“Allah’ın mescitlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekât’ı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler iman eder. İşte onların doğru yolu bulmaları umulur.” (Tevbe: 18)

Ebu Hureyre’den (r.a) rivayet edilmiştir. Dedi ki, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Bir beldenin Allah’a en sevimli yerleri o beldenin mescitleridir. Bir beldenin Allah’a en sevimsiz yerleri o beldenin çarşılarıdır.” (Müslim, İbn-u Huzeyme, İbn-u Hibban)

Çünkü Kadı İyad’ın da (r.a) dediği gibi; mescitler ihlâs ve takva üzere bina edilmiştir. Çarşı ve pazarlarda ise sırf dünya için çalışılır, genelde yüce Allah’ın zikri yapılmaz, yalan yere yemin edilir ve insanlar aldatılır. Bu nedenle mescitler, Allah’ın rahmetinin indiği yerlerdir, çarşı ve pazarlar ise bunun aksinedir.

“MESCİT” kelimesi Arapça olup sözlük anlamı secdenin yapıldığı yerdir. İslam ıstılahında ise; İslami prensiplere göre Allah’a kulluğun ve ibadetin yapılması için inşa edilen binadır. İnsanın yaratılış gayesi Allah’a kulluk olduğu için, Mescitlerin İslam’da ve Müslümanın hayatında yeri pek büyük ve mühimdir.

Bu nedenledir ki Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem mescitlere gitmeyi çokça teşvik etmiş ve gidenlerin büyük mükâfata nail olacağını müjdelemiştir.

Ebu Hureyre’den (r.a) rivayet edilmiştir: Resulullah sallallahu aleyhi ve selem buyurdular ki; “Kim evinde temizlenir, sonra Allah’ın evlerinden birine; Allah’ın farzlarından birini eda etmek için giderse, adımlarının birisi bir günahı yok eder, diğeri de bir derece yükseltir.” (Müslim, Ebu Avane, Beyhaki)

Yine Ebu Hureyre’den (r.a) Resulullah sallallahu aleyhi ve selem buyurdular ki; “Kim sabahleyin ve akşamleyin mescide gidip gelirse; her gidiş gelişinde, Allah (celleh celaluh) o kimseye cennette konaklayacağı yeri hazırlar.” (Buhari, Müslim, Ahmed)

İmam Nevevi (Rahimehullah) Müslim şerhinde şunları söylemiştir: “Hadis-i şerifin (Arapça) metninde sabah-akşam (anlamındaki “Ğuduvv” ve “Revah”dan) kasıt bütün namazlara devam etmektir.” (Müslim Tercümesinden)

Mescitlere devam etmek imanın alametlerindendir:
Ebu Said El-Hudri’den (r.a) Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular ki; “Bir adamın mescitlere gitmeyi adet edindiğini gördüğünüz zaman onun imanlı olduğuna şahitlik ediniz. Çünkü Allah (celle celaluh): “Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe iman edenler imar ederler” buyurmuştur. (Tirmizi rivayet etmiş ve Hasen bir hadis olduğunu ifade etmiştir)

İbn-u Allan der ki; “Mescitlere gitmeyi adet edinmekten kasıt camiden çıktıktan sonra tekrar dönünceye kadar kalbinin camiye bağlı kalmasıdır.” Suyuti (rahimehullah) ise; “Bundan kasıt, camiye aşırı sevgi beslemesi ve cemaati terk etmemesidir.” demiş. Münavi de şunları söylemektedir: “Yani kim mescitlerde oturmaya alışırsa… O mescitler ki dünya cennetleridir. Zira mescitler, iman ehlinin karargâhı olan cennetlere ulaştıran sebeplerdir. Ya da manası şöyledir: Kim mescitlere şiddetli sevgi besliyor, onlardaki cemaatten geri durmuyor ve içlerinde namaz kılmakla onlara özen gösteriyor, gözetip kolluyor veya onları imar ediyor, tamir ediyor, eskiyen şeylerini yeniliyor ve maslahatı için çabalıyorsa… demektir.” Münavi devamla şunları söylüyor:
“En uygunu hadis-i şerifi zikredilen bütün bu manalara teşmil etmek ve hamletmektir. Yani hadisin bu manaların hepsini kapsadığını kabul etmektir. O halde kim itikâf veya içtihat için camilerde kalır ve onlardan ayrılmazsa veya kalbi hep onlara meylederse veya zikir ve namaz gibi ibadetlerle onları imar ederse veya yıkılmış yerlerini tamir ederse ve şiarlarını ayakta tutmak için çaba sarf ederse (imanına şahitlik edin) yani zahiren onun gerçek bir mümin olduğunu kesin olarak ifade edin.” (Feyd-ül Kadir)

Öyleyse gece-gündüz cami ile irtibat halinde olmak gerekir. Camiye yakın veya uzak olmak bir şeyi değiştirmemelidir. Hatta uzak olmak adımların çoğalmasına neden olduğu için daha çok tercih edilmiştir.

Ebu Musa El-Eşari’den (r.a): Resulullah sallallahu aleyhi ve selem şöyle buyurdular: “Namazdaki sevap açısından insanların en büyüğü derece derece uzaktan (mescide doğru) yürüyüp gelen kimse’(nin alacağı sevab)dir.” (Buhari, Müslim)

Cabir bin Abdullah’tan (r.a) rivayet edildiğine göre Resulullah sallallahu aleyhi ve selem camiye yakın bir yere taşınmak isteyen Selemeoğullarına; “Ey Selemeoğulları! Yerinizde kalın, attığınız her adımın sevabı yazılsın. Yerinizde kalın attığınız her adımın sevabı yazılsın.” diye buyurdu. (Müslim, Ahmed, El-Müsned)

Ebu Hureyre (r.a) anlatıyor: Resulullah sallallahu aleyhi ve selem (sahabelere); “Size Allah’ın günahları ne ile yok ettiğini ve derecelerini ne ile yükselttiğini göstereyim mi?” buyurdu. Sahabeler; “Evet ey Allahın Resulü” dediler. Resulullah (sallallahu aleyhi ve selem): “Güçlüklere rağmen abdesti yerli yerinde almak, mescitlere doğru çok adım atmak ve namazdan sonra diğer namazı beklemektir. İşte bu yaptığınız sizin için ribattır (sınırda düşmanın içeriye sızmasına karşı tuttuğunuz nöbet gibidir. Zira bunda da en azılı olan düşman olan nefis engellenmiş olur)” (Müslim, Nesai, Tirmizi)

İmam Nevevi’nin Kadı İyad’dan (Rahimehumullah) naklettiği gibi; mescitlere doğru çok adım atmak, evin onlara uzaklığı ve kişinin onlara çok gidip gelmesi ile olur. Günahları yok etmek ise, onları bağışlamak ve Hafaza Meleklerinin defterinden silmekle olur. Bu da cennette derecelerin yükseltilmesine delildir. (Nevevi, Müslim şerhinden) zaten Ebu Hureyre’nin (ra) rivayet ettiği bir hadisi şerifte de; “Kıyamet gününde arşın gölgesinde muhafaza edilen yedi kişiden biri de kalbi mescitlere bağlı kişi olduğu buyrulmuştur” (Ebu Davud hariç beş hadis imamı)

Gece karanlığında mescitlere gitmek ise kıyamet gününde nur kazandırır:
Büreyd (ra)’den rivayet edilmiştir. Efendimiz aleyhisselatu vesselam buyurdular ki; “Karanlıklarda mescitlere gidenlere kıyamet gününde tam nur ile müjde verin.” (Ebu Davud, Tirmizi) Taberi’nin rivayeti ise şöyledir: “Geceleyin karanlıkta camilere gidenleri kıyamet gününde nurdan minberlerle müjdeleyin. İnsanlar korktuğu halde onlar korkmazlar.”

İbnu Allan: “Hadis-i şerifte karanlıkların çoğul olarak gelmesi, sabah ve yatsı karanlığını kapsar. Tam nurdan kasıt da her yönden mevcut olan nurdur ve kıyamet gününden kasıt ise sırattır.” der.

Evet, ne zamanki gece karanlığında ibadete doğru yürüme eziyetine katlandılar, kıyamet gününde onlar için aydınlık yapacak bir nur ile mükâfatlandırıldılar. Her ne kadar bazıları fener ışığında yürüse de bu nur karanlıkta cemaate yürüyen herkes için garantilenmiş bir nurdur. Nasıl ki daha uzak bir mesafeden hacca gelen birisine haccın sevabına ek, yol ve yol külfeti içinde sevap veriliyor, aynen öyle uzak yerden ve mum veya fenerin ışığında cemaate gelen kişiye de uzaklığın sevabıyla birlikte mum ve fenerinin külfet ve masrafı için de sevap verilecektir. (Feyd-ül Kadir)

Bazı âlimlerin dediğine göre “Nur”un “tam” olarak vasıflanmasının sebebi şudur; zira herkesin ameline göre nurun miktarı değişir. Hem hürmetine binaen, Kelime-i şahadeti söyleyen mümin, münafık herkese nurun aslı verilir. Sonra münafıkların nuru kesilir ve “Rabbimiz! Nurumuzu tamamla!” derler.

Tayyibî der ki; “Anlaşılıyor ki, kim bu fırsatı değerlendirirse ki o da dünyada karanlıkta camilere yürümektir. Kıyamette nebiler ve doğrularla beraber olur."

Hadislerden Anladıklarımız:
Burada zikrettiğimiz hadislerden ve bu hadislere dair ulemanın sözlerinden önümüze başlıca beş mesele çıkmaktadır:
1 – İslam’da mescidin ehemmiyeti: Mescitler, Allah-u Teâlâ’nın en çok sevdiği yerlerdir. Ve Allah (Celle Celaluh) mescitlerin inşasını, bakımını, tamirini ve bahusus zikir ve ibadetle şenlendirip imar etmesini Müslümanlara emanet etmiştir.
2 – Mescitlere gitmek: Mescitlere her gidiş ve geliş, kul hakkı hariç günahların affına ve Allah Tebareke ve Teâlâ nezdinde derecelerin yükselmesine vesiledir.
3 – Mescitlere gitmeyi alışkanlık haline getirmek: Bu hususiyet kişinin mümin olduğunun alameti sayılmış ve bunu müşahede edenlerden de bu hususta şahitlik etmeleri de istenmiştir. Hem böyle bir zat, hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyamet gününde arşın gölgesinde gölgelenmekle müjdelenmiştir.
4 – Mescitlere doğru çok adım atmak: Her bir adımın ayrı bir sevabı olduğundan namazdaki en büyük sevap en uzak yerden geldiği için en çok adım atan kimseye verilir ve günahları yok olur.
5 – Gece karanlığında mescide gitmek: Dünyadaki gece karanlığının verdiği sıkıntıya karşı kıyamette bütün sıkıntıları unutturan tam ve mükemmel nur verilmiştir, nurdan minberler verilmiştir.

Ne dersiniz? Zerre miktar aklı olan, bu fırsatı kaçırır mı? Dünyanın geçici, zaif ve elim elem ve cefalarla bulanmış zevklerini buna tercih eder mi?
Allah Teâlâ, bizleri mescitlere gönül vermiş mescit ehlinden eylesin!
Amin!
Abdulkuddus Yalcın, caminin önemi hakkında yaptığı tespitlerine dayanak olarak İslam Kültür Külliyatının en önemlilerinin başında gelen Hadisleri kaynak göstermiştir. Camilerin imarı ve bakımının yanında zikir ve ibadetlerle şenlendirilmesi gerektiğini, mescitlere gitmeyi alışkanlık haline getirmememiz gerektiğini ve gündüz olduğu gibi geceleri de mescitlerin müdavimi olmak gerektiğini dile getiriyor.

Abdulkuddus Yalçın / İnzar Dergisi / Kasım 2011