MEHMET ÖZCAN / DOĞRUHABER
Batı medyasının da bir süredir gündemine aldığı Türkiye ve Suudi Arabistan`ın ‘Suriye ittifakı` Batı`yı ciddi bir şekilde endişelendiriyor. Türkiye ve Suudi`nin, kralın da değişimiyle birlikte Suriye için aynı çizgide hareket etmeleri, Suriye içindeki muhaliflerin de ittifak ederek ilerleme sağlamasına vesile oluyor. Suriyeli muhaliflerin, Fetih Ordusu adı altında birleşerek İdlib`i, Ciryu-şuğur`u rejim güçlerinden almaları ve gözlerini Hama, Humus ve Şam`a dikmelerinin arkasında ise Türkiye ve Suudi`nin ciddi silah ve lojistik desteği olduğu iddia ediliyor. Suriye Ulusal Koalisyonu Başkanı Halid Hoca da bir gazeteye verdiği mülakatta; Türkiye`nin kuzeyden, Suudi`nin ise muhalifleri güneyden desteklediğini ifade ederek verilen bu destekle ilerleme sağlandığı ve nihai hedefin Şam olduğunu dile getirdi. Ancak gelişmeler batıyı pek sevindirmediği gibi Baas rejiminin köşeye sıkışması Amerika`yı endişeye sevk etmiş görünüyor. Suriye`de olduğu gibi batılı şer güçler, ne Irak`ta ne Yemen`de ve ne de kaosa sürüklenen hiçbir İslam beldesinde; savaşın, iç çatışmaların bitmesini istemiyor.
Türkiye ve Suudi`nin, Suriye`de muhalifleri destekleme konusunda vardıkları ittifakın batıyı neden bu kadar endişelendirdiği konusunda gazetemize açıklamalarda bulunan Ankara Strateji Enstitüsü Başkan Yardımcısı ve Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim üyesi Doç. Dr. Mehmet Akif Okur, önemli değerlendirmelerde bulundu. Okur, ayrıca Suriye muhalefetinin son günlerde Türkiye ve Suudi`nin ortak desteğiyle zorladığı Suriye Baas rejiminin Yemen örneğini sergileyerek İran ve Rusya faktörünü devreye sokabileceğine dikkat çekti.
ABD SURİYE`YE BÖLGESEL ÇIKAR HESAPLARI ÜZERİNDEN BAKIYOR
Batının Ortadoğu`ya sadece Suriye odaklı bakmadığını, tüm bölgeyi kapsayan bir çıkar ilişkisi gözettiğine değinen Doç. Dr. Mehmet Akif Okur, Amerika`nın Suriye politikası için nükleer müzakereler yürüttüğü İran ve Ukrayna üzerinden karşı karşıya geldiği Rusya faktörünü göz önünde bulundurduğunu ifade etti. Okur, “Batı ve özelikle Amerika Birleşik Devletleri, Ortadoğu`ya Suriye odaklı bakmıyor. Ortadoğu`nun bütününde başka çıkarları olduğunu düşünüyorlar. Suriye meselesinde o çıkarlara dokunduğu ölçüde ona bir kıymet atfediyorlar. Şu aşamada Amerika hükümetinin öncelikli meseleleri, problemleri, İran`la anlaşmak. ABD`yi İran`la bir çatışma noktasına getirecek meselelerde aktif tavır almak istemiyorlar şu konjonktürde. Ortadoğu`da, onların başında da Suriye geliyor. Ama tabii Türkiye ve Suudi Arabistan açısından bakıldığında bu mesele tarihi bir mesele değil tam tersine en acil önceliğe haiz olan mesele; insani özellikleri dolayısıyla, oluşan güvenlik meselesi sorunlarıdır. O yüzden de Washington`un gündemiyle Ortadoğu`daki yakın ilişkiye sahip olduğu ülkelerin gündemleri arasında bir makas var” dedi.
ABD ESAD SONRASI İÇİN KENDİ ÇIKARINA UYGUN MUHALİFLER ARIYOR
Suriye`de işlerin her geçen gün giderek daha kötüye gitmesi ve bölge ülkelerine yönelik zararı üzerine Türkiye`nin, Suudi`de kral değişiminin de etkisiyle Suudi ile ortak bir noktada buluşarak Amerika`sız bir insiyatifle Suriye için çözüm aramak durumunda kaldığını belirten Okur, “Uzun müddet Türkiye ve Suudi Arabistan, Washington`u beklediler ama umdukları gibi bir şeyin ortaya çıkmadığını gördüler. Suudi Arabistan`daki kral değişiminin ardından da sahada bir değişiklik yapıp o değişiklik üzerinden Amerika`nın tavrını değiştirme stratejisine yöneldiler. Çünkü şu söyleniyordu Washington`da; ‘sizin işte muhalif dedikleriniz zaten etkin bir güç değil. Burada Beşar Esad zorlanırsa otomatik olarak IŞİD`in eline geçecek Suriye.` Ama İdlib`in, Cisru-şuğur`un düşmesi fotoğrafı değiştirdi. Şimdi mesele şu; güvenli bölge denilen bir hadise var. Güvenli bölge havadan ve karadan korunacak bölgeler. Bir anlamda muhalefetin eline geçecek toprakların tescili anlamına da gelecek, bunu yapmak istiyor, Suudi Arabistan ve Türkiye. Amerika ise buna bulaşmanın bir müddet sonra İran-Rusya ikilisiyle bir yerde çatışmayı getirebileceğini düşünüyor, bir. İki; Amerika, muhalifler konusunda ikna olmuş değil. Yani Esad`ın yerine Şam`da muhaliflerin oturmaları, kendi çıkarlarına daha uygun mu değil mi? Onunla ilgili bulanıklık var” diyerek Amerika`nın bu tezi açıkça söylemediğini ama temelde bu düşüncenin yattığını dile getirdi.
BAAS REJİMİ YEMEN`E BAKARAK İRAN VE RUSYA FAKTÖRÜNÜ DEVREYE SOKABİLİR
Suriyeli muhaliflerin, son günlerde İdlib`i, ardından Ciru-şuğur`u rejim güçlerinden almaları ve gözlerini Hama, Humus ve Şam`a dikmelerinin arkasında Türkiye ve Suudi`nin ciddi silah ve lojistik desteği var. Bunu, Suriye Ulusal Koalisyonu Başkanı Halid Hoca da bir mülakatında Türkiye`nin kuzeyden, Suudi`nin ise muhalifleri güneyden desteklediğini ifade ederek dile getirdi. Ancak Esad rejiminin bu durum karşısında Yemen`deki Suudi koalisyonu örneğini sergileyerek İran ve Rusya faktörünün devreye girmesini sağlayabileceğine dikkat çeken Okur, Türkiye ve Suudi`nin hesap edilemeyen bir çatışmanın tarafı olmaması gerektiğini dile getirdi.
Doç. Dr. Mehmet Akif Okur şöyle konuştu; “Şu anda bir gerilim var. Bu gerilim Türkiye ve Suud`u bir karar noktasına doğru itebilecek bir gerilim. Orada da tabi Türkiye`yi bekleyen bir siper var. Nedir o siper? Mesela Amerika`sız güvenli bir bölge ilanı. Bu güvenli bölgeye işte Türkiye ve Suudi`nin kefil olması. Bunun getireceği şey şudur; böyle bir durumda Beşar Esad, Yemen hükümetinin Suudi Arabistan`dan yaptığı gibi çok daha açık bir yardım çağrısı yapacaktır. Yani Yemen hükümeti Suud uçaklarını, vesaireyi davet ederek muhaliflerinin üzerine gidilmesini istedi. Biz, Şam`ın da Rusya`ya, İran`a benzer bir çağrı yapabileceğini düşünmemiz lazım. Bu tabi güvenli bölge ilan eden güç olarak Türkiye`yi bir büyük gücün desteği olmadan bölgesel bir çatışmanın içerisine çekebilir. Amerika`nın şöyle bir rahatlığı var; büyük güç olduğu için, onlar çatışmalardan kolay sıyrılabiliyorlar. Çatışmaya kendileri noktayı koydukları anda üzerlerine başkası gelmiyor, güç dengesizliği büyük olduğu için. Türkiye`nin şimdi bu hassas dengelerde bir taraftan Washington`u iknaya çalışırken diğer taraftan Ortadoğu`da tüm denklemleri hesap edemediği bir çatışmanın tarafı olmamalı.”
ÇÖZÜM DIŞARIDAN DEĞİL BÖLGE İÇERİSİNDEN UZLAŞMAYLA MÜMKÜN
Bölgede Türkiye dışında Mısır, Suriye, Irak ve Yemen`de kaos, çatışma ve iç savaş durumu hakim ve bu durumun sürmesi için batının özel bir çabası var. Savaş ve krizleri sona erdirecek ve istikrarı hâkim kılacak çözüme dair önerilerini de dile getiren Okur, bölgenin bu kan çanağından çıkmasının dışarıdan bir müdahale ile değil yine bölge içerisinden varılacak uzlaşmayla mümkün hale gelebileceğini belirtti. Doç. Dr. Okur, “Bu çözüm önerisinin bölgenin içerisinden çıkması lazım. Fakat bölgenin içerisinden de çıkabilmesi için de bölgedeki rekabetin uzlaşmaya doğru dönüşmesi lazım. Yani nasıl bir Ortadoğu? Sorusunda; Ortadoğu`nun içerisinde figüran güçlerin bir ilkesel mutabakata ulaşmaları lazım… O mutabakatın çerçevesinde de kriz alanlarında krizi yatıştıracak adımlar atması lazım. Şimdi bölge içindeki önemli güçlerin desteği olmadan Ortadoğu`da hiçbir iç savaş sürdürülemez. Veya yine bu güçlerin mutabakatı olursa Ortadoğu`daki başak güçlerin, o zaman bu bölgelerdeki çatışmalar kolay sönebilecek çatışmalara dönüşürler. Fakat şu aşamada bakıldığında bunu sağlamanın da pek mümkün olduğu gözükmüyor. Çünkü çatışmalar ilerledi, buradaki ülkeler ciddi bir biçimde meselelere taraf oldular, geri adım atmaktan da çekiniyorlar. O yüzden yakın bir dönemde bahsettiğimiz geniş coğrafyada çatışmalar maalesef bitmeyecek gibi gözüküyor” diye konuştu.