M.Erkan Yavuz/Dogruhaber

Akdeniz`de yaşanan ve sayıları binleri bulan mülteci ölümlerini gazetemize değerlendiren Uluslararası Mülteci Hakları Derneği Başkanı Avukat Uğur Yıldırım, “Sadece bu yıl 2015`in ilk çeyreğinde 2 binden fazla mülteci hayatını kaybetti. Bunlar açıklanan resmi rakamlar. Resmi olarak kayıtlara geçmeyen, gözlerden uzak nice mülteciler Akdeniz`de hayatını kaybediyor. Avrupa Birliği, sömürdüğü ülkelerden kaçan mültecilere karşı çifte standart uyguluyor” dedi.

DÜNYA, MÜLTECİLERİN ÖLÜMLERİNE SESSİZ KALIYOR

Avrupa Birliğinin mültecileri koruma noktasında kendi kanunlarına dahi uymadığını belirten Uğur Yıldırım, “Mülteci ölümlerinin engellenmesi için 1952 Cenevre Sözleşmesi anlaşması bulunmaktadır.  Avrupa yasalarına baktığımız zaman mülteciler ile ilgili iyi düzenlemelerin olduğunu da görmekteyiz. Ama Avrupa Birliği bunu uygulamıyor, uygulamaktan çekiniyor. Hatta uygulamak bir yana mülteciler Avrupa topraklarına gelmesin noktasındalar. Akdeniz`de yürütülen arama kurtarma çalışmaları artık kurtarma değil, mültecilerin gelmesini engellemek için ve maliyeti düşürmek için sadece gözetleme şeklinde yapılması, göçmenlerin Akdeniz`de boğulmasına yol açmaktadır. Bugün bu insanlara nasıl el uzatacağımızı tartışmamız gerekirken, son yaşanan olayla meselenin insan hakkı temelinde değil, Avrupa`nın sınır güvenliği bağlamında ele alınması ironiktir. Sadece bu yıl 2015`in ilk çeyreğinde 2 binden fazla mülteci hayatını kaybetti. Bunlar açıklanan resmi rakamlar. Resmi kaydı olmayan, gözlerden uzak nice mülteciler Akdeniz`de hayatını kaybediyor. Avrupa mültecilere karşı çifte standart uyguluyor. Buradan hareketle rahatlıkla söyleyebiliriz ki AB, mültecilerin ölümlerine sessiz kalıyor” diye konuştu. 

İNSANLAR HAYATTA KALABİLMEK İÇİN HAYATLARINI RİSKE ATIYOR

AB`nin bir yandan Afrika`da bazı ülkeleri sömürdüğüne, buradan kaçan insanları da ölüme terk ettiğine dikkat çeken Yıldırım, “Göçün nedenlerine baktığımız zaman savaşlar, afetler ve kıtlıklar olduğunu görürüz. Afrika ülkelerinde süren AB sömürgeciliği nedeniyle de burada kalan insanlar yaşayamaz hale gelmektedir. İnsanlar hayatta kalabilmek için hayatlarını riske atarak bu yolculuklara çıkıyor. Bu da bize modern dünyanın yaşadığı çelişkiyi ortaya koymaktadır. Bir yandan sömürdüğü insanları açlığa, yoksulluğa mahkûm ediyor. Bir yandan da bu açlık ve yoksulluktan kaçan insanların ölümlerine de seyirci kalıyorlar. Bütün dünyanın gözleri önünde bir insanlık dramı yaşanıyor. Dünya ülkeleri de siyasi menfaat ve çıkar uğruna bu dramları görmezden geliyor. Bugün Avrupa İnsan Hakları Evrensel bildirgesinden veya insan onuruna yakışır hayat biçiminden söz ediyoruz. Ama dünyanın bazı ülkeleri sömürülerle zenginliklerine zenginlik katarken, aynı zamanda sömürülen ülkelerde fakirlik ve yoksullukla mücadele etmeye çalışan insanların hayatlarına mal oluyor” şeklinde konuştu. 

AB MÜLTECİLERE KARŞI İKİYÜZLÜ DAVRANIYOR

Avrupa Birliği mülteciler noktasında ikiyüzlü davranış sergiliyor,  diyen Yıldırım, “Bunu şu örnekle destekleyelim. Bosna`da Sırplar katliamlarına devam ederken dönemin İtalya Başbakanı ‘Burada bir insanlık dramı yaşanıyor. Buna seyirci kalamayız` beyanında bulunuyordu. Ama öte yandan Bosna`daki katliamdan kaçan mültecilere de kapılarını kapatıyordu. Bu örnek, ikiyüzlü, çifte standartlarından sadece biri, bunun nice örnekleri vardır. Akdeniz`de yaşanan mülteci faciaları karşısında toplanan AB, mültecilerin topraklarına girmemesi için teknelerinin batırılmasına kadar bir dizi askeri tedbiri de bu toplantılarda dile getiriyorlar” dedi. 

BU 21. YÜZYILIN İNSANLIK TRAJEDİSİDİR

Yaşanan mülteci facialarının 21. Yüzyılın insanlık trajedisi olduğuna vurgu yapan Yıldırım, “Bu insanlık dramını görmelerine rağmen, ‘Bu bizim gözümüzün önünde olmasın da ne olursa olsun` anlayışında hareket ediyorlar. Mültecileri Cezayir`de veya Libya`da oluşturulacak mülteci kamplarına toplama planları da var. Mülteciler konusunda Avrupa Birliği üyelerinin münferit politikaları kadar, Birliğin genel politikasının da revize edilmesi gerekiyor. AB`nin, ülkelerindeki savaş koşulları yüzünden zor duruma düşerek başka topraklara sığınmaya çalışan bu insanlara karşı ahlaki bir politika benimsemesi gerekiyor Bu 21. Yüzyılın insanlık trajedisidir. İçinde bulunduğumuz için belki çok farkında değiliz ama tarih bunları yazacak ve mutlaka bir gün büyük bir patlamaya sebep olacaktır” diye belirtti.