Şükrü Gündüz / Doğruhaber
Adana`da 2008 yılında İslami STK`lara yönelik yapılan hukuksuz baskınlarla başlayan cadı avı için Adana 5. Ağır Ceza Mahkemesi hukuksuz bir karara imza attı. 2008 ve 2011 yıllarında dernek faaliyetleri, kutlu doğum etkinlikleri, yardım faaliyetleri yaptıkları ve dernekte Kur`an-ı Kerim dersi verdikleri için haklarında dava açılan 30 kişiye mahkeme ceza yağdırdı. 30 kişinin yargılandığı davada mahkeme bütün yasal faaliyetleri, kutlu doğum etkinliklerini ve Kur`an-ı Kerim dersi vermeyi suç sayarak yargılananlara yaklaşık 150 yıl hapis cezası verdi.
MAHKEME CEZA YAĞDIRDI
Adana`da 2008 ve 2011 yıllarında İslami Sivil Toplum Kuruluşu yönetici ve üyelerine yönelik yapılan baskınlar sonucu gözaltına alınıp haklarında dava açılan 30 kişiden 24`üne yaklaşık 150 yıl hapis cezası verildi. Adana 5. Ağır Ceza Mahkemesi`nde 2008 yılından bu yana devam eden dava sürecinde 20 Nisan`da yapılan karar duruşmasında İslami STK üyelerine 150 yıl hapis cezaları verildi.
Adana 5. Ağır Ceza Mahkemesi`nde davada toplam 30 kişi yargılanıyordu. Bunlardan 16 kişiye “Sultan A., Veysi A., Murat S.,Kayasettin A., Abdurrahman Ö., M. Celal K., Kasım B., İsa E., Süleyman K.,Yusuf A., Abdulkadir T., Abidin S., Adem K., Cevdet D., Feremez A., Erol T.” ye en üst sınırdan, örgüt üyeliğinden 7 yıl 6 ay hapis ceza verildi. Bu ceza mahkeme tarafından 6 yıl 3 aya düşürüldü. Ayrıca Abdulkadir T., Abidin S., Adem K., Cevdet D., Feremez A., Erol T.`ye örgüt propagandası yapmaktan ayrıca ceza verildi.
Davada yargılanan 7 kişiye ise Ekrem E., Nasrettin K., Abdülaziz A., Ayhan K., Güven Ö., Hasan G. ve Rabi A.`ya yine örgüt adına propaganda yapmak suçlamasıyla ceza verilirken. Ramazan D. hakkında beraat kararı verilirken 1 Yıl 8 Ay Ve 1000 TL para cezası verildi. Aynı suçlamalarla yargılanan Ramazan D., Hasan S., Yılmaz G., Abdurrahim S., Selahattin Y., Sedat E. ve Hikmet T. hakkında mahkeme beraat kararı verdi.
HUKUKSUZLUKLAR SAYMAKLA BİTMİYOR
Yapılan yargılamadaki hukuksuzlukları anlatan Avukat Abdulgani Orhan, sivil toplum kuruluşlarının yaptığı bütün faaliyetlerin suç sayıldığına dikkat çekti. Orhan, “Haziran 2008 yılında Adana`da üretilen suç delilleri ile sivil toplum kuruluşlarına baskınlar yapıldı. Aralarında STK yöneticilerinin de bulunduğu 14 kişi bu baskınlarda gözaltına alındı. 6 kişi tutuklandı. Bu dosyanın yargılanması devam ederken 15 Ocak 2011 yılında olan CMK 102 tahliyelerinden sonra oluşturulan yaygara ile Türkiye geneli bu camiaya yönelik bir cadı avı başlatıldı. Yine Adana`da 2008 yılında gözaltına alınan dernek yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 18 kişi gözaltına alındı. Bu gözaltına alınanlar içerisinde yer alan 4 kişi 2008 yılında gözaltına alınmışlardı ve mahkemeleri devam ediyordu. Mahkeme heyeti her iki dosyayı birleştirme kararı aldı. Böylece iki dosyanın birleştirilmesiyle bu dosyada yargılananların sayısı 30 kişi oldu. 20 Nisan`da Adana 5. Ağır Ceza Mahkemesi 8 yıldır devam eden bu dosya ile ilgili kararını vererek hiç bir suçu olmayan insanlara ceza yağdırdı. Mahkeme 16 kişiye ‘örgüt üyeliğinden`, 8 kişiye ‘örgüt propagandası yapmaktan` en üst sınırdan ceza verdi. Dosyadan yargılanan 6 kişi ise beraat etti” diye konuştu.
HER HUKUKSUZLUĞA ‘PARALEL YAPI` DİYE İNANMAMIZI BEKLİYORLAR
Yapılan hukuksuzlukların üstünü örtmek için ‘paralel yapının` bir kılıf gibi kullanıldığını ifade eden Orhan, “Türkiye`de genellikle bir suçlu aranır ve suçlu bulunur. Ondan sonra bütün suçlar o kişinin üstüne atılır. Son zamanlarda ‘paralel` diye bir yapıya kilitlenilmiş ve her şeyin altından onlar çıkıyor şeklinde bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Hükümet emniyet ve yargıda çok ciddi değişikliler yaptı. Önemli mahkemeler, önemli kurumlara müdahaleler yapıldı. Neticesinde ‘adalet yerini bulacak, kimseye haksızlık yapılmayacak` şeklinde bir tavır ortaya konuldu” şeklinde konuştu.
KUMPASÇI POLİSLER
Delil üretmek ve kumpas kurmakta sabıkalı olan polislerin hazırladığı dosyalar ile insanların mahkûm edildiğine dikkat çeken Orhan, “Dosyadan yargılanan kişiler ile ilgili suçlamalar aynı olmasına rağmen farklı cezalar verildi. Neye göre bir ayrım yapılıp bir kısmı cezalandırılırken bir kısmı daha az ceza aldı bunun hiçbir açıklaması yok. İslami düşünceye sahip olan, gazı alınmamış bir camia yok edilmeye çalışılıyor. Niçin hukuk dışına çıkılarak insanlar hala mağdur ediliyor. Bunun bir cevabı yok. İlginç olanı 2008 yılında sistemin yapmak istediği olduğu gibi devam ediyor. İnsanlar suçlu mu? Suçsuz mu? ayırımı yapılmadan... Polis birilerini yakalamışsa, ‘Türk polisi yanılmaz, komplo yapmaz, savcı-hâkim bu baskılara izin vermişse bu suçlamalar doğrudur` biz de ceza verelim şeklinde ortaya konulmuş” dedi.
ADALETİN TERAZİSİ ŞAŞTI, HUKUK AYAKLAR ALTINDA
Verilen bu karar ile anayasada yer alan ‘Türkiye hukuk devletidir` maddesinin ayaklar altına alındığını dile getiren Orhan, “Hukuk bazılarına uygulanıyor, bazılarına uygulanmıyor bu son mahkeme kararı da bunun örneğidir. ‘Türkiye hukuk devletidir` diye anayasada geçen o madde bu karar ile sarsıldı. Adalet terazisinin ne kadar eğri olduğu ortaya çıktı. Hak ve adaletin sadece üstünler için geçerli olduğunu gördük. Mazlum konumunda olan, hükümet ve sistemle çalışmayan, birlikte hareket etmeyen yapılar ise mahkûm ve mağdur ediliyor” dedi.
HÜKÜMETLER DEĞİŞİYOR AMA BASKI VE ZORBALIK DEVAM EDİYOR
İslami camiaların AK Parti`nin iktidara gelmesinden sonra Müslümanların üzerindeki baskı ve zorbalığın hafiflemesinin beklediğini ancak değişen hiçbir şeyin olmadığını belirten Avukat Halis Yetkiner, “Hükümetler değişiyor, rejimler değişiyor ne değişirse değişsin Müslümanlar için bir şey değişmiyor. Zulüm değişmiyor, zulüm bitmiyor, zorbalık devam ediyor. Şeddad gidiyor, firavun geliyor, firavun gidiyor, nemrut geliyor. Yine bir şey değişmiyor. Ak Parti`nin iktidara gelmesiyle bir takım değişiklikler olur, Müslümanların üzerindeki bu baskı ve bu zulüm hafifler diye düşündük. Ama bu mahkemenin son kararı ile gördük ki hiçbir şey değişmiyor” diye konuştu.
HUKUKUN BİTTİĞİ NOKTAYA GELDİK
Bir hukukçu olarak verilen bu karar ile ilgili bir değerlendirme yapamadığına dikkat çeken Yetkiner, “Bu karar hukukun bittiği nokta olduğu için, bir hukukçu olarak bu dava ile ilgili hukuki bir değerlendirme yapamıyorum. Bu mahkeme heyetinin başkanı yeni atandı. Paralelciler yapıyor gerekçesi de kalmadı. Niye böyle oluyor anlamadım. Herkese adalet ve eşitlik var. Ama sıra Müslümanlara gelince eşitlik ve adalet bitiyor. Kanun, kural ortada kalmıyor. Yargılanan bu insanlara adeta ceza yağdırdılar. Dayanılan delillerin tamamı dernek faaliyetleri, sosyal yardımlaşma faaliyetleri ve sportif faaliyetlerdir. Ama mahkemenin mantığına göre ‘siz bunları örgüt olduğunuzu gizlemek için yapıyorsunuz` şeklinde.
Aynı Firavun mantığı ile Musa`nın yandaşları çoğalırsa, ülkemizi alacaklar mantığı ile hareket ediyorlar” şeklinde konuştu.
BU SUÇLARA! 150 YIL HAPİS CEZASI VERİLDİ
30 kişinin yargılandığı davada yer alan suçlamalar ise insanı hayretler içerisinde bırakıyor. Peygamber Efendimiz`in (s.a.v) hayatını anlatan kitabı okumak suç kabul ediliyor. İşte akıl almaz suçlamalar:
SUÇ: KUR`AN-I KERİM DERSİ VERMEK
“Dernekte Kur`an-ı Kerim dersi vermek suç sayıldı.
Peygamber Efendimize saygı mitingi düzenlemek suç sayıldı.
Kutlu doğum etkinlikleri ve basın açıklamaları suç sayıldı.
Pikniğe gitmek, futbol turnuvası düzenlemek suç sayıldı.
SUÇ: HASTA ZİYARETİ YAPMAK
Hasta ziyareti yapmak/etmek suç sayıldı.
Yasal dergileri evinde bulundurmak suç sayıldı.
Muhabbetten Muhammed (s.a.v) Oldu Hasıl Kitabı`nı okumak suç sayıldı.
Yoldaki İşaretler kitabını okumak suç sayıldı.
Genç Davetçilere Mektuplar kitabını okumak suç sayıldı.
SUÇ: DERNEK BAŞKANI OLMAK
Dernek başkanı olmak suç sayıldı.
Kerbela Hz. Hüseyin ibareli CD suç delili sayıldı.
Bir Demet Gül ile Geldik Sana CD`si suç delili sayıldı.
Filistin Ağlıyor, Umut-Der ibareli CD suç delili sayıldı.
Hz. Meryem ibareli CD suç delili sayıldı.
Hz. Hüseyin` in Elçisi ibareli CD suç delili sayıldı.
Filistin Ağlıyor Kardeşlik Nerede CD`si suç delili sayıldı.
2008 Kutlu Doğum Adana Konferansı “Mustazaf-Der” ibareli CD suç delili sayıldı.
Çizgi diliyle ehli beyt” isimli CD suç delili sayıldı.”
SUÇUMUZ FAKİR VE YETİMLERE YARDIM ETMEKTİR
Mahkemenin vermiş olduğu hukuksuz karar ile 6 yıl 3 ay hapis cezası alan Umut-Der Adana Şube Başkan Yardımcısı Cevdet Dizlek, tek suçlarının fakir ailelere ve yetimlere yardım etmek olduğunu ifade ederek, “Biz insani yardım faaliyeti yapan derneğimizde fakirlere, muhtaçlara ve yetimlere yardım etmek için mücadele ediyoruz. Bizim tek suçumuz bu. Bizim fakirlere yaptığımız yardımı hazzedemeyenler var. Her ay düzenli olarak 400 fakir aileye yardım ediyoruz. Bundan da birileri rahatsız oluyor. Buna bir anlam vermek mümkün değil. Verilen bu ceza hukuk ve insanlıkla açıklanabilecek bir ceza değil” diye konuştu.
MISIR İÇİN AÇIKLAMA YAPANLAR ÜLKELERİNDE HUKUKSUZLUĞU GÖRMÜYOR
Cumhurbaşkanı, başbakan ve yetkililere seslenen Dizlek, Mısır`da ve Bangladeş`te yaşanan hukuksuzluklar karşısında seslerini yükseltenlerin kendilerine verilen ceza için sessiz kaldığını ifade ederek şöyle konuştu:
“Geçen günlerde Mısır`da İhvan liderlerine idam cezası verildi, Bangladeş`te Müslüman bir lider idam edildi. Cumhurbaşkanı, başbakan, adalet bakanı açıklama yaparak “Bunlara haksızlık yapılıyor. Bu ceza hukuka uygu değil” dediler. Ben de onlara seslenmek istiyorum: “Siz Mısır`da ve Bangladeş`te yapılanların hukuksuzluk olduğunu söylerken, burada insani faaliyetler yapan Müslümanlara ceza verilmesi hukuki mi olarak değerlendiriyorsunuz? Bir yandan biz dindar nesil yetiştiriyoruz derken, siz dindar bir neslin önünü kesiyorsunuz bu hukuki midir? Bunlar kendi söylemleriyle ters düşüyorlar. Ben verilen bu cezanın keyfi olduğunu söylemek istiyorum. Birileri bu camianın önünü kesmek için bu hukuksuzluklara başvuruyor.
BU CAMİAYA KARŞI BİR İMHA POLİTİKASI
Dosyada hiçbir suç unsuru olmadığını ifade eden Orhan, “Dosyada terör eylemi yok, cebir yok, şiddet yok. Suç isnatları ise derneğin yöneticisi olmak, derneğin üyesi olmak, derneğin yaptığı faaliyetlere katılmak bunlar hepsi suç sayılmış. Suç unsuru denilen kitaplar ve dergiler yasal yayınlar haklarında mahkeme tarafından alınan hiçbir karar yok. Yapılan faaliyetler de yasal. Ama söz konusu sivil toplum kuruluşları sisteme diz çökmemiş, sistemle barışık değil, devletin emri altına girmemiş. Bu camia ve insanlara diz çöktürelim, etkisiz hale getirelim, imha edelim. İmha edemiyorsak dernekleri kapatalım, onları cezalandıralım deniliyor. Kamuoyunda bunları marjinalleştirelim. Bunlar legal alanda faaliyet yapmasınlar, illegal alanlara kaysınlar denilerek bu kişiler ‘örgüt üyeliğinden` yargılanıyor” dedi.
ÜSTÜNLERİN HUKUKU UYGULANIYOR
Hukukun yüzde 15, yüzde 20 uygulandığı bir ülkede bile mahkemelerin böyle kararlar veremeyeceğine dikkat çeken Yetkiner, “Bir genelkurmay başkanı cezaevine gidip Balyoz sanıklarını ziyaret edince hiçbir şey olmuyor. Ama Adana`da bir vatandaş cezaevindeki birisini ziyaret ediyor diye ‘terör örgütü üyeliğinden` yargılanıyor ve ceza alıyor. Burada bir kişinin evine kurban etinin götürülmesi terör eylemi sayılıyor” dedi.