Seçim barajını geçebilecek üç parti var. “PKK`nın politik uzantısı HDP” ise sınırda; kıl payı geçecek veya kıl payı baraj altında kalacak.
Seçime 21 parti katılıyor. HDP hariç, barajı geçemeyecek diğer 17 partinin hangisi için, “barajı aşmazsa savaş çıkar” gibi bir algı, söylem ve endişe var? Mesela, BBP ile ittifak kuran SP barajı geçemezse, bundan felaket bekleyen var mı? Hakeza Komünist Parti`nin barajı geçememesinden dolayı asayişin bozulacağından endişesi olan var mı? Diğer partiler için de öyle... Onların barajı geçmemesi halinde ülke barışı için felaket olacağını düşünen tek bir kişi var mı? Yok!...
Peki, niçin “HDP`nin barajı aşamamasına dair endişeler” dile getiriliyor? Baksanıza, HDP barajı aşamazsa “çözüm süreci”nin sona ereceği, “PKK eylemleri”nin eski günlerine döneceği, bunun da “tam bir felaket” olacağı söyleniyor. Sanki PKK el`an faaliyetlerini durdurmuş, terörden vazgeçmiş gibi.
Baraj meselesine dönelim. Diğer hiçbir partinin baraj altında kalmasından endişe duyulmazken, HDP`nin baraj altında kalmasından endişe ediliyorsa, ortada zaten ters giden pek çok şey var demektir. En büyük terslik de, bir siyasal partinin, silahlı güç ile istediklerini elde ediyor olmasıdır. Yani “silahlı terör örgütü olan bir siyasal parti”, “halkın oyları”yla değil de, “terör gücü”ne dayanarak parlamentoya girme başarısını gösteriyor demektir. Öyle ya, millet HDP`ye oy verdi de elini tutan mı oldu? Demek ki seçmen desteklemiyor.
Her siyasal parti milletin oyu ile barajı aşıyor veya baraj altında kalıyorken, HDP sadrazamın sol cenahından mı ki, “barajı aşması lazım, yoksa felaket olur” deniyor? Eğer hal bu noktaya geldiyse, diğer partilerin de, “barajı aşmamız için silahlı terör gücü kurmalıyız” kanaatine sahip olmalarının yolu açılmış olmaz mı? Bu durumda “siyasal hareketler”, artık “silahlı siyasal hareketler” halini alırsa ve örneğini de “HDP`ye gösterilen tolerans”a dayandırırlarsa, buna ne diyebilirsiniz? Silahlı terör örgütüne dayanan HDP`ye niçin göz yumuluyor?
Dikkat edin, ne kadar “millet düşmanı” varsa, umudunu PKK`nın politik uzantısı HDP`ye bağlamış. Meğer, Kobani vesilesiyle terörist unsurları sokağa çıkarıp güneydoğuyu savaş alanına döndüren, “Kandil`den emir almadan adım atmayan” Selahattin Demirtaş ne mübarek(!) bir adammış. Neredeyse sıraya girip elini-eteğini öpecekler. Baksanıza, “seninle gurur duyuyoruz, hadi koçum” türünden pohpohlayıp duruyorlar. Hâlâ ülkeyi bölmeyi en önemli ve en esaslı vazife edinen PKK uzantısı HDP`nin, illâ barajı geçmesi gerektiğini iddia ediyorlar.
Geçemezse ne yapalım? Demek ki yeterli destekçisi yok, değil mi? Eğer destekçisi olsaydı, sırf Kürtler bile oy verse zaten baraj sorunu olmazdı.
Ama sen, silahı “müslüman Kürt”ün kafasına daya, “Kürt`ün Kabe”sine laf at, “Kürt`ün inancı”na savaş aç, Kürt`ü “uluslararası şer odaklarının bölge çıkarlarının malzemesi” yap, sonra da “müslüman Kürt kardeşim” seni desteklemeyince, “eğer barajı geçemezsek...” türünden tehditler savur! Yok öyle yağma! Geçebiliyorsan geç; lâkin geçemezsen de, barajı geçemeyen diğer partiler gibi bir sonraki seçime hazırlan.
Endişelenmeyin, HDP barajı geçemezse bile hiçbir şey olmaz. PKK, yapacağını zaten yapıyor. Elinden silahı bırakmış değil, bırakmayı da düşünmüyor. Bölünmeyi getirecek bir çözüm zaten çözüm değil.
O halde, HDP barajı geçememeli. Geçemesin ki, müslüman Kürt halkı, kendilerini temsil edecek daha kendinden, daha doğru temsilcilerini çıkarabilsin. Barışı sağlamak istiyorsanız, birinci adım PKK`yı idealleriyle, programıyla, hedefleriyle legalleştirip etkinleştirmek değil, Kürt halkını PKK sempatizanlığından da, PKK`nın zora dayalı destekçiliğinden çekip alabilmektir.
Bunun birinci yolu da HDP`nin meclis dışında kalıp illegalize olması, bunun yerine, mesela Hüda-Par`ın desteklediği bağımsız adayların Meclis`e girerek, Kürt halkına yeni bir kulvar açmasıdır. Zira HDP silahlı terör gücüne dayanarak barajı aşarsa, artık asla barış gelmeyecek, şımaran HDP, asıl o zaman ülkeyi felakete sürükleyecektir.