Hüseyin sağlam / Analiz
Stérk TV`ye konuşan HYPERLINK “http://www.milliyet.com.tr/murat-karayilan/” \o “” \t “_blank” Murat Karayılan, korucularla ilgili “Yok yaw” dedirtecek cinsten açıklamalar
yaparak dikkatleri üzerine çekti.
Koruculara karşı artık silah kullanmayacaklarını söyleyen Karayılan şu açıklamayı yaptı;
“Biz artık korucuları hedef almıyoruz… Bu durumu değiştiriyoruz. Korucu, düşmanın silahını kaldırdığı için eleştirilmelidir. Ancak korucuyu fiziki olarak tasfiye etmek doğru değildir. Koruculara karşı silah kullanmayacağız.”
Haberlerde yer aldığına göre şu anda mevcut korucu sayısı 67 bin civarındadır. PKK`nin öldürdüğü korucular sağ olsaydı herhalde korucu sayısı bundan daha fazla olurdu.
PKK`nin dağa götürüp infaz ettiği Kürt gençleri yanında devede kulak mesabesinde olsa da, Köy Korucuları ve Şehit Aileleri Konfederasyonu Başkanı Ziya Sözen`in açıklamasına göre PKK`nin bugüne kadar öldürdüğü korucu sayısı 1660 kişidir. Korucu köylerini basarken öldürdükleri korucu ailelerini, eş ve çocuklarını, hatta kundaktaki bebeklerini de eklerseniz, büyük ihtimalle iç infaza kurban gidenlerin sayısına yaklaşılabilir.
Korucuların bu görevi kabul etmeleri her zaman eleştiri hatta hakaret konusu olmayı sürdürdü. Ancak şunu unutmamak gerekir ki, her köyün veya aşiretin koruculuk yükümlülüğü altına girmesinin çok farklı sebepleri olmuştur. İki ateş parçasından birini kabul etmeye zorlanma, güvenlik kaygısı, geçim sıkıntısı ve PKK`ye karşı devletin yanında yer alma gibi değişik nedenler mevcuttur.
Ancak bu sebepler içerisinde aslan payının, PKK`nin pervasızca dayatmaları, insanların can, mal, namus emniyetine yönelen tehditlerden kaynaklandığını herkes bilir.
Zaten ortak bir görüş olan koruculuk sisteminin lağvedilmesi gerektiği hususu karşısında farklı kesimler farklı alternatifler sürmesine karşın PKK`nin herhangi bir makul önerisi olmaksızın sadece “lağvedilsin” demesi, hala bile koruculardan intikam almayı sürdürmek olarak algılanmaktadır.
Yıllar içerisinde “Cahş” yakıştırmasının yanında geliştirdiği hakaretvari deyimleri hala kullanıyor olması, PKK`nin koruculara bakış açısının hala değişmediğini göstermektedir.
“Kereçino, zık bırçino”, sözü hala tedavülde iken, korucu eş ve çocuklarının topyekûn öldürülmesi veya evlerinin içinde yakılmasına yönelik yapılan eleştirilere karşı “Çélık é Mar a Bé jar nabın” darb-ı meseli ile küçücük çocukları “Zehirli yılanın zehirli yavrusuna” benzeterek savunduklarını en iyi korucular bilmektedir.
Şartlar değişti, konjonktür de değişti. Devletin kısmen sahadan çekilerek bir takım Jitemvari uygulamalarını PKK`ye devretmesi, devlete güvenen korucuları büsbütün PKK`nin insafına bıraktı, saldırılara açık hale getirdi. Bundan dolayı kimi korucu çevreleri, PKK`nin şerrinden emin olmak için BDP/HDP`ye katılmaya mecbur bırakıldı.
Bu aşamadan sonra PKK, korucular arasında şöyle bir ayırım yapmaya başladı. Korucu kimliklerini korudukları halde kendi katillerine, yani BDP/HDP`ye katılanlar “Onurlu Kürt”;
Katılmayanlar ise eskiden olduğu gibi “Onursuz Kürt” olarak adlandırmayı sürdürdü.
Korucular hala PKK`nin en büyük rahatsızlık kaynağı olmayı sürdürürken Murat Karayılan acaba neden damdan düşercesine “Artık Koruculara karşı silah kullanmayacağız” açıklamasında bulundu?
PKK`nin uyguladığı baskı politikası, Koruculara sadece HDPKK vesayetini adres gösteriyordu. Dolayısıyla “Artık silah kullanmayacağız” sözünün PKK`ye getireceği hiçbir getiri söz konusu olamazdı. “Ya geleceksiniz, ya öleceksiniz” kuralı işlerken, Devlet desteğini arkasında hissetmeyen korucular için başka hiçbir alternatif bulunmuyordu.
Bu aşamada devreye giren Hür Adaylar ve Hüda Par, özellikle Sason çevresinde bulunan Korucu aşiretlerini yanına alarak ilk kez HDPKK`nin çizdiği şeytan çemberini kırmayı başardı. Sason`daki aşiretlerin Hüda Par`a katılması, dikkat ettiyseniz en çok HDPKK`ye destek veren medya gruplarında yankı uyandırdı. Doğan`ından, Paralel`ine, laikinden ulusalcısına, komünistinden, gavuruna kadar tüm yelpazede bu katılım önemli oranda yankı uyandırdı. Sebebi şuydu; Baskı, tehdit ve şantajlara karşı hiçbir alternatifin olmadığının düşünüldüğü bir ortamda Hüda Par tek alternatif olarak ortaya çıkmış ve bu cenahı adeta şoke etmişti.
Bu durumda alternatifsizlik iksiri bozulan PKK, apar topar Karayılan`ın ağzından açıklama yapma gereği duymuştu. Karayılan`ın açıklamasının özeti şuydu aslında;
“Tamam, bize katılmanız konusunda şimdiye kadar her türlü baskıyı yaparak, gerektiğinde kimi koruculara suikastlar da düzenleyerek bu politikayı sürdürdük. Ancak gelinen noktada bize katılmayacaksanız, bari başkalarına da katılmayın. Özellikle de Hüda Par`a! Yeter ki onlara katılmayın, Zerdüşt Hazretlerine ve Kitab`a Reş`e yemin olsun ki size silah doğrultmayacağız!”
Anlayacağınız, PKK`nin “Koruculara karşı silah kullanmayacağız” açıklaması gerçekçilikten ve insanilikten son derece uzak, klasik bir Hüda Par karşıtı politikasının ürünü olarak ortaya çıktı. Hatta bu aklın PKK ve Karayılanından ziyade Kürtlere baskı, tehdit ve her türlü ahlaki-insani yozlaştırmayı reva gören ağababalarının empozesiyle oluştuğundan hiç kuşkunuz olmasın.
İyi de, gerçekten PKK sözünde durup Koruculara baskı uygulamaktan vazgeçer mi? Şayet buna inanan korucu varsa derhal psikiyatriye görünmesini şiddetle öneririm.
Niye mi?
PKK`nın Karayılanı bu açıklamayı yaparken, bu taahhüdü verirken Van`ın Erciş`inde gündüz ortası PKK mensubu S.C`nin katlettiği Korucu Abdulbari GÜL`ün cenazesi henüz defnedilmemişti bile.
Korucu veya korucu olmayan aşiretlerin Hür Adaylara desteği sürerken en son Hizbullah Cemaati adına yapılan “Tehdit ve baskıya maruz kalan kesimlerin, bizden yardım talepleri olursa gücümüz nisbetinde her türlü desteği vermeye hazırız” şeklindeki açıklama, yepyeni alternatif kapılarını aralarken, bundan sonra ağababalar ve taşeronların birbirinden sürpriz açıklamalar yapmasının kapısını da aralamış bulunmaktadır.
Sason`daki korucular ve aşiretler artık ne kadar övünseler de haklarıdır. Hür Aday`ı destekleme kararları, korucular şahsında ilk kez PKK`ye ve PKK`nin Karayılanına tükürdüğünü yalatmıştır. Bu onurlu tavır, PKK`nin baskı ve tehditlerinden bunalan diğer tüm koruculara ve aşiretlere örnek olmayı hak etmiştir.