Bu kutsal ve kıymetli çağrını yerine getirme adına, dergâhına geldik; önünde diz çöktük. Bütün benliğimizle beraber açtık elimizi, açabileceğimiz kadar. Ve şükranlarımızın en güzelini, en sade ve en yücesini sana getirdik, getirmeye de devam edeceğiz yaşamımız boyunca...
Tek bir dileğimiz var, tek bir istek! Ve hayatımız boyunca tek bir hedef, tek bir gayemiz! Şunu istiyoruz senden ey şanı yüce Rabbimiz; dualarımızı kabul edip, bizleri affetmeni... Ve bizleri ebedi yurdumuzda Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v)`in komşusu eylemeni...
Rabbimiz! Bizler kulluk vazifemizi yeteri kadar yerine getiremedik, bu ahir zamanda... Bizlere verdiğin bunca nimetlere karşın, şükredemedik sana layıkıyla... İçinde bulunduğumuz müreffeh bir hayata, bolluk ve zenginliğe rağmen sorumluluklarımızı da yerine getiremedik... Ve bizlere yüklediğin misyonun gereksinimlerini de...
Rabbimiz! Bizler suçluyuz, kabul ediyoruz. Aciz ve güçsüz olduğumuzu da biliyoruz, senin yüce azametin karşısında... Af ve mağfiretin olmazsa bedbaht olacağımıza ve hüsrana uğrayacağımıza ise yakinen inanıyoruz. Biliyoruz ki sonu bedbaht olana düşen pay; cehennemin yakıcı ve insanın bedeninden geriye bir şey bırakmayan ateşidir.
Rabbimiz! Şüphesiz iman ediyoruz ki ölümden sonra bir hayat var. Ve o hayat ebedi bir hayat! Dünyada yapılanların hesabının tek tek sorulacağı bir hayat! O ebedi hayatta karşılaştıklarımız, dünya hayatında yaptıklarımızın karşılığı olacak. Neler yapmış isek dünyada, bir bir karşımıza çıkacak ve hepsinin hesabını vermek zorunda olacağız.
Rabbimiz! Dünya hayatında yapmamız ve sakınmamız gerekenleri yüce kitap Kur`an`da açık bir şekilde beyan ettin. Yaratılış sebebimizin imtihan olduğunu ve bu imtihanda muvaffak olmak için hak yolu takip etmemiz gerektiğini de Efendimiz Resulullah (s.a.v)`in sözleri ve yaşantısıyla bizlere bildirdin.
Rabbimiz! Zamanın mustazafları, yani bizler, emirlerini -her ne kadar yeterli olmasa da- yerine getirmeye ve fasit yola sürükleyen kötülüklerden sakınmaya ve korunmaya çalıştık. Efendimiz Resulullah (s.a.v)`in bizlere miras bıraktıklarını da başımıza taç, yolumuza meşale ve şeytanın zehirli oklarına karşı bir kalkan yaptık.
Rabbimiz! Senin yüce dinini ayakta tutmak ve gelecek nesillere aktarmak için gece gündüz demeden çalıştık. Köy köy, kasaba kasaba dolaşıp "İslami davet" çalışmaları yaptık. Batıl yolda olanların doğru yolu bulmalarına yardımcı olmak ve doğru yolda olanların batıl yola sapmamaları için "cemaatçe" yaşadık. Yeri geldi mi, cemaatçe yaşamanın güzelliklerinin ve faydalarının öğrenilmesi için mustazaflara "rehber" olduk. Böylece mahzunlara, mahrumlara, mazlumlara, mağdurlara, mücahitlere bir "ümit" olduk.
Rabbimiz! Davana sarıldıkça, Resulünün yolundan gittikçe birileri rahatsız oldu bizden. Bizleri yaptıklarımızdan ve gittiğimiz yoldan vazgeçirmek istediler. Olmadı, yollarımıza aşılması zor engeller çıkarttılar. Habil`in yolunu takip ederken, Kabil olmaya zorladılar. İbrahimi direniş ve İsmaili teslimiyet göstermişken, zillete zorladılar bizleri. Her defasında "zillet bizden uzaktır" dedik, yine durmadılar İslam düşmanları... Baskılar ve dayatmalarla amaçlarına ulaşacaklarını zannettiler. Ama çok geçmeden yanıldıklarını anladılar zaten...
Rabbimiz! Davanın nazlı fidanlarının olgunlaştığı bir demde, şiddetli depremler yaşadık metropollerde... En aziz(ler)imizi şehit verdik, depremleri yaşadığımız o unutulmaz günde... Davanın selameti uğruna feda ettik kendimizi, büyük bir metanet ve cesaretle... Aylarca süren işkencelere sabrettik, kemale ermiş imanımız ile... En iğrenç iftiralara uğradık, yok edilmek istendik, memleketimizi ve can ciğerlerimizi bırakıp uzak diyarlara hicrete zorlandık. İslam düşmanları için yetmedi; şehit edildik, zindanlara doldurulduk, ömür boyu hapis cezaları ile cezalandırıldık. Kimimizin "bittik", kimilerinin de "bittiler" dediği zamanlar oldu.
Ama sen ey Rabbimiz! Bizleri yardımsız bırakmadın ve bizlere yardımını gönderdin. Bizler eskisinden daha güçlü, daha istikrarlı, daha arzulu, daha istekli, daha hareketli, daha bilgili, daha aktif, daha organizeli, daha itidalli, daha kararlı, daha aydın, daha fedakâr, daha cefakâr, daha müspet davranışlar sergileyen ve daha geniş kitlelere hitap eden müslümanlar olduk. Bunların hepsi senin yardımınla gerçekleşti, yoksa bizlerin becerisiyle değil!
Ey şanı yüce Rabbimiz! Münacatımız sanadır bu mübarek bayram günlerinde, şükranlarımız sana, şükürlerimiz sana... Verdiğin bunca nimetlere karşın teşekkürler sanadır ey Rabbim! Aşkın, sevginin en güzeli ve samimisi de...
Bu vesileyle başta Hüseyni mektebin zindan bahadırları ve muhacirleri olmak üzere, tüm müslümanların Kurban Bayramını tebrik eder, hayırlara sebep olmasına Cenabı Allah`tan dilerim.
Hürseda Haber- Muhammet Şerif