M. Erkan Yavuz- Adem Çiçek

Türkiye`de seçimle veya darbeyle başa gelmiş 12 Cumhurbaşkanını da gören 100 yaşındaki çınar Reşit Hatipoğlu, hayat hikâyesini ve yaşadığı zorlukları gazetemize anlattı. 8 çocuğundan 148 torunu olan Reşit Dedenin 3 tane de torununun torunu var.

Darbecilerden halk olarak çokça baskı gördüklerini dile getiren Reşit Dede 4 yıl boyunca askerlik yaptığını ifade etti. İsmet İnönü`nün İslam adına ne varsa ortadan kaldırmak için çabaladığına değinen Reşit Dede, o dönemlerde Kur`an okuyanların dahi cezaevlerine atıldığını söyledi. Atatürk ve İsmet İnönü dönemlerinde halkın büyük zulümler gördüğünü aktaran Reşit Dede, insanlığın kurtuluşunun Allah`a ve Resulüne iman etmede olduğunu ifade etti.

28 GÜN AT SIRTINDA YOLCULUK

Çok yokluk ve zorluklar çektiğini ifade eden Reşit Dede, “1915 Ermeni-Rus olaylarında babam ailesini alıp kaçmış, Sivas`a gitmişler. Ben de orada doğdum. Daha üç yaşında iken annemi kaybettim. Ben altı yaşıma geldiğimde Ermeni-Rus olaylarının bittiği söylentisi yayıldı. Ermenilerin çekilip Erivan`a yerleşmesiyle babam tekrar memleketimize dönmeye karar verdi. Öyle bir zorluk ve yokluk çekiyorduk ki at sırtında memlekete döndüğümüzde ben atın bir heybesinde, ablam da bir heybesinde duruyordu. Ablam heybede ağır basınca ben düşecek gibi oluyordum. O zaman babama ‘Ben düşüyorum baba` dediğimde babam da yaşadığı sıkıntılardan dolayı ‘Keşke annen öldüğünde sen de ölseydin. Şimdi bu yoklukta, bu muhaceratta sizi nereye götüreyim? Nereye saklıyayım` diyordu. Bu sıkıntılarla at sırtında 28 gün süren yolculuğun ardından Erzurum`a vardık” dedi.

İNÖNÜ İSLAM`I ORTADAN KALDIRDI

İsmet İnönü`nün camileri kapatıp ahırlara çevirdiğinin altını çizen Reşit Dede, “Erzurum`un Pasin ovasında birkaç yıl kaldık. 18 yaşıma geldiğimde Atatürk ölmüş, İsmet İnönü başa gelmişti. Allah onun canını alsın. İslam`ı ortadan kaldırdı. Kur`an okuyanları cezaevlerine doldurdu. Zalim İnönü Camileri kapatıp atları ise camilerde bağlıyorlardı. Camileri ahıra çevirmişlerdi. Ezanları Türkçe okutup Arapçayı ve Osmanlıcayı kaldırdı. İmam hatipleri kapattı. Kağızman`da 4 yıl askerlik yaptım. O dönemde bütün kışlaları yer olmadığından dolayı koğuş yapmışlardı. Terhis olduktan sonra Muş`un Malazgirt ilçesine yerleştik” şeklinde konuştu.

MAZLUM HALK ZAMANINDA  DP İLE RAHAT BİR NEFES ALDI

İsmet İnönü`nün zulümlerine daha fazla dayanamayan halkın Demokrat Parti`nin kurulmasıyla rahat bir nefes aldığını dile getiren Reşit Dede, “Demokrat Parti İsmet İnönü`nün CHP`sine muhalif olarak ortaya çıktı. O dönemde öğretmen eksikliklerinden dolayı beni seçim sandığında görevli yaptılar. Beni bir köye gönderdiler. Üç günlük bir iş için bana o dönemin parasıyla 21 lira verdiler. Ben de bir at kiralayarak 181 seçmeni olan bir köye gittim. O sıralarda bütün sandıkların çevresinde jandarmalar süngüleriyle bekliyorlardı. Kimse kimseye bakamaz, birbirileriyle konuşamazlardı. Seçim sonucunda 181 oyun 151`ini Demokrat parti aldı. O dönem sandıklar muhtarlara teslim edildiğinden dolayı bizler de oyları toplayıp bir çuvala koyarak muhtara teslim ettik. Oylar ilçe seçim kurullarına teslim edildikten sonra Demokrat Partinin önde gittiği görülüyordu. O sıralarda bir tek radyo kanalı yayın yapıyordu. Akşam saatlerinde radyodan Demokrat Partinin seçimleri kazandığını duyurdular. O zaman bütün kadın, erkek herkesim bayram ediyorlardı. Yeni hükümetin kurulmasıyla Fatih Rüştü Zorlu Dışişleri Bakanlığına, Namık Gedik İçişleri Bakanlığına, Hasan Polatkan Maliye Bakanlığına, Adnan Menderes Başbakanlığa ve Celal Bayar ise Cumhurbaşkanlığına seçildi. O dönemde daha bakanlıklar yoktu. Demokrat Parti 10 yıl boyunca iktidarını sürdürdü. Camileri tekrardan açıp, imam hatipleri devreye koydular. İsmet İnönü`nün engellediği İslami yaşam tekrar yaşanmaya başlandı. 10 yıl boyunca halk iyi bir hayat yaşadı” ifadelerini kullandı.

BAŞBAKANI ASTILAR, İÇİŞLERİ BAKANINI DA 7. KATTAN ATTILAR

Dönemin İçişleri Bakanı Namık Gedik`in 7 kattan atılarak öldürüldüğünü ve olaya da intihar süsü verildiğini aktaran Reşit Dede, “Bu arada Cemal Gürsel askeri darbe yaptı. Darbeci Cemal Gürsel, Adnan Menderes ve ekibini Yassıada`ya gönderdi. İçişleri Bakanı Namık Gedik`i yedinci kattan atarak intihar süsü vererek öldürdüler. Yassıada`da Adnan Menderes ifade vermesin diye felç iğnesi vurdular. Darbe olduktan sonra Cemal Gürsel Cumhurbaşkanlığına geldi. Gürsel`in ardından Cevdet Sunay, Fahri Korutürk ve en son Kenan Evren darbe yaparak iktidara geldi. Daha sonra Adnan Menderes ve ekibini Celal Bayar dışındaki herkesi idam ettiler. Celal Bayar da 10 yıl cezaevi yattıktan sonra serbest bırakıldı” dedi.

ŞEYH SAİD İSLAMİ  BİR MÜCADELE VERDİ

Şeyh Said`in yaşanan zulümlere başkaldırdığını söyleyen Reşit Dede, “Şeyh Said döneminde Atatürk ve çevresindeki askerler halkın malını yağmalıyorlardı. Şeyh Said ise bunlara karşı çıkarak bunun hırsızlık olduğunu söylüyordu. Halkın malına ve canına zarar verilmemesini istiyordu. Ben Şeyh Said dönemini daha çok babamın anlattıklarından biliyorum. Şeyh Said İslami bir mücadele verdi. Ama sahipsiz kaldığı için kıyamı başarılı olmadı. En son dava arkadaşlarıyla beraber İstiklal Mahkemeleri tarafından idam edilerek şehadet şerbetini içti” şeklinde konuştu.

ATATÜRK VE İSMET İNÖNÜ BU HALKA ÇOK ZULMETTİ

Ben şu anki Cumhurbaşkanı dâhil 12 Cumhurbaşkanının dönemini görmüş biriyim. Bu Cumhurbaşkanları arasında Atatürk dönemi ve İsmet İnönü dönemi birçok zulümlerle doluydu. O dönemlerde getirilen şapka kanunu ve harf kanunlarıyla bu halka çok büyük zulümler yapıldı. O dönemlerde gelenek ve ananelerinde şapka bulunmayan bu halk şapka yüzünden idam sehpalarına gönderildi. Nice alim bu kânunları reddettiği için asıldı. Birçok gariban köylü şapka zorunluluğundan dolayı malını satıp şapka almak zorunda kaldı. Ayağında çarığı, üstünde elbisesi olmayan mazlum halk şapka takmaya zorlandı.

TEK KURTULUŞ YOLU ALLAH`A KULLUKTUR

Son olarak gençlere yönelik de tavsiyelerde bulunan Reşit Dede şunları söyledi; “100 yıl yaşamış biri olarak insanların Allah`a kulluk yapmaktan başka çıkış ve kurtuluş yollarının olmadığını söyleyebilirim. Gençler, şimdi ellerinde olan imkânları iyi değerlendirip hakkıyla Allah`a kulluk etsinler. Kur`an`ın yasak olduğu, camilerin ahıra çevrilen bir dönemde biz Kur`an`a ve camiye hasret kaldık. Ama şimdi bakıyoruz ki camiler cemaatsiz ve boş kalıyor. Kur`an`ı ise ya raflarımızda ya da evlerde kılıf içinde başucumuzda bulunduruyoruz. Okumayıp yaşamadıktan sonra Kur`an`ın bize bir faydası olmayacaktır. Kur`an-ı Kerimi okumalı, hayatımızda bunu yaşamalıyız. Hz. Peygamber Efendimizin sünnet-i seniyesine sımsıkı sarılmalı, bunları da terk etmemeliyiz.”