Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı'nın bugün tanıtımı yapılacak 'Cemaatin İflası' kitabı paralel örgütün devlet içerisinde nasıl yuvalandığını ve sistematik olarak yaptıkları faaliyetleri açıkladı. Paralel yapının hedef seçtikleri kişileri bertaraf etmek için ilk etapta şahısların telefonlarını dinlediklerini kitabında dile getiren Avcı, örgütün elde ettiği bilgileri şahsılara karşı şantaj olarak kullandığını anlattı. Dinlenen şahıslardan elde edilen istihbari bilgilerin ve sırların karşılıklı olarak kullanıldığını ifade eden Avcı, amacın insanlar arasında sorun çıkarmak ve bundan istifade etmek olduğunu dile getirdi.
ÖZEL HAYATI İNTERNETTE YAYDILAR
Paralel yapının dinlediği binlerce insanı özel hayatıyla şantaj yaptığına kitabında değinen Avcı, özel hayatla ilgili bilgilerin örgüt tarafından internette yayılarak tehdit aracı olarak kullanıldığını dile getirdi. İnsanların onurunu zedeleyen paylaşımlar yapıldığını aktaran Avcı, örgütün çok sayıda makamı itaate mecbur kılarak, istediğini yaptırdıklarını kaydetti. Avcı, örgütün dinleme sonrasında elde ettiği bilgileri yargı mensuplarının aleyhinde kullandığını söylerken, çekilen gizli fotoğraflar ve kayıtlar ile çok sayıda faaliyet yaptıklarını söyledi. Avcı kitabında paralel yapının ikinci yöntem olarak ise telefonlardan elde ettikleri bilgiyi kullanarak ihbarlarda bulunduklarını yazdı. Dinlenen kişilerin yine kendi taraftarı müfettişler tarafından incelendiğini ve şahıslara disiplin işlemleri uygulandığını ifade eden Avcı, disiplin suçları ile çok sayıda kişinin tayin ve terfi işlemlerine müdahale edildi” dedi.
ORDU İÇERİSİNDE YARDIMCI GRUP
Cemaatin, Balyoz, Ergenekon, Casusluk, Fuhuş gibi operasyonlarda ordu içerisinde var olan ciddi bir grubun desteğini alarak zanlıların adreslerine yüzlerce askeri belge konulduğunu anlatan Avcı, Işık Koşaner'in nasıl dinlenildiğini ve servis edildiğini şu cümlelerle anlattı: “Cemaat ordu içerisinde ciddi bir güç oluşturdu. Cemaatin ordu içerisinde meydana gelmiş çok sayıda olayı eleştirip yazmış olması, gizli yapılan toplantıların dışarıya sızdırılarak yayınlanması ve Genelkurmay Başkanı'nın dahi konuşmalarının internette yayınlanmasının bunun göstergesi.”
GÖREVDEN ALMALAR 25 ARALIK'I ÖNLEDİ
18 Aralık'ta İstanbul Emniyeti'nin kilit şube müdürlerinin görevden alınmasının, 25 Aralık darbe planını önlediğini söyleyen Avcı, 18 Aralık'taki müdürlerin alınmadığı taktirde 25 Aralık planlarını mutlaka uygulayacaklarını kitabında anlattı. Avcı, planlarda mahkeme kararını ileri süreceklerini söylediği cemaatin Başbakan'ın yakınlarını dahi gözaltına alacaklarını ve çoğunun tutuklanacağını anlattı.
TÜRKİYE CEZAEVİ OLACAKTI
Geniş çaplı tutuklamalarla hükümetinin düşürülmesinin planlandığını ifade eden Hanefi Avcı, ilk tutuklamalardan sonra büyük davaya başlama planlarının kurulduğunu yazdı. Yapının Selam-Tevhid davasını ortaya çıkarmayı planladığını anlatan Avcı, bu planı şu cümlelerle anlattı: “İkinci adımda üst düzey bürokratlar, bakanlar ve MİT Müsteşarı dahil hepsi İran casusluğu yapmaktan gözaltına alınıp tutuklanacaktı. Türkiye genelinde İKK faaliyetleri adı altında muhalif herkesin susturulacaktı. Belirli suçlar isnat edilerek tüm toplumun hizaya getirilmesinin planlandı.” Kitapta anlattıklarının ne abartı ne de rivayet olduğunu yazan Avcı, İstihbarat Teşkilatı'nın İKK bilgilerinin açtığı taktirde herkesin planlananları net şekilde göreceğini de dile getirdi.
HER KESİMİ BİLİYORLAR 'MAHREMLERE GİRDİLER'
Türkiye genelinde emniyet istihbarat birimleri, tüm kamu kurumları, siyasi partiler, STK, üniversiteler, basın mensupları, odalar, borsalar, dini gruplar, cemaatler ve kanaat önderleri ile ilgili tüm bilgilerin toplandığını kitabında anlatan Avcı, dinlenen ve takip edilen şahısların en mahrem sırlarına ulaşıldığını ve bunların dosyalar halinde hazırlandığını kaydetti. Avcı, İKK dosyalarında cemaatin hükümetten sonra ikinci planda il, il bütün toplum kesimlerine yönelik operasyonlarının hazırlık safhalarını da görmenin ve bunu bir fotoğraf gibi seyretmenin mümkün olduğunu yazdı.
Başbakanlığı dinleyin talimatı Akkaş'tan
Hanefi Avcı kitabında cemaatin dinleme skandalını ve gerçeğin ortaya çıktıktan sonraki tavrını şu örnekle açıklıyor: “(Albay Hüseyin Kurtoğlu görevdeyken) Bir gün yardımcısının kendisine getirdiği bir evrakta 5 tane telefonun dinlenmesiyle ilgili mahkemeden dinleme kararı talep ediyorlar. Yardımcısına sorar “Bunlar neci, neyin nesi, niçin alıyoruz?” yardımcısı da “Telefonları Savcı Muammer Akkaş verdi, bir örgüt mensuplarıymış, onlarla ilgili karar alacağız” der. Konu Hüseyin Albay'ın dikkatini çeker “Peki kime aitmiş, araştırdınız mı, kim kullanıyor, nerede kullanıyor, nasıl faaliyetleri var?” diye sorar. Onlar da, “Savcı verdiği için araştırmadık, zaten karar alınmasında bazen zorluk çekiyoruz. Hiç olmazsa savcının kendisi verdiği için kolay karar alabiliriz diye öylece hemen, çabukça yazdık, getirdik” derler. Hüseyin Albay “Bunu araştırın, kim kullanıyor, nasıl kullanıyor, hangi faaliyetlerde kullanıyor, ondan sonra teklif edelim”der. Araştırıldığında bu 5 numaranın Başbakanlığa ait olduğu, Başbakanlık ve onlara yakın çevre tarafından kullanıldığı anlaşılır. Bunun üzerine öyle bir dinlemenin uygun olmayacağını düşünerek savcıyı da rahatsız etmemek adına savcıya “Biz Jandarma Genel Komutanlığı'na her dinlememiz, her faaliyetimiz hakkında rapor vermek mecburiyetindeyiz. Bunlarla ilgili ne rapor verelim, ne yazmamız lazım?” diye sorar. Savcı, Jandarma Genel Komutanlığına böyle bir rapor verileceğini duyunca vazgeçin der ve telefon dinleme talebi yazısı iptal edilir.”
Çöpü bile kutsal
Cemaatin inancında Gülen'in kutsal bir kişi olduğunun düşünüldüğünü yazan Avcı, hocaya ilahi ilhamlar geldiğine inanıldığını anlatıyor. Gülen'de olağanüstü bilgiler ve kudret olduğuna inanıldığını söyleyen Avcı, cemaat içerisinde Gülen için 'O ne diyorsa doğrudur. Hiç tartışılmaz. Çünkü onda akıl üstü, ilahi irade tarafından ona verilmiş bilgiler ve kutsanmış şeyler vardır” diye düşünüldüğünü söyledi. Gülen'e yüklenen kutsiyetinin ileri derecede abartıldığını da yazan Avcı, hocanın içtiği bardakta kalan suyun dahi dökülmediğini belirtiyor. Cemaat mensuplarının bardak içerisinde kalan suyu içmeye çalıştıklarını da söylüyor. Avcı cemaatin aşırılığını şu örneklerle açıklıyor: “Hoca'nın çayından artan, bardağın altındaki çay parçası asla dökülmez. O çayı da herkes gıdım gıdım almak suretiyle bir menfaat sağlamak ister. Hocanın kullandığı hiçbir eşya boşa atılamaz, çöpe atılamaz. Hoca'nın dışarı bıraktığı gömleği, Hoca'nın bir tek kazağı, Hoca'nın bir tişörtü, Hoca'nın bir ceketi, cemaat için o kadar kutsal ve değerlidir ki onu getirip en değer verilen, en önemseyen bir kimseye hediye olarak verilecek kadar değerli bir hediye halindedir. Hoca cemaat içerisinde bu denli kutsaldır. Yaptığı her hareketin bir manası olduğu kabul edilir.”