Şükrü Gündüz / Doğruhaber
Türkiye`de cezaevlerinde kalan mahkûmlara yardımcı olmak için kurulan Kader Mahkumları Derneği Başkanı Necdet Yüksel, Türkiye`de cezaevlerinde kalan mahkum sayısındaki artışın ürkütücü boyutlara ulaştığını anlattı. Türkiye`de her 38 saniyede bir kişinin suç işlediğini söyleyen Yüksel, halkı Müslüman olan bir ülkede cezaevine bu kadar insanın girmesinden herkesin sorumlu olduğunu söyledi. Kendi imkânları ve hayırsever insanların desteği ile mahkûmlara yardım etmeye çalıştıklarını anlatan Yüksel, cezaevlerinden kendilerine gelen mektuplarda, mahkûm olan birçok insanın kendilerinden Kur`an`ı Kerim ve okumak için kitap istediklerini ifade ederek, “Bu işe sahip çıkmalıyız. Sahip çıkarsak netice alırız. İnsanlarımızı kazanırız. Mutluluklar paylaşıldıkça çoğalır, üzüntüler paylaşıldıkça azalır diyoruz” dedi.
CEZAEVLERİ SORUNUNA ACİL ÇÖZÜM BULUNMASI GEREKİYOR
Cezaevlerine giren insanlara sahip çıkılması gerektiğini ifade eden Yüksel, “Cezaevlerinde manevi açlık var. İçinde Allah sevgisi ve Peygamber sevgisi olan bir insan başka bir insana zarar vermez. Cezaevinde bulunan insanların tamamını suçlu kabul edersek dışardaki insanları da tamamen temiz kabul edersek bu yanlış bir yaklaşım olur. Hal böyle olunca bizim cezaevine giren insanlarımıza sahip çıkmadığımızı kabul etmemiz gerekiyor. Sahip çıkabilseydik bu insanlar cezaevine girmezdi. İlim adamımızla, bilim adamımızla, ülkemizi yönetenlerle, sivil toplum kuruluşlarımızla görevimizi yapmamışız. Halkı Müslüman olan bir toplumda suç oranının böyle yüksek olmaması gerekiyor. Buna çok acilen çözüm bulunması gerekiyor” dedi.
TÜRKİYE`DE 38 SANİYEDE BİR SUÇ İŞLENİYOR
Devletin hantal yapısının suç işleme oranını artırdığını belirten Yüksel, “Önleyici tedbirler alınmıyor ve hala alınması için gayret sarf edilmiyor. Suç işledikten sonra ‘arabayı devirdikten sonra yol gösteren çok olur` misali suç işlendikten sonra olaya müdahale ediliyor. Türkiye`de her 38 saniyede bir suç işleniyor. Bu; ülkenin fotoğrafı! Böyle bir fotoğrafın olduğu bir ülkede kalkınmadan bahsedemeyiz. Suç işlemeyi asgariye indirmemiz gerekiyor. Bu insanlar niye bu suçları işliyorlar? Bunu araştırmak gerekiyor. Ülkemizde suç ve suçlu politikası yok. Hep batılı ülkelerden örnekler veriliyor. Aslında batılıların bizi örnek alması gerekiyor. Bazı batılı ülkelerde suç işleme oranı 6 dakikaya kadar çıkıyor. Suç işleme oranını azaltmak gerekiyor” diye konuştu.
SUÇ İŞLEYEN İNSANLAR PİŞMANLIKLARINI İFADE EDİYOR
Türkiye`nin farklı cezaevlerinden her gün 200`e yakın mektup geldiğini söyleyen Yüksel, “Türkiye`nin farklı illerinde bulunan 410 cezaevinden her gün derneğimize iki yüze yakın mektup geliyor. Zor bir iş yapıyoruz. Gelen mektuplara göre koli hazırlıyoruz. Hiçbirini tanımıyoruz. ‘sebep olanlardan Allah razı olsun` diyorlar. Onun için diyoruz ki; bu işi birlikte yapalım. Gelen mektuplarda, suç işleyen insanlar pişmanlıklarını ifade ediyorlar. Yaşadığımız toplumdaki en büyük düşman cehalettir. Cehaleti yenebilmenin yolu ise eğitimdir. Bu insanlar mektuplarında okumak için kitap talep ediyorlar” şeklinde konuştu.
CEZAEVLERİ TÜRKİYE`NİN EN BÜYÜK OKULU OLABİLİR
Cezaevlerinin Türkiye`nin en büyük okulu olduğunu söyleyen Yüksel, devletin bu fırsatı değerlendirmediğini ifade ederek “İnançlı, imanlı, ahlaklı İçinde Allah sevgisi, Peygamber sevgisi olan insanların sayısının artması gerekiyor. Dinimiz zorda kalana yardım etmemizi emrediyor. Bunu söyleyen insanların, bunu uygulaması gerekiyor. Allah rızası için yapılan her işin mükâfatı çok büyüktür. Ülkeyi yönetenlere ve sivil toplum kuruluşlarına seslenmek istiyorum. Bir araya gelip, “neden bu ülkede çok suç işleniyor?” Bunun konuşulması gerekiyor. Cezaevleri; Türkiye`nin en büyük okulu! Devlet olarak onları almışsın oraya, okut onları işte. Cezaevlerinin adı ıslah evi olmalıdır. Buraya Yusufî medrese deniliyor. Bu dev okulun sahibi olan devlet bu insanların ıslah olması için çalışmalıdır. Uyuşturucu ile mücadele edelim deniliyor. Arkasından uyuşturucu kullanma yaşı ilkokula kadar indi diyorlar. Bu sefer ahlaksızlıkla ve manevîyatsızlıkla mücadele edelim deniliyor. Bakıyorsunuz fuhuş ortaokullara kadar inmiş. Bunu herkes anlatıyor. Bunu biran önce tamir etmemiz gerekiyor. Ülkeyi yönetenlerin öncelikli hedefi bu olmalıdır” diye konuştu.
İÇİNDE KUR`AN-I KERİM VE SECCADE OLMAYAN KOLİ GÖNDERMİYORUZ
Cezaevlerine gönderdikleri her kolinin içerisine Kur`an-ı Kerim, seccade, tesbih ve namaz takkesi bıraktıklarını söyleyen Yüksel, “Şu gördüğünüz kolilerin içinde Kur`an-ı Kerim`i olmayan, seccadesi, tesbihi, takkesi olmayan koli yok, böyle olmayan koli çıkmaz buradan. Gelen mektupların hemen hepsinde okumak için Kur`an-ı Kerim, namaz kılmak için seccade isteniyor. İnsanlar okumak için kitap istiyor. Özellikle büyük boy Kur`an-ı Kerim isteyenler var. Yeni Kur`an`a geçtikleri için hafız boy ve daha küçük boyu olanı gönderdiğimizde yazıların küçük olmasından dolayı okuyamıyorlar” şeklinde konuştu.
CEZAEVİNDE HAFIZ OLANLAR VAR
Yardımsever insanlar ile cezaevlerinde kalan mahkumlar arasında köprü görevi yaptıklarını belirten Yüksel, “11 yıllık bir derneğiz. Buraya fazla kıyafetlerini ve okudukları kitapları getirenler var. Biz duyarlı insanlarla bu cezaevlerinde bulunan insanlar arasında köprü görevi yapıyoruz. Buraya malzemeyi getirenler de ihtiyacı olanlar da birbirlerini tanımıyorlar. Bunu keyifle yapıyoruz. Dünyada en keyifli iş insanların birbirlerini tanımadan yardımlaşmalarıdır. Gönderdiğimiz Kur`an-ı Kerim`leri alıp Kur`an öğrenenler hatta hafız olanlar bile var. Duyarlı insanların yardımları ile insanların ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyoruz” dedi.
KUR`AN-I KERİM OKUYUP MÜSLÜMAN OLAN BREZİLYA`LI MAHKUM
Cezaevlerinde kalan yabancı uyruklu mahkumların da kendilerine mektup yazıp yardım istediklerini söyleyen Yüksel, Brezilya`lı bir bayan mahkûmun, gönderdikleri Kur`an`ı Kerim`i okuduktan sonra Müslüman olduğunu anlatan Yüksel, “Brezilya`lı bir bayan mahkûm bize mektup yazdı. Mektubunda İncil istemiş. Biz ona incili gönderdik. İncil`le beraber Kur`an-ı Kerim ve dinî kitap gönderdik. Yedi ay sonra bize mektup gönderen bu bayan ‘gönderdiğiniz kitapları okudum Müslüman oldum`” böyle hayırlı bir işe vesile oldukları için bundan çok memnun olduklarını söyledi.
DEVLETİN İŞİNİ YAPIYORUZ, DEVLET YARDIMCI OLMALI
Devletin yapması gereken işi yaptıklarını söyleyen Yüksel, devlet kurumlarının kendilerine yardımcı olmadıklarını ifade ederek, “Biz Ulaştırma Bakanlığına, Adalet Bakanlığına, Cumhurbaşkanlığına, PTT Genel Müdürlüğü`ne yazdık. Bu kargo ücretlerini üstlenin ya da bizi bu kargo ücretinden muaf tutun talebinde bulunduk ama kimse yardımcı olmadı. Devletin hantal yapısı olmasa, bu kolilerin ücretsiz götürülmesi gerekiyordu. Biz devletin işini yapıyoruz. Ayda 3 kitap okuyan mahkûmun 2 gün cezası silinsin. Bu yılda 24 gün eder. 10 yıl cezaevinde kalması gereken insan 9 yılda dışarı çıkmış olacak. Böyle teşvik yapılabilir” dedi.
MUTLULUĞU PAYLAŞIP ÜZÜNTÜLERİ AZALTALIM
Cezaevlerindeki insanlara sahip çıkarak onların topluma kazandırılabileceğine dikkat çeken Yüksel, “Bu işe sahip çıkmalıyız. Sahip çıkarsak netice alırız. İnsanlarımızı kazanırız. Ülkemizde barış içinde, huzur içinde mutlu bir şekilde yaşamımızı sürdürürüz. Bundan da hepimiz beraber istifade ederiz. Mutluluklar paylaşıldıkça çoğalır, üzüntüler paylaşıldıkça azalır diyoruz. Bu söylediğimizi uygulayalım. Mutluluğu paylaşalım, üzüntüyü de azaltalım” diye konuştu.
GELİN BU İŞİ BERABER YAPALIM
Cezaevlerine göndermek için hazırladıkları binlerce koliyi gösterip bu kolileri gönderemediklerinden yakınan Yüksel, “İki bin 500 civarı koli elimizde hazır gitmeyi bekliyor. 2 bine yakın da gelen mektup var. Kolisi yapılacak. Aracığınızla duyarlı insanlara seslenmek istiyorum. Gelin bu işi beraber yapalım. Hepimiz bir kenarından tutalım. Durumu iyi olan insanlar da bu kolileri göndermek için bize yardımcı olsun. Bir koli 10 liraya PTT kargo tarafından gönderiliyor. Yardımcı olmak isteyenlere PTT bölge müdürlüğü İstanbul Avrupa yakası hesap numarasını veriyoruz. Onlar gelip koliyi alıp adreslerine teslim etsin. Ortada bir cenaze var. Bu cenaze kalkmadan ülkenin imarına, kalkınmasına, huzura, barışa katkı sağlayamazsınız. Daha çok insana ulaşalım ki onu topluma kazandıralım. Cezaevlerinden bu insanlar çıkınca, kendilerini yenileyerek dışarı çıksınlar. Onları yeni başlayacakları hayata hazırlamamız gerekiyor” diye konuştu.
TÜRKİYE`DE 14 MİLYON İNSAN CEZAEVİNE GİRDİ
Türkiye`deki cezaevlerinde yaklaşık 170 bin mahkûmun kaldığını ifade eden Kader Mahkumları Derneği Başkanı Necdet Yüksel, 2010 yılına kadar 14 milyon insanın cezaevlerine girdiğini ifade ederek, vahim tabloyu şu şekilde açıklıyor: “Türkiye nüfusunun yüzde 16 buçuğu mahkûm ve mahkum yakınıdır. 1972 ile 2010 yılları arası 14 milyon insan cezaevine girmiş. Bu gün itibariyle Türkiye`de bulunan 410 cezaevinde 170 bin sınırına dayanmış mahkûm var. Denetimli serbestlikten 280 bin insan dışarda mahkûm. En az 300 bine yakın cezası kesilen ve aranan insan var bu memlekette. Cezaevlerinde her an patlamaya hazır bir kitle var. Çoğu insan yatmaya yer bulamıyor. Koridorlarda yatanlar var. Her suç işleyen cezasını çekmelidir. Ama bu cezasını çekenlerin de bir insan olduğunu unutmamak lazım” Yüksel ayrıca; Türkiye`deki cezaevlerinde dünyadaki 94 farklı ülkelerden 3 bin civarında yabancı uyruklu mahkûmun olduğunu ve dünyanın 124 ülkesinde ise 21 bin Türkiyeli mahkûmun kaldığını ifade ediyor.
NECDET YÜKSEL KİMDİR?
1953 Samsun, Terme İlçesi Söğütlü Beldesinde doğdu. İlkokulu Söğütlü`de okudu. Liseyi Samsun İmam Hatip Lisesi`nde okudu. 1989-99 yılları arası Samsun`da İl Genel Meclis Üyeliği yaptı. Tapulu arazisinden on ağaç kestiği için 24 ay hapis cezası alıp, 2000 yılında 10 ay cezaevinde yattı. Cezaevinden çıktıktan sonra 2005 yılında bu derneği kurdu. 4 çocuk babası olan Yüksel`in 8 torunu var. Necdet Yüksel de hayatını şöyle özetliyor: “2000 yılında cezaevine girdim. Her musibette bir hayır vardır. Bana 10 ağaç için 24 ay hapis cezası veren hakim ve savcılara saatte yüz elli kilometre hızla küfrediyordum. Şimdi ise bana 10 ağaç için 24 ay hapis cezası veren hâkim ve savcıya saatte üç yüz kilometre hızla dua ediyorum. İyi ki beni içeri attınız diyorum. Yoksa bu manzarayı göremezdim. Cezaevinden çıktıktan sonra bu derneği kurduk”