde kazandığımız alan hâkimiyetini, 27 yıllık PKK`nin mücadelesi ile elde edemedik` dedi. Çözüm sürecinden sonra mağaralardaki PKK kırsal kesime indi. Ve şimdi şehirlere indi. PKK`ye bu alanı açanlar da çözüm sürecini yürüten kişilerdir” dedi.
AK PARTİ UYARILARIMIZI DİKKATE ALMADI
Yaptıkları uyarıların hükümet tarafından dikkate alınmadığını ifade eden Yılmaz, “İki yıldır şehirler silahla dolduruldu diyoruz. Bu dikkate alınmıyor. Seçimde barajı aşmasalardı, şehirlere soktukları silahlar ile ayaklanma başlatacaklardı. Böylece bölgenin kendilerine teslim edilmesini isteyeceklerdi. Barajı aştılar, bu silahlar hala duruyor. Seçim kutlamalarında da bu ortaya çıktı ki silahlı olmayan yok. Bazıları HDP barajı aştı niye saldırsın? Diyor. Çünkü bunlar yüzde yüze ulaşmak istiyor. Onun için muhalif gördükleri herkesi sindirmek istiyorlar. HDP`liler kendi iradeleri ile hareket eden insanlar değil. Örgütün talimatları ile hareket ediyorlar. Aytaç Baran cinayetinden sonra açıklama yapan Demirtaş, bu saldırıyı kınadıklarını söyledi. Bürgün sonra kulağı çekildikten sonra ‘demokratik savunma hakkımızı kullanacağız` şeklinde açıklama yaptı. Bunların savunma dedikleri ise saldırıdır” dedi.
AK PARTİ NEDEN KAYBETTİ?
Ak Parti`nin seçimlerde hükümeti kuracak kadar milletvekili çıkarmamasını da değerlendiren Yılmaz, “Ak Parti yanlış adaylar seçti. Tabanının sesine kulak vermedi. Bölgedeki İslami kesimleri dinlemedi. Yıllarca iktidarda olmanın verdiği kibir ile ben ne yaparsam olur şeklinde hareket etti. Çözüm süreci ile birlikte bölgede alan hâkimiyeti kazanan PKK`nin baskısı ile başka partilere oy çıkmaması. İnsanlar başka partiye oy veremez hale getirildi.
Ak Parti`nin yüzde on barajını savunması. PKK`nin çözüm sürecinde tek muhatap kabul edilmesi halkın nezdinde tek muhatap PKK-HDP`dir algısını oluşturdu.
PKK, barajı aşmazsak, kan dökülür, kaos çıkar şeklinde tehdit etti. Halk da ortalık karışmasın diye HDP`ye oy verdi. Bazı bakanların ileri geri konuşması birçok insanı rahatsız etti. Ak Partinin yeterince yolsuzlukların üzerine gidememesi gibi sebepler bir araya gelince sonuç bu oldu. Bütün bu faktörler Ak Parti`nin tek başına iktidar olmasına engel oldu. Listelere girmeyen kişilerin HDP safında yer almaları, İslamcıları küstürmesi, kangren haline gelen bazı haklara nihai çözüm getirmeyip seçim malzemesi olarak kullanması da bazı sebeplerdendir” diye konuştu.
AK PARTİ DOSTLARINI KÜSTÜRDÜ DÜŞMANLARINI SEVİNDİRDİ
Ak Parti`nin yaptığı yanlışın Emevilerin yıkılışına benzediğini ifade eden Yılmaz, Ak Parti`nin dostlarını küstürüp, düşmanları ile beraber hareket etmesinden seçimde oy kaybettiğini söyledi. Yılmaz, “Ebu Müslim Horasani`nin günümüze ışık tutan ve Emevi Devleti`nin yıkılması üzerine söylediği çok önemli bir sözü vardır. ‘Onlar şerrinden emin oldukları dostlarını kendilerinden uzak tuttular. Dostluklarından emin oldukları için… Düşmanlarını kazanmak için kendilerine yakın tuttular. Yakın tuttukları düşmanları dost olmadı; ancak uzak tuttukları dostları düşman oldu. Herkes düşman safında toplanınca yıkılmaları mukadder oldu` örneğinde olduğu gibi Ak Partinin de böyle yanlış hareket ettiğini dile getirdi.
DEMOKRASİ DEYİP KAN AKITIYORLAR
Barış ve demokrasi diyenlerin kan akıttığının söyleyen Mustazaflar Cemiyeti Genel Başkanı Avukat Abdulgani Orhan, “Bu zihniyet sükûnet dedikçe şiddet doğuyor. 1990`lı yıllardan bu yana bu zihniyetin yaptığı budur. Bu zihniyet bundan başka hiç bir şey demiyor. Ne zaman barış diye bağırıyorlarsa dindar ve sivil insanların kanı akmıştır. Her barış çağrısından sonra masum insanların kanını döküyorlar. Bunlar birilerini öldüreceklerse, birilerine baskı kurup sindirecekse barış, barış diye bağırmaya başlar ve akabinde bu bölgede katliamlar başlar. Bugün de burada tam da bu oldu. Barış dedikleri günlerin hemen arkasında suikastlere başladılar. Bu katliamı yapanların failleri bellidir. Suikastları yapanların yüzleri bellidir” diye konuştu.
‘BÜYÜK İNSANLIK` DEDİKLERİ ÖLDÜRMEKTİR!
Pkk zihniyetini çok iyi tanıdıklarını belirten Orhan, “Bizler bu bölgede doğmuş ve büyümüş insanlarız. Pkk`cileri ve onun bileşeni olan siyasi uzantılarını da iyi tanıyoruz. Pkk siyasi bileşenleri ne zaman barış diyorlarsa muhakkak bir plan yapılıp birileri öldürülüyor. ‘Büyük insanlık` dedikleri budur. Kendilerine boyun eğmeyen, kendilerinden olamayan herkesi tehdit edip ‘Ya burayı terk edeceksin, ya bana boyun eğeceksin, eğer bize direnirseniz sizi şunun gibi öldürürüz` diye tehdit ediyorlar. Ne zaman barış dedilerse zulüm oldu, katliam oldu ve Kürt kanı akıtıldı” dedi.
PKK KENDİSİNE KATILAN 15 BİN KÜRDÜ ÖLDÜRDÜ, ÖCALAN İTİRAF ETTİ
HDP-PKK`nin Kürtlükle bir alakası olmadığını bu güne kadar iç infazlarla onlara katılan 15 bin kişiyi öldürdüğüne dikkat çeken Orhan, “Bunların Kürtlükle bir alakası yoktur. 1990`lı yıllardan bu yana 50 bine yakın insanın kanını akıtmış Kürt düşmanı bir zihniyettir. Liderleri olan Öcalan`ın, AİHM`ye yazmış olduğu bir mektupta `15 Bin iç infazımız var` diye itirafı var. 17 bin faili meçhul var. Devlet kayıtlarına göre. Bunlar ortadayken ve bunlar ölümlerle, baskıyla buralara gelmişken vazgeçerler mi? Geçmişte de barış dediler katliamlar yaptılar. Kanla beslenerek bu noktaya geldiler. Bunda Beşir Atalay ve Yalçın Akdoğan`ın katkısı büyüktür. Kırsal kesim Pkk`cilere teslim edildi. Seçim sonrasında da merkezlerde mi teslim edildi? Diye bir düşünce var. Bu gücü ve desteği aldıklarından dolayı çok rahat hareket ediyorlar. Artık bu hakikatlerin görülmesi gerekmektedir” diye konuştu.
ÇÖZÜM SÜRECİ YANLIŞ YÖNETİLDİĞİ İÇİN BU CİNAYETLER İŞLENDİ
Çözüm sürecini yöneten kadronun PKK`yi meşrulaştırdığını ve bu yanlıştan dönüş yapılması gerektiğine dikkat çeken Orhan, “Cumhurbaşkanı ve Başbakan çözüm adı altında çıkardıkları bir madde bunları meşrulaştırdılar. Önce kırsalı ve belediyeleri teslim ettiler. Şimdi de meclisi teslim edecekler gibi görünüyor. Bu yanlışlardan dönülmesi ve vazgeçilmesi gerekir. Maalesef bunların yaşanmasındaki en büyük neden Ak Parti`nin bölgede uyguladığı yanlış politikalardır” ifadelerini kullandı.
KATİLLER BELLİDİR
HDP-PKK`nin her cinayetten barış açıklamaları yapan ve başkalarını suçlayan bir zihniyete sahip olduğuna dikkat çeken Orhan, “HDP`nin olaydan sonra yaptığı açıklamalar tamamen çarpıtmadan ibarettir. Bunların dilini iyi biliyoruz. Sokağa çağırıp sonra da insanlar katledilince provokasyon diyenler de bunlar değil-mi? Ne zaman bir saldırı olsa ‘AKP, devlet, MİT` deyip işin içinden sıyrılmaya çalışıyorlar. Bu açıklamalar tamamen göz boyamadır. Bu katliamın failleri bellidir ve her yönüyle deşifre olmuştur. Arka planda PKK, HDP, DBP, DTK, ve YDG-H`nin karanlık planları da ortadır. Hepsi aynı zihniyete sahiptir” dedi.
PKK ŞEHİRLERİ CEPHANELİĞE ÇEVİRDİ
Şehirlerin silah cephaneliğine çevrildiğine dikkat çeken Orhan, “Seçimlerden önce şehirleri adeta cephaneliğe çevirdiler. Yani önceden bir hazırlıkları olduğu aşikâr. Şehir merkezlerine yığdıkları silahlarla katliamlar yapacaklardı. Zaten kırsalda silah problemleri yok. Daha önce çözüm süreci adı altında onlara teslim edilmişti zaten. Şimdi de şehir merkezlerinden mahallelere kadar hâkimiyet kurma çabası içindeler. Bunda Ak Parti`nin de büyük payı vardır. Bu durumun net bir şekilde görülmesi gerekiyor ve yapılan bu yanlışlardan artık dönülmesi gerekir” dedi. Orhan, ayrıca dağ şartlarına uyum sağlayamayan bir kısım Pkk militanının göstermelik bir şekilde teslim olduktan sonra şehirlerde YDG-H çatısı altında hareket ettiğini ve bunların cinayetler işlediğini ifade ederek, “Teslim olan bir kısım militan da YDG-H`nin kontrolünü kaybetmemek için kandil tarafından koordineli olarak gönderiliyor. 6-8 Ekim`de, Cizre ve bölgede yaşanan son saldırılarda bunları doğruluyor” diye konuştu.
AK PARTİ, HDP-PKK`Yİ KÜRTLERİN TEMSİLCİSİ GÖRMEKTEN VAZGEÇSİN
Kürt halkının temsilcisinin HDP-PKK olmadığını ancak Ak Parti`nin ısrarla bu yanlışı sürdürdüğü için bu kadar oy kaybettiğini dile getiren Orhan, “Ak Parti Kürtleri anlamadı. Ak Parti Kürtlerin temsilcisi Öcalan, Pkk ve HDP diye diye önümüzde olan son seçim tablosunu bu noktaya getirdi. Saldırılara uğrayan halkı korumayarak adeta Pkk ve HDP`nin insafına terk etti. Halk ise ölmemek ve yaşamak için baskılara boyun eğerek sandıkta HDP`ye oy vermek zorunda kaldı. Ak Parti artık yürüttüğü yanlış politikaları görüp düzeltmelidir. Aksi takdirde bölgede Ak Parti diye bir şey kalmayacaktır. Kürtlerin temsilcisi Öcalan, PKK ve HDP değildir. Bu iyice bilinmelidir. Kürt halkı ile ilgili bir süreç olacaksa her kesim dikkate alınmalı, özellikle dindarlar da sürece dahil edilmelidir. Bu çerçevede ancak bir çözüm olur. Bunun dışındaki bütün çözümler beyhude olacaktır” dedi.
KÜRLER ARASI İÇ SAVAŞ ÇIKARMAK İSTEYENLER VAR
Kürtler arasından iç savaş çıkarmak isteyenler olduğuna dikkat çeken AK Parti eski Diyarbakır Milletvekili Abdurraman Kurt, “Hükümetin görevi bu saldırının arkasındaki kuklayı bulup arkasındaki kuklacıya ulaşmaya çalışmasıdır. Çünkü böylece o görünen kirli elin arkasındaki zihniyet ortaya çıkarılabilir. Böylece bölgede Kürtler arasında bir iç savaşın önüne geçilebilir. Çünkü Kürtler arasındaki bir iç savaş hiçbir tarafa fayda vermez, zarar verir. Bu büyük bir tuzaktır. Bu olaylarda bundan medet umacak olan unsurlar varsa, bunun tespit edilmesi gerekiyor” dedi.
BU CİNAYETİN FAİLLERİ HEMEN BULUNMALIDIR
Devletin bu cinayetin faillerini bir an önce ortaya çıkarması gerektiğini ifade eden Kurt, “Eğer bu sadece bölgede kendileri dışında bulunan muhalefeti sıfırlama çabası ise bu ortaya çıktıktan sonra tüm kamuoyu vicdanı ile bunu muhalefet etmek gerekir. Bu olay henüz sıcak olduğu için bir yargıya varmadan ve ilk aklımıza geleni söylemeden sürecin sonuçlandırılmasına ilişkin faillerin bulunması için kamuoyu baskısı oluşturularak hükümeti harekete geçirmek gerekiyor. Bölgede kolluk kuvvetleri ile ilgili ciddi bir boşluk var. Diğer tarafta da mitinge bomba bırakıldı. Bölgede gerçekten kirli tezgâhlar dönüyor. Duygusallaşmadan ilk aklımıza geleni sabır göstererek söylemeden bu süreci aklıselim ile yürütmek gerekiyor” diye konuştu.
YANLIŞ POLİTİKALAR GÖZDEN GEÇİRİLMELİDİR
Çözüm sürecinde yapılan yanlışlar sonucu HDP`nin bölgede güçlendiğini vurgulayan Kurt, yapılan yanlışların gözden geçirilmesi gerektiğini ifade ederek, “Çözüm sürecinde bölgenin bu hale gelmesini de HDP`nin siyasi başarısı olarak görmek gerekiyor. Hükümet bu süreci kötü yönetmiştir. Doğru olan şey, doğru siyaset üretebilmekse eğer hem iyi bir şey yapıp puanları başkasına toplatıyorsanız kendinizi gözden geçirmeniz gerekiyor. Bu süreçte birileri bundan yüz alıp baskı sindirme ve cinayet sürecine giriyorsa bunun cezasını toplum verecektir. Bu gün Ak Parti yaptığı iyi şeylere rağmen bölge halkının bazı taleplerine duyarsız kalması bugünkü sonuçları doğurdu. PKK-HDP kendi tarihlerinden bilmeleri gerekir baskı mazlum grupları küçültmez büyütür. Bu ateşe su dökmek gerekiyor. Sabır hakikaten acıdır, bereketine talip olmak için beklemek gerekiyor” ifadelerini kullandı.