Hüseyin Kaya / doğruhaber / haber-yorum

 

“Yahudi kibri” diye bir olgu var ki, ilim adamları tarafından bunun hem dini hem de sosyolojik açıklaması yapılmaktadır.

Dini metinlere giren bu olguya pek itiraz eden de çıkmaz nedense.

Buna göre “Yahudiler üstün ırktır” ve insanların efendileridirler.

Tabi bu arada Yahudiliğin bir din olduğu kadar bir ırk olarak da kabul edildiğini söyleyelim.

Bir kimsenin Yahudi sayılabilmesi için Yahudi bir anneden (baba değil) doğması şartı vardır.

Yahudiler kendilerini Hz. Yakub`un (İsrail) çocukları olarak kabul eder.

Şimdi diyeceksiniz ki, peki bu Falaşalar da nereden çıktı?

Hiç zenci Yahudi olur mu?

Falaşa kelimesi, “sürgün” ve “yaban” anlamında imiş. Etiyopya`nın siyahi Yahudileri…

Hz. Süleyman`ın soyundan oldukları iddia ediliyor.

Falaşaların Yahudi olduğunun öğrenilmesinin tarihi çok eski değil.

‘1862`de bölgede yürüttüğü bir çalışma sırasında Falaşalarla karşılaşan Sorbonne Üniversitesi`nden Profesör Joseph Halevi bunun farkına varmış. Falaşalar ile Yahudiler arasındaki benzer kelime ve dinî törenlerden yola çıkan Halevi, araştırmalarını derinleştirmiş ve bazı yerel kabile kültürü doneleri görülse de Falaşaların Yahudi dinine bağlı olduklarını ispatlamış.`

Bu tarihten sonra birçok Yahudi bilim adamı bu siyahi Yahudiler üzerine çalışmalarda bulunmuş. Ancak Avrupalı Yahudiler o dönemde bunu kabul etmemiş ve siyahi Yahudileri kendilerinden saymamışlar. Hahamlar da benzer yönde fetvalar vermiş. 1920`lerde ortaya çıkan ‘ayrı devlet` fikri ve Siyonizm`in etkisiyle Falaşalar Yahudi sayılmaya başlanmış.

Bazıları bu kabulün asker ve ucuz işgücü ihtiyacından kaynaklandığını, aslında “beyaz” Yahudilerin Falaşaları halen de kabul etmediğini söylerler.

Haksız da sayılmazlar.

Bırakın siyahileri daha birbirlerini bile tam olarak kabul edememişler.

Avrupa Yahudilerine “Seferad” denir. Doğu Avrupa kökenli Yahudilere “Aşkenazi”, Ortadoğu kökenlilere de “Mizrahim” adı verilir.

Servet ve zenginlik olarak güçlü durumdaki Seferadların Aşkenazileri ve Mizrahimleri aşağıladığı ve onların devlette önemli yerlere gelmelerine tahammül edemediği bilinen bir gerçektir.
Bu durum ortada iken Falaşaların benimsenmesi olacak şey değildi ve olmadı.

İsraile ilk Falaşa göçünün üzerinden yaklaşık kırk yıl geçmesine rağmen falaşaların üçte birinin İbranice konuşamadığı ve yarısından fazlasının İbranice okuyamadığı söyleniyor.

Filistinlilere karşı en acımasız davranan askerlerin Falaşa kökenliler olduğu bilinmesine rağmen İsrail devleti onların durumunun düzeltilmesi için bir şey yapmıyor.

Onları aşağılıyor.

Şimdi Falaşalar bu ayırımcı ve ırkçı tutuma isyan ediyor.

Ama yanlış yapıyorlar.

Tekebbür Yahudi`nin genlerine işlemiş.

Tekebbür ayrıştırıcıdır ve her ortamda kendini gösterebilir. Falaşalardan önce Seferadlar ile Aşkenaziler arasında sorunlar vardı.
Sadece Seferadlar kalsa bile ayrışacak bir şeyler bulurlar.

Tekebbür zihinlerine işlemiştir ve ancak o zihniyeti atarak kurtulabilirler.