HÜDA PAR`ın desteklediği Şırnak bağımsız milletvekili adayı Şehzade Demir, Şırnak`taki yerel ve ulusal basın mensuplarıyla kahvaltıda bir araya geldi. Sohbet havasında geçen kahvaltıya, milletvekili adayı Şehzade Demir`in yanı sıra Şırnak Hür Dava Partisi İl Başkanı Abdullah Kılıç, İlçe Başkanı Emcet Yalçın, Şırnak Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Mesut Caner ve birçok yerel ve ulusal basın mensubu katıldı.

Kahvaltının ardından açıklamalarda bulunan Şırnak bağımsız milletvekili adayı Şehzade Demir, yüzde 10'luk baraj nedeniyle bağımsız aday olarak katılmak zorunda kaldıklarını belirterek, prensip olarak kişisel menfaatleri halkın menfaatlerinin üzerinde görmediklerini söyledi.

Haklı olanların yanında, haksız olanın da karşısında duracaklarını aktaran Demir, “Mecliste söyleyecek sözümüz var. Barış ve adalet için söyleyecek sözümüz var, İslami muhalefet olarak söyleyecek sözümüz var, manevi çökmüşlüğün önüne geçmek için söyleyecek sözümüz var, Malum Türkiye`de maneviyat çökmüştür ve Şırnak'ımız için söyleyecek sözümüz var.” dedi.

“Halk devlete kurban ediliyor”

“Türkiye`de devletin kutsandığını ve halkın devlete kurban edildiğini ifade eden Demir, şunları söyledi: “Biz her gelenin kendi adaletini, kendi yargısını ikame etmesinden çok rahatsızız. En çok üzerinde duracağımız ve en fazla kafa yoracağımız şey de budur. Her iktidar; kendi hakimini, kendi savcısını getirip istediğini yaptırmaya çalışıyor. Bu şekilde bir devlet anlayışı olamaz. Devletin şahsa göre değişmemesi gerekiyor. Topluma hizmet edecek adalet de Allah-u Teala'nın işaret ettiği adalettir. Her iktidara gelen partinin kendi çizdiği adalette mutlaka zulümler ve adaletsizlikler olacaktır. Biz böyle bir adalet anlayışının kesinlikle olamaması gerektiğini bunun değiştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Halk bize seçilme teveccühü verdiğinde üzerinde duracağımız konuların başında da bu vardır.”

Son günlerde balyoz davasıyla ilgili beraat kararlarına da değinen Demir, bir gecede 326 kişinin bırakılmasını hayretler içerisinde izlediklerini ifade etti.

Mecliste okunan Fatiha süresinin kayıtlara X (bilinmeyen) olarak geçtiğini hatırlatan Demir, "Yani bu kayda göre halkın dini olan İslam ve Kur`an-ı Kerim gayrı meşrudur. Yüzde 90`ının Müslüman olduğu bir ülkenin Meclis'inden bahsediyoruz Milyonlarca Kürdün anadili olan Kürtçe de Meclis'te konuşulunca bilinmeyen bir dil olarak kayıtlara geçiyor.” diyerek resmi ideolojinin Kürtçeye bakışına değindi.

“Toplum büyük bir maneviyat çöküntü içerisindedir”

Toplumun büyük bir manevi çöküntü içerinde olduğunu dile getiren Demir, son yıllarda yaşanan tecavüz, kadına şiddet ve boşanmaların önünün alınamaz duruma geldiğini bunun da maneviyat eksikliğinden kaynaklandığını söyledi.

Çözüm sürecine de değinen Demir, şunları söyledi: “Barışa yönelik adımları destekledik, artık akan kanın durması cenazelerin olmaması yıllardan beri hepimizin temenni ettiği bir durumdu. Gelinen duruma baktığımızda her ne kadar polisin askerin cenazesi kalkmıyorsa da halkın cenazeleri bitmiyor. Bizim bu bölgede güvenlik sıkıntısı had safhadadır. Halkın can ve mal emniyeti yoktur, kargaşa çok fazladır. Halkın mağduriyetlerini görmezden geliyorlar. Çözüm sürecinde herkes kendi tarafında kalan ipin ucunu tutmaya çalışıyor. Çözüm konusunda her iki tarafın da sorunun çözümünde perspektifi sıkıntılıdır. İki tarafın da birbirine karşı ön yargıları vardır. Partisel ve kişisel menfaatleri öne aldıklarından dolayı millet mağduriyet yaşamaktadır böyle sürmesi halinde çözüm gelmeyecektir.”

“Çözüm sürecinde insani ve İslami şartlar elzemdir”

Çözüm sürecinde en büyük yatırımın insani ve İslami şartların oluşmasına yapılması gerektiğini ifade eden Demir, “Kürt dilinin ikinci resmi dil olarak kabul edilmesi ve eğitim dilinin de altyapısı oluşturulup kabul edilmesi çözüm sürecine bugüne kadar tüm yapılanlardan daha fazla katkı sağlardı. Anayasanın Türklük ve laiklik vurgularının mutlak suretle kaldırılması gerekiyor. Türkiye'nin en büyük sorunları bu iki noktadır. Türklük nedeniyle diğer kavimler görmezden geliniyor, laiklik anlayışı nedeniyle diğer inançlar, dinler görmezden geliniyor bunlar da baskı ve inkar politikasının altyapısıdır.” ifadelerini kullandı.

"Kürdistan'daki sınırlar sembolik hale getirilmelidir"

Türkiye Kürdistan`ı ile Kürdistan'ın diğer parçaları arasındaki sınırların sembolik hale getirilmesi gerektiğini vurgulayan Demir,"Kürdistan'da yaşayanların kendi kimliği ile gidip gelmesi oradaki akrabaları ve dostlarını ziyaret etmesi sağlanmalıdır. Şu anda yapıldığı gibi tel örgülerle mayınlarla değil daha rahat şartlarda gidip gelmeleri için ortam sağlanması lazım. Kim ne derse desin bu 4 parçanın insanı tek parçadır birbirinden koparılamaz aradaki teller ve sınırlar bu zulmün nedenidir.” dedi.

Kürt ve İslami mahkumlara genel bir af çıkarılması gerektiğini belirten Demir, aksi takdirde bir helalleşmeden söz edilemeyeceğini söyledi.

“Şırnak halkı mazlum ve mağdurdur”

Şırnak`ın en mazlum ve mağdur yerleşimlerden biri olduğunu ifadeden Demir, “Şırnak hizmet noktasında ve yatırımlar noktasında geride kalmıştır. İşsizlik sorunu vardır. Vatandaşlar kömür ocaklarına çalışmaya mahkum edilmektedir. Şırnak'a pozitif bir ayrımcılık yapılması gerekir. Habur Sınır Kapısı gibi bir nimetimiz olmasına rağmen yeterince vatandaşlarımız istifade edemiyor. Sadece bir geçiş olarak kullanılıyor. Halbuki dünyada sayılı sınır ticaret kapılarından biri olan bu kapı, serbest ticaret bölgesi olarak değerlendirilirse bir nebze de olsa işsizlik oranı düşecektir.” dedi.

Konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Demir, bir gazetecinin başkanlık ile ilgili düşüncelerini sorması üzerine, “Doğru şeylere karşı çıkmayız yanlış şeylere de evet demeyiz. Başkanlık sistemin artılarının ve eksilerinin olduğunu biliyoruz. Bunun üzerinde çok fazla konuşulması ve detaylıca incelenmesi gerekir." diye konuştu.  (İLKHA)