İnsani yardım vakti İHH Genel Başkan Yardımcısı ve Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Gülden Sönmez bir konferansa katılmak için bulunduğu Muş`ta İlke Haber Ajansı`na (İLKHA) değerlendirmelerde bulunarak, İslam`ın kadına verdiği değer, okullarda karma eğitim ve kimi başörtülü kadınların savruluşunun nedenleri hakkında açıklamalarda bulundu.

İslam`ın, kadını en fazla yücelten ve insan olarak hak ettiği konuma getiren bir inanç sistemi olduğunu ama Müslümanların bu konuda iyi bir imtihan vermediğini ifade eden Sönmez, “Batının ortaya koyduğu ‘modernist` hayat ile kadının yüceltildiği hep bize dayatılıyor. İslam`ın kadını köleleştirdiği ve özgürlükten mahrum ettiğine dair bir söylem var. Müslüman kadın ve erkekler olarak özgürlüğün Kelime-i Tevhid`te olduğuna inanıyoruz. La İlahe İllallah diyen her Müslüman, gerçek özgürlüğü anlamış bir insandır.” dedi.  

Müslüman kadının, modern kadın tipolojisiyle inancını savunmaya ihtiyacının olmadığını belirten Sönmez, “Modern kadın tipolojisiyle bize dayatılan o modern yaşamda özellikle kadının eşyalaştırılmasına, obje haline getirilmesine ve kadının bir nevi köleleşmesine yönelik bir hareket var. Bizler de modernlik adına bunu kabul etmek zorunda bırakılıyoruz. Bunlara karşı Müslüman kadınların İslam`ın verdiği değeri bayraklaştırması ve bunu tesettürü, yaşam şartları, ibadeti ve toplumsal sorumluluklarıyla ayakta tutması gerekiyor.” ifadelerini kullandı.

“İslam hukukunun her yerde hâkim olmasını isterim”

Müslümanın görevinin iyi bir kul olmak olduğunu, iyi bir kul olmanın da ulaşılabilen herkese İslam`ı anlatmak olduğunu söyleyen Sönmez, “İslam Müslüman kadınların bulunduğu ortamlardaki konumunu şekli olarak da dizayn etmiştir. Bir kadının örtünmesinin esasında da bu vardır. Müslüman kadın hem kendi ibadetlerini hem de topluma yönelik sorumluluklarını yerine getirirken tesettürlü olması, bunun şekil ve şemailinden bir tanesidir. Eğitim ortamının, çalışma ortamının kısaca tüm ortamların İslam`ın koyduğu kurallar çerçevesinde dizayn edilmesi gerektiğine inanıyoruz. İslam hukukunun her yerde hâkim olmasını isterim. Bütün kurumların da İslam hukukuna göre dizayn edilmesi gerektiğine inanıyorum.” dedi.

“Eğitim ortamının kesinlikle karma olmaması gerekir”

Eğitim-öğretimde öğretilen şeylerin öncelikle inanca ve değerlere uygun olması gerektiğini vurgulayan Sönmez,  “İslam`a karşı ya da İslam`ı sadece bir seçenek olarak gören ve bütün eğitim sistemini İslam`ın dışında seküler bir anlayışla yürüten bir eğitim sisteminin yanlış olduğunu düşünüyorum. Çünkü biz Müslüman bir toplumuz.  İnanmayan azınlıklar için istisnalar oluşturulabilir. Eğitim ortamının da kesinlikle karma olmaması gerektiğini düşünüyorum. Buna uygun zeminin oluşturulması gerekir. Esas olarak Müslüman bir toplumda İslam`a göre kurallar olmalıdır.” ifadelerini kullandı.

“İnsanlar inandığı gibi yaşamazlarsa, yaşadığı gibi inanırlar”

Türkiye`de ve dünyada Müslümanların yaşam biçimlerinin, inançlarının değiştirilmesi için çok yoğun bir propaganda sarf edildiğini belirten Sönmez, son olarak şunları ifade etti: “Başörtülü olsun ama kapitalist bir sisteme hizmet etsin. Onlar gibi eğlensin, onlar gibi yesin içsin, onun kurallarına uysun bunda hiçbir sıkıntı görmüyorlar. 28 Şubat döneminde başörtüsü yasağı uygulanırken silah zoruyla, belki de kafasına silah dayayarak, okul önlerinde silahlarla durdurulan başörtülü kadın daha sonra aslında ona karşı olan bu sistem tarafından, kendi eliyle kendisi de bundan zevk alacak bir şekilde dönüştürüldü. Çarşafa, örtüye yönelik propagandaların içinde Müslüman kadın, aslında ben öyle değilim savunmasına yöneltildi. Bir süre sonra başörtülü kadınlar biz radikal değiliz, biz de bu müzikleri dinleriz moduna düştüler. Bu moda düşmelerinin sebebi Kur`an ve Sünnetle olan bağın zayıflamasıdır. İnsanlar inandığı gibi yaşamazlarsa, yaşadığı gibi inanırlar. Eğer Kur`an`ın size öngördüğü Müslüman tipolojisiyle hayatınızı inşa etmezseniz, Allah Resulünün örnekliğiyle davranılmazsa bir süre sonra çevredeki insanlar ne yapıyorlarsa aynı şey yapılır.”  

Sönmez, Müslümanların taleplerini, düşüncelerini ve tebliğlerini yeterince yerine getirmediği için meydanın medyaya ve kapitalizme kaldığını sözlerine ekledi. (Mustafa Bikeç-İLKHA)