Hüseyin Kaya - Doğruhaber/Haber Yorum
R. T. Erdoğan: (Önce) “Gurbet hasrettir. Hasret bedeli çok ağırdır, faturası çok ağırdır. Biz, gurbette olup, şu vatan topraklarının hasreti içerisinde olanları aramızda görmek istiyoruz. Bu sıla hasreti artık bitmelidir, bitsin istiyoruz” (Türkçe olimpiyatlarında)
(Sonra) “Benim telefonumu dinlemişler. Ben uluslararası görüşmeler düzenliyorum. Bunu dinlemişler. Ey Pensilvanya, eğer vicdanın, yüreğin varsa vatanına dön vatanına. Ben bunları samimi sanıyordum meğerse yanılmışım. Bana kitaplar gönderiyordu. Orada methiyeler düzüyordu. Ama maalesef aldanmışız.”
F. Gülen: (Önce) “Her gün Rabbime iltica edip O`nun yüce dergâhına yöneldiğimde her daim dua ettiğim Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan`ın ikinci kez ameliyat olduğunu öğrendim. İlk ameliyatını duyduğumda da fevkalade derinden üzülmüş hastalığından bir an önce kurtulmasını dilemiştim. Hatta yakın dostlarıma ‘Hizmetlerinden dolayı nazar mı değiyor yoksa başka bir olumsuzluk mu söz konusu` demiştim.”
(Sonra) “Kim paralelse, Allah onun belasını versin. Kim sülükse, Allah onun bin belasını versin. Sülüklerin evlerine ateş salsın, yuvalarını başlarına yıksın. Bizsek yani. Kim çeteyse… kim örgütse… kim silahlı örgütse… kim milletine kötülük yapmak istiyorsa… kim milletin hakkı olan arpa kadar bir haram yemişse, Allah onun belasını versin!”
B. Arınç: (Önce) “O muhteşem insana, hüzünlü gurbetten, şimdi Bursa`yı seyreden bu güzel insana, muhterem Fetullah Gülen Hoca Efendi`ye şükranlarımı sunuyorum. Rabbim hayırlı ve uzun ömürler versin.”
(Sonra) “Hiç bilmediğiniz bir şey söyleyeyim size, 30 yıldır bu camianın içindeyim, 17 Aralık gelinceye kadar ben bunların ağzından bir tek yolsuzluk kelimesi duymadım. ‘AK Parti`den bir bakan, bir milletvekili, bir bürokrat şu işi yapıyor` diye bana bir şikâyet gelmedi. Vahiy mi geldi 17 Aralık günü yolsuzluk iddiaları ortaya saçıldı. Gözümüzü açan olay budur.”
E. Dumanlı: (Önce) “İlk arayanlardan biri Başbakan Tayyip Erdoğan`dı. Zarif bir ses tonuyla ‘geçmiş olsun` dileklerinde bulundu. Hocaefendi de aynı zarafetle Sayın Başbakan`ın hatırını sordu, “Zahmet buyurdunuz...” dedi. Söz sırası dualaşmaya gelmişti. İkisi de hem dua istedi birbirinden, hem dua ettiler birbirlerine. Görülmeye, duyulmaya, düşünmeye değer bir tabloydu. Uzaktan bu manzarayı izleyebilseydiniz, eminim, “Yahu işgüzarlar! Artık aradan çekilin ki fitne ateşi sönsün!” diyecektiniz. Öyle samimi, öyle halisane bir iletişim vardı ortada...”
(Sonra) “Geniş çaplı hukuksuzluk var. Özel ve seçkin insanların atanması hukuksuzluktur. Bunu mutlaka milletimizin vicdanına havale etmeye mecburuz. AK Parti içerisinde şu mübarek günde sahura kalkacak oruç tutacak insanlara söylüyorum. Yahu Allah`tan korkun, elinizi vicdanınıza koyun. Haksızlığa müsaade etmeyin. Hukuksuzluk yapanlardan hukuk içinde hesap sorun. Ama zulmetmeyin. Her dönemde Yezidler vardır. Her dönemde Hüseyinler vardır. Yezid olmaktansa Hüseyin olmayı tercih ederiz. Ama Hüseyin olduk diye de Yezid`e boyun eğmeyiz, bu millet de eğmeyecektir.”
D. Mir Fırat: (Önce) “Ben BDP`li değilim, olmak gibi bir niyetim de pek yok. Çünkü ideolojik olarak Marksist-Leninist, sosyalist bir düşünceye sahip değilim, şiddete de şiddetle karşıyım.”
(Sonra) “Türkiye demokrasisini, halkların özgürlüklerini, talanı, eşitliği, kardeşliği ve barışı sağlayabilmek için bir nevi kendimi seferberlikte yeniden silah altına çağrılmış bir nefer olarak gördüm. Ve bir mücadele vermenin mecburiyetini hissettiğim için, ancak bunun da Halkların Demokratik Partisi vasıtasıyla yapılacağının inancı içerisinde, emekliye ayrıldığım siyasetten dönme mecburiyetinde kaldım.”