Ritim bozukluğu konusunda son 20 yılda yaşanan teknolojik gelişmeler ışığında önemli ilerlemelerin kaydedildiğini söyleyen Liv Hospital Ankara Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Sedat Köse, pek çok hastanın tedavi sonucu, tamamen sağlığına kavuşturulabildiğine dikkat çekerek, girişimsel tedavi yöntemlerinden elektrofizyolojik çalışma ve katater ablasyonu ile başarı oranlarının yüzde 90`ın üzerinde olduğunu söyledi.
Yaş sınırlaması olmayan Girişimsel Tedavide yüzde 90 başarı
“Sağlıklı bir kalpte atım hızı dakikada 60 ila 100 arasında olmalıdır. Kalp hızının bu değerlerin dışına çıkıp daha yavaş ya da daha hızlı olması ve de düzenini yitirmesi ritim bozukluğudur.” diyen Prof. Dr. Köse şunları söyledi: “Girişimsel tedavi yöntemi ritim ilaçlarının etkili olmadığı ya da hastanın ömür boyu ilaç kullanmak istemediği durumlarda yapılıyor. Elektrofizyolojik çalışma ve katater ablasyonu denilen yöntem ile başarı oranları yüzde 90`ın üzerinde oluyor. Kasık bölgesindeki damarlar yoluyla kalbe yerleştirilen ince teller vasıtasıyla, radyo dalgaları ile ya da daha nadiren ‘kriyo` denilen dondurma enerjisi yoluyla ritim bozukluğuna yol açan odaklar bulunup yok ediliyor. İşlem sırasında çoğunlukla hasta uyanık oluyor. İşlem hasta ile konuşarak gerçekleştiriliyor. Başarı oranları son derece yüksek olan bu işlem ile, hastayı tamamen sağlığına kavuşturmak mümkün. İşlem ortalama 1 saat civarında sürüyor ve hasta ertesi gün evine taburcu edilebiliyor. Birkaç gün içerisinde hasta normal hayatına dönebiliyor. Elektrofizyolojik çalışma ve katater ablasyon ile ritim bozukluğu tedavisi için herhangi bir yaş sınırlaması mevcut değil. 35 günlük bir bebeğe de 90 yaşında birine de uygulanabiliyor.”
Çay, kahve ve alkol tüketimine dikkat
Günlük yaşamda ritim bozukluğunu tetikleyen sebeplere de değinen Prof. Dr. Köse, “Kalp içi ve kalp dışı pek çok faktör ritim bozukluğuna yol açabilir. Tiroid bezinin fazla hormon salgıladığı durumlar, kansızlık, vücutta önemli derecede sıvı kaybı ve enfeksiyonlar ritim bozukluğunu tetikleyen sebeplerin arasında yer alıyor. Panik atak ve stres gibi psikolojik hassasiyetler de ritim bozukluğuna yol açabilen faktörler arasında. Fazla çay - kahve tüketimi, özellikle de alkol tüketimi, ritim bozukluğuna yol açan önemli faktörlerdendir. Özellikle bira, rakı ve viski gibi alkol türleri, bir anda fazla sayıda alınınca, hastanın daha önce herhangi bir yakınması olmasa bile, birkaç saat içinde gelişen ritim bozukluğu meydana gelebiliyor.” dedi.
Panik atak ile karıştırmamalı
Prof. Dr. Köse, ritim bozukluğunun belirtileri hakkında da şunları söyledi: “Hastalar genellikle ritim bozukluğuna bağlı çarpıntı, kalpte tekleme ve durup tekrar çalışıyormuş hissi, fenalaşma ve nefes alamama yakınmaları ile hekime başvuruyor. Ritim bozukluğuna bağlı çarpıntının en önemli özelliği hastalar tarafından kalplerinde ‘kuş kanadı çırpınması` ya da ‘kalbin makinalı tüfek gibi atması` şeklinde tarif edilmesidir. Ritim bozukluğuna bağlı çarpıntıyı panik ataktan ayırt etmek önemlidir. Ritim bozukluğuna bağlı çarpıntılar çoğunlukla ani başlayıp ani sonlanır. Panik atak ise bu şekilde olmaz.” şeklinde konuştu. (İLKHA)