Dicle Üniversitesi Hastaneleri Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Faruk Ertaş, Dünya Kalp Günü dolayısıyla İlke Haber Ajansı’na (İLKHA) açıklamalarda bulundu.
Kalp hastalıklarının oluşumu ve mücadele yöntemlerini anlatan Ertaş, yaşam tarzı, sigara tüketimi ve genetik faktörlerin, kalp hastalıklarının oluşmasında etkin rol oynadığını belirtti.
Kalp hastalıkları deyince sadece kalp krizinin anlaşılmaması gerektiğine işaret eden Ertaş, “Kalp hastalıklarının başka çeşitleri de söz konusudur. Ama en sık anlaşılan kalp-damar hastalığıdır. Toplumumuzda ve dünyada en sık gördüğümüz hastalıkların başında genellikle kalbin damarlarıyla ilgili hastalıklar gelmektedir. Bunlara korner arter hastalıklar da diyoruz. Korner arterle birlikte genellikle kalp krizleri gerçekleşmektedir. Dünyada her yıl 7 milyon insanın kalp krizi geçirdiği söylenmektedir. Ülkemiz, bu 7 milyonun içerisinde büyük bir payı elde etmektedir.” dedi.
“Bölgemizde her aileye bir kalp hastası düşüyor”
Kalp hastalıkları nedeniyle Türkiye’de her yıl 70 bin insanın hayatını kaybettiği bilgisini veren Ertaş, şu ifadeleri kullandı: “Türkiye’de 2,8 milyon kalp hastası olduğunu görüyoruz. Türkiye’deki ölümlerin yüzde 43’ü kalp-damar hastalıklarına bağlı olarak gelişmektedir. Bu hastalıklar bölgemizde de çok sık görülmektedir. Bölgemizdeki yemek yeme kültürü, genetik faktörler, kaçak tütün kullanımı ve benzeri risk faktörleri bu hastalığın artışında çok ciddi rol oynamaktadır. Bölge açısından baktığımızda her aileye bir kalp hastası düşüyor. Verilere baktığımızda da kalp hastalarının çoğunun depresyona girdiğini görüyoruz.”
“Kalp hastalığına karşı toplumsal bilincin arttırılması gerekir”
Kalp sağlığının korunması ve bu hastalıklara yakalanma riskinin azaltılması için toplumsal bilinç oluşması gerektiğini kaydeden Ertaş, “Kalp damar hastalıklarında, hastalık oluştuktan sonra vazo kırılmıştır. Önemli olan hastalık oluşmadan önce bu hastalıklarla savaşmamız. Koruyucu hekimlik burada önemlidir. Bunun için toplumsal bilinci artırmak gerekir. Bu koruyucu önlemler, sigara içiciliğine karşı koymak, yemek kültürünü değiştirmek, hareketliliği ve sporu önermek, hastaların kendilerini kontrol etmeleri, hastalık tedavilerinin ve ilaç dışı yaşam tarzının önerilmesidir. Bunların hepsi eğitim ve hastalık çerçevesinde yapılırsa kalp-damar hastalıklarının toplumumuzu etkileme sıklığını düşürmüş olacağız.” şeklinde konuştu. (Hamza Adiyaman - İLKHA)