28  Şubat sürecinde Müslüman bir genç olma adına ortaya koyduğu çabalarının oğlu Hatip Aslan`ı hedef haline getirdiğini ve oğluna iftira edilerek işkence altında kendisine kabul ettirilen suçlardan dolayı ömür boyu hapse mahkûm edildiğini söyleyen anne Fatma Aslan, kendilerine bu zulmü reva görenlerin Allah`a nasıl hesap vereceğini söyleyerek, gerek oğluna gerekse de oğlu üzerinden kendilerine katmerli bir şekilde zulüm edildiğini dile getirdi.

Konuyla ilgili olarak yaşadıklarını İlke Haber Ajansı`na (İLKHA) anlatan Anne Fatma Aslan (72) oğlu Hatip Aslan`ın defalarca sürgün edildiğini belirterek, hastalık durumundan dolayı oğlunu bir kez olsun görmekten mahrum kaldığını ve uzun süredir oğlunu ziyarete gidemediğini söyledi.

“Oğlumun tek suçu Müslümanca bir hayatı tercih etmesidir”

Oğlunun tek suçunun Müslümanca bir hayat tercih etmesi olduğunu söyleyen ve bundan dolayı zamanın yönetici ve mahkemeleri tarafından ömür boyu hapse mahkûm edildiğini belirten Fatma ana, oğlu Hatip`in 11 yıl boyuncu yargılandığını, kendisine isnat edebilecek en ufak delilli bir suçu bulamadıklarını ve işkence altında kendisine zorla imzalattırılan ifadelerle mahkum edildiğini belirterek, oğlunun böyle bir oyun ile 17 yıldır cezaevinde hiçbir suçu olmadan yattığını söyledi.

“Oğlumu kaçıran 3 kişi daha sonra evimize gelerek bana oğlumu sordular”

Oğlu  Hatip`in ilk tutuklama sonrası adil bir yargılama sonucu, işkencelerle kendisine kabul ettirilen iftiraların ve üretilen suçların ortaya çıktığını ve bundan dolayı beraat ettiğini söyleyen Fatma ana, oğlunun beraat edip çıktıktan sonra askere gitmiş olmasına rağmen art niyetli olan polislerin Hatip daha askerde iken yine kapılarına dayandığını ve oğlunu töhmet altında bırakacak tarzda sorular sorduğunu belirtti.

Fatma ana, “Oğlum, 2 yıl askerde kaldı. Daha askerdeyken kapımıza polis geldi. Oğlumu sordular. Ben de onun askerde olduğunu söyledim. Oğlum askerden geldikten sonra çalışmaya gitti. Oğlumun evi Fakültenin aşağısında lojmanların içindeydi. Bahar ayı olduğu için tarlaya gidip yeşillik biçtim. Orada 3 kişi yanımıza doğru geldi. Orada oğlumu alıp götürdüler. Ben de kalbimden ona dua ettim. Oğlumu nehrin yanına götürüp onun kulağının dibinde silah sıkmışlar. Onun için orada mezar kazmışlar. Sonra onu cezaevine götürdüler. Bende eve gelip durumu gelinime anlattım. Oğlumu kaçıran 3 kişi daha sonra evimize gelerek bana oğlumu sordular. Bende ‘oğlumu siz götürdünüz` dedim. Onlar da inkâr etiller. Bende onlara beddua ettim. Ondan sonra ortaya çıktı ki oğluma günlerce işkence yapmış ve ona yapmadıkları şeyleri kabul ettirerek onu cezaevine attırmışlar. O gün bu gündür bu zulüm peşimizi bırakmıyor. Allah yapanların yanına bırakmasın.” ifadelerini kullandı.

Oğlu Hatip`i ilk tutukladıklarında Diyarbakır cezaevinde kaldığını ancak ondan sonra kendisini rahat bırakmadıklarını söyleyen Fatma ana, oğlu Hatip üzerinden adeta ailesine işkence çektirildiğini ve o günden bu yana sürekli kendilerine yaşatılan sürgün zulmü ile karşı karşıya kaldıklarını söyledi.

“Bu durum bir anaya verilecek en büyük cezadır”

Oğlu Hatip`in Diyarbakır cezaevinden sonra sırasıyla Bingöl ve Elâzığ cezaevlerine sürgün edildiğini söyleyen Fatma ana yaşanan sürgünlerden dolayı çektikleri sıkıntıları şöyle dile getirdi:

“Daha sonra tekrar buraya getirdiler. 6-7 yıl daha burada kaldıktan sonra bir kez daha sürgünler başladı bizim için. 5 yıl önce onu Tokat cezaevine götürdüler. O gün bu gündür bir birimizde hasretiz. Birbirimizi göremiyoruz. Ondan haberimiz olmuyor. Bende de birçok hastalık olduğu için uzun yola çıkamıyorum. Hipertansiyon,  fil hastalığı ve şeker hastalığı var bende.  Bundan dolayı uzun yola çıkamıyor, onu görmeye gidemiyorum. Bu durum bir anaya verilecek en büyük cezadır. Allah rızası için tek talebimiz bu zulme bir son verilmesidir. Evladıma hasret ölürsem gözüm açık giderim. Oğlumu buraya getirsinler. En azından gidip görme imkânımız olsun.”

“Ölüyoruz çocuklarımız taziyemize gelemiyor”

Tokat cezaevi uzak olduğu için 2 yıldır oğlunu görmeye gidemediğini ve durumunun bu şekilde devam etmesi durumunda oğlunu görmekten mahrum olacağını söyleyen Fatma ana, “Oğlumu göremediğim için aklımı kaybettim, deli olacağım. Sürekli Fakülteye gidip geliyorum. Hastalıktan dolayı rapor aldım. Sürekli olarak ilaç tedavisi görüyorum. Artık bekleyecek sabrım kalmadı.  Elimizden hiç bir şey gelmiyor. Bizim elimizde silah yokta onun için mi bize bu haksızlıklar reva görülüyor. Ölüyoruz çocuklarımız taziyemize gelemiyor. Hasta oluyoruz ziyaretimize gelemiyor. Adalet bunun neresinde? Hiçbir çaremiz kalmadı, ancak sesimizi duyan yok.” ifadelerini kullandı.

“Kim ne derse desin ben oğlumu tanıyorum”

Oğluna iftiralarla verilen ömür boyu cezanın büyük bir zulüm olduğunu vicdan sahibi her kesin çok iyi bildiğini dile getiren Fatma ana, oğluna terörist diyenlerin bizzat kendilerinin bir terörist kadar acımasız olduğunu ve yıllardır kendilerine bu zulmü reva görmelerinin insafsızlık olduğunu söyledi.

Fatma ana, “Bize terör diyorlar. Bu mudur terör? Bizim terörle hiçbir alakamız olmadığını onlar da çok iyi biliyorlar. Kim ne derse desin ben oğlumu tanıyorum. Sadece ben değil onu tanıyan herkes çok iyi biliyor ki benim oğlum süt gibi saf ve temizdir. Allah hakkımızı onlara bırakmasın. Biz hakkımızdan vazgeçmiyoruz.” dedi.

“Allah`ım sen hakkımızı o zalimlere bırakma”

Yaşadıkları en büyük sıkıntılardan birinin de maddi imkânsızlıklar olduğunu ve bir emekli maaşı  ile hem evi geçindirmek hem de cezaevinde oğluna ve ailesine bakmak zorunda kaldıklarını belirten Fatma ana, tüm bu olumsuzlukların yanında kendilerinin en büyük ıstırabının, torunlarını, babalarını görmeye götüremedikleri için torunlarının yaşadıkları acı ve babalarına olan özlemleri olduğunu söyledi.

Fatma ana, “Allah`ım sen hakkımızı o zalimlere bırakma” diyerek duygu ve acılarını dile getirdi. (M.Sıddık Bilge, Ali Fidancı-İLKHA)