Disiplin, bütün başarıların esasıdır; kişinin kendisini disiplin altına alması ise disiplinin esasıdır.

Disiplin, bir sınırlamadır; kontrol altına almadır, fazlalığa izin vermemektir. Enerjiyi hedef doğrultusunda bir kurşun gibi sıkmak için, imkânların dağılmasına, heder olmasına engel olmaktır.
 
İslam, başlı başına bir disiplindir; Müslüman olmak, disiplinli olmayı gerektirir.
- Müslüman mıyız?
- Elhamdülillah…
- Yolumuzu, disiplinimizi kimden öğreneceğiz?
Resulullah’tan…
Resulullah buyuruyor ki:
“Ümmetim hakkında en çok korktuğum şeyler: Göbekli olmak, çok uyumak, tembellik ve “yakin” zayıflığıdır. (İmam Suyuti)
Bu hadis-i şerif, bize dört disiplini hatırlatıyor:

Yeme-içme disiplini
Uyku disiplini
Çalışma disiplini
Zihin disiplini
 
Yemekte düzensiz olmak, çok ve programsız yemek vücudun yağ bağlamasına, hantallaşmasına, duyarsızlaşmasına yol açar.

Yapıları gereği şişman olanlar ya da bir hastalığın neticesinde şişmanlığa müptela olanlar bir yana, şişmanlık “mideci” olmaya yol açar. Mide düşkünleri yemek konusunda disiplinsizdir, daima yemek arar, ne zaman, ne bulsa yer. Nefsine hâkim olmadığı için onun bir programı yoktur.

Kendimizi yemek konusunda disiplin altına alacağız. “Kahvaltı”, “başarı” yemeğidir; aynı zamanda uzmanlara göre aşırı yemenin önündeki önemli bir engeldir. Kahvaltı yapmayanın zihni tembel olur ve kahvaltı yapmayan gün boyu kendisini aç hisseder, sürekli yemek arar.

Diğer yemeklerimizin de belli bir saati ve ölçüsü olmalıdır.
“Uyku”, Batılıların “Doğu toplumu” dediği Müslümanların en büyük hastalığı, tembelliklerinin baş nedenidir.
Ümmet yanarken düşmanın hançeri ümmetin bağrındayken genç bir Müslüman nasıl mışıl mışıl uyur?
Hayır! Uykunun bir zamanı ve miktarı olmalı. Yatağımız daha terlemeden, daha kokmadan ayakta olmalıyız.

Çok yemek ve çok uyumak, tembelliğin baş sebepleridir. Tembellik ise, dünyanın gerisinde kalmamızın, özgürlüğümüzü kaptırmamızın, yoksulluğumuzun, başkalarına el açmamızın sebebidir.

Çalışmayı tavsiye eden o kadar emir ve tembellik felaketini bize anlatan bu kadar sebep dururken nasıl olur da kendimizi salarız, kendimizi hayatın akışına kaptırırız?

“Gayret” hem “çalışmak”tır hem de bizde “ğeyret” ifadesiyle “namus”tur. Gayretli olmak, yani çalışmak bizatihi namuslu olmaktır. Bir Müslüman, ondan yoksun olabilir mi hiç?

“Yakin”, mutlak imandır; salınmış, ilkesizleştirilmiş, meseleler üzerine çalıştırılmamış, koşturulmamış bir beyin disiplinsizdir, dağınıktır, bir noktaya kilitlenemez ve “yakin”e ulaşamaz.

Hem beynimizi hem bedenimizi çalıştıracağız ki ikisi birbirinden ayrı düşünülemez.

Beyni hantal olanın beden disiplini olmaz. Bedeni hantal olanın beyni toparlanmaz. Çok uyuyan bedenen yorgun, zihnen dalgın olur. Çok yiyen kendisiyle meşgul olmaktan, bedenini ve aklını çalıştıramaz.
 
İfade etmek bir zorunluluktur: uykusuzluk da zamanın bir hastalığıdır. Bunun için uyumamakla değil uykumuzu disiplin altına almakla, onu ihtiyaç kadar kullanmakla emrolunmuşuz.

İnşaallah, ileride bu disiplinlerden, yeri geldikçe ayrı ayrı söz edeceğiz ve diğer disiplinleri de anlatacağız.

Allah (cc) yardımcınız olsun…

Abdulkadir Turan / Doğruhaber