İmanı kurak bir coğrafyadan yazdı yine kalemler. Yine şehitler için döndü biçare diller. Izzeti, şerefi yerler altına alınan Diyar-ı Bekir sokaklarında ki vahşete şahit oldu kan çanağı gözler. "Bu nasıl vahşet" diye çığlıklara boğuldu vicdanı dimdik ayakta duran sesler. Kana bulandı bahara açmayı bekleyen tomurcuk tomurcuk güller. Yasin`ler, Riyad`lar, Hasan`lar asla bitmeyecek bunu bilmezler ki zalimler. Gencecik bedenleri yaktılar ama unuttular baki kalır bu dava baki kalır başını verenler. Yaşamak ödül değil bunu çok iyi bilir şehadet şerbetini içenle. Bitmeyecek asla "Şehitlik bana yakişi ma zorladır" diyenler.
Bu ümmetin mücahitleri her bahar bir cemre olup toprağa düşecek. Zalimler gaflet uykusundayken, şehadetle müşerref olan gül kokulu şehitler binlerce kez bu coğrafya da dirilecek. "YASINIM" diye ağlama ey bacım. Ağlaması gereken mutlak olarak ki vicdanını kaybedenler. Şehitliği çok istediler. Hasan, Hüseyin, Riyad ve Turan Hoca.. Ismail kokulu Yasin; gencecik bedenine acımadılar..
Gözü yaşlı anana acımadılar. Kana buladılar Yusufi yüzünü. Kabil olup sustu millet. Ya Rabbi şehitlerin şehadetin onuru sana emanet. Meydan-ı hakikate görünmez kimse. Nerde "Ben burdayım" diye bas bas bağıran adalet. Yasin, Turan, Riyad can verirken Ebu Cehillerin elinde nerdeydi bu ümmet.
Ahh çekti sokaklar...
Ahh çekti üzerinden gencecik bedenler atılan çatılar. Alnında şehadet mührü olan aşıklar. Bu gün size değildir ağıtlar. Bu gün vicdanını kaybetmiş insanlaradır çığlıklar. Tek bir haykırışta buluştu insanlar... SEN ŞEHADETLERINI KABUL ET YA RAB...!
Zeynep Kılıç / Mardin (Kızıltepe)