Eğitim-Bir-Sen 9. Türkiye Buluşması, şube yönetimleri ve ilçe temsilcilerinin katılımıyla İstanbul`da yapıldı. ‘400 bin üye hedefi` ile gerçekleştirilen toplantının açılışında konuşan Genel Başkan Ali Yalçın, eğitim çalışanlarının birçok sorununu son iki yılda imzaladıkları toplu sözleşmelerle çözdüklerini ifade ederek, şunları söyledi: “Sendikamız eğitim çalışanlarının en büyük sıkıntılarından biri olan nöbete ücreti konusunu da çözecektir. Bu konuda rol almaya ve rol çalmaya çalışan sendikalar daha yeni uyandılar. Bu sorunu da Eğitim-Bir-Sen çözecektir. 9 yıl yetkili oldukları dönemde hiçbir sorunu çözemeyen bu sendikalar, Eğitim-Bir-Sen`in kazanımlarını kendilerine mal etmeye çalışıyorlar ancak boşuna çabalıyorlar. Diğer hizmet kollarında olan nöbet ücretinin eğitim çalışanlarına da verilmesi konusunda başlattığımız imza kampanyasını 26 Mart`ta yapılacak olan KPDK`ya taşıyarak çözümü için çaba sarfedeceğiz"

Eğitim çalışanlarının sorunlarını her platformda dile getirdiklerini ifade eden Yalçın, “Bunlardan biri de ek ders ücretlerindeki ve sınav görevlerindeki ücret adaletsizliğidir. Bu konuyu da yetkililer ile görüştük ve sınavda kapıda güvenliği sağlayana 120 TL, içeride sınavı yapana 45 TL çelişkisinin bir an önce giderilmesi için mücadelemizi sürdürüyoruz. Kadın çalışanlarının doğum izni ve süt izni konusunda taleplerimiz var, toplu sözleşme masasında önemsediğimiz konulardan biridir. Yeni dönemde yeni açılımların ve kazanımların sağlanması konusunda irademizi sürdüreceğiz. Rotasyonun mağduriyet üretmemesi anlamında irademizi ortaya koymuştuk. Rotasyonun 8 yıla indirilmesinde bazı endişelerimizi ve kaygılarımızı bakanlığa ilettik ve konunun takipçisi olacağımızı belirttik. Karma eğitim mecburiyetinin kaldırılması ve öğrenciye okul seçme özgürlüğünün verilmesi gerekmektedir.  19. Milli Eğitim Şûrasında alınan kararlar bir an önce uygulamaya konulmalıdır. Çocuklarımıza karakter kazandırma, değerlerimizle barışık müfredat ve ders kitaplarının tekrar gözden geçirilmesi gerekmektedir. Kılık kıyafet noktasında kamusal alan yalanının bitilmesi konusunda ortaya koyduğumuz irade son derece önemli ve anlamlıydı. Bu irade sonucunda 12 milyon 300 bin imza ile birlikte ve ortaya koyduğumuz yedi aylık sivil itaatsizlik eylemleri ile bu yasağı tarihin çöp sepetine attık. Ancak bu yola çıkarken sadece kamusal alan yalanını bitirmek için çıkmadığımızı, 82 model kılık-kıyafet dayatmasının eğitim çalışanlarının haki yeşili kıyafetlere ve birbirinin ensesine bakan anlayışın ortadan kaldırılması ve erkek çalışanların saçıyla, bıyığıyla, favorisiyle, ayakkabısıyla ilgilenmeyen bir yönetmelik gerekmektedir” şeklinde konuştu.

Mağdur ve Mazlumların Umuduyuz
Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen`in bütün mağdur ve mazlumların umudunu süslediğini belirten Yalçın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Gözyaşı ve alın terinin renginin aynı olduğu gerçeğinden hareketle Filistin'e gösterdiği hassasiyeti imani bağı olmayan ama insani bağı olduğu için felaketle yüzleşen Filipinler'e gösteren, ‘Mağdurun, mazlumun ve masumun dinini sormayı` iman ettiği disiplinlere aykırı bulan bir kitleyiz. Türkiye`den beklenen dirilişin itici ve öncü gücü biziz. Bu ülkenin entelektüel birikimine sahip ve peygamberlik mesleğini yerine getiren kitlenin, eğitim öğretim ve bilim hizmet kolunun genel yetkili sendikası ve ülkemizin en büyük örgütlü gücüyüz. Bu açıdan Eğitim-Bir-Sen, büyük önem taşımaktadır. Salt ücret sendikacılığının sekülerliğinden ziyade ücret sendikacılığını da içine alan hizmet sendikacılığı yaklaşımıyla ‘sendikacılığı kavga zemininde rekabetten, rekabet zemininde hizmete` çekmeye çalışan bir hareketin liderleri olarak bugün 9. Türkiye Buluşmamız vesilesiyle bir araya geldik. Yeniden Büyük Türkiye`nin inşasına öncülük etme, kadim medeniyetimizin omuzlarımıza yüklediği sorumluluğu bir kez daha idrak etme, umudu olduğumuz mazlum ve mağdurların sesi, soluğu olma misyonumuzun gereği buradayız.”

Gelir Adaletsizliği Giderilmelidir
Dünya gelir dağılımında çok büyük bir adaletsizliğin olduğuna dikkat çeken Yalçın, “Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü 2014 yılı raporuna göre dünyada her 9 kişiden 1`i aç. Ve her gün olduğu gibi bugün de dünyada açlıktan ölen insan sayısı ortalama 20 bin kişi. Türkiye`de nüfusun yaklaşık yüzde 20'si devlet yardımlarıyla geçiniyor ve toplumun yüzde 66`sı borçlu. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı`nın hazırladığı Türkiye`de Aile Yapısı Araştırması'na göre, hanelerin yüzde 41,8`inin geliri 800-1201 TL arasında. Bu verilere göre ‘medeni dünya` kavramı evrensel bir hakikati örtmekten öte anlam taşımıyor. Bütün bu sorunların kaynağı; cevherinde cehalet, hırs ve bencillik olan insan ve bu insanların sayısını çoğaltan kapitalist sistemdir. Dünya da ebedileşecekmiş gibi elinde toplamaya, saklamaya, ötekileştirmeye, köleleştirmeye ve öldürmeye yönelenler. Onları sistemleştiren ‘izm`ler ve ideolojiler, eşrefi mahlûkat olan insanı da tutsak hale getirmiştir. Uzun yılların birikimi sonucu kronikleşen bu sorunların çözümünün imkânsız olduğuna inanmak; Allah`a ve insana olan güvensizlik beyanı olduğu kadar, bunun çözümünü Batı`nın sağında veya solunda aramak da İslam`ı ve Kur`an`ı külliyen terk etmek ve medeniyet kodlarımızdan haberdar olmamaktır.  Mülkün ve servetin dolaşımındaki temel adaleti bir tarafa bırakalım. İslam 14 asırdır gelirin en az yüzde 2,5`ini yoksullara ve ihtiyaç sahiplerine insani sosyal sorumluluk gereği vermeyi olmazsa olamaz olarak şart koşuyor. Bugün G-20 ülkeleri yıllık gelirlerinin 30 binde birini yoksullukla mücadeleye verse dünyada açlık, çocuk ölümleri ve sefillikten kaynaklı sağlık sorunları tarihe karışır. Hatta petrol zengini ülkelerin sözüm ona Müslüman liderleri dünya bankalarındaki birikmiş ‘devlet fonlarının` faiz gelirinin yüzde 2,5`ini verseler, sorun önemli ölçüde çözülür” diye konuştu.

Büyük Bir Davamız, Ulvi Bir Gayemiz Var

Eğitim-Bir-Sen`in, eğitimin ‘millî` sıfatıyla uyumlu, yerli değerlerle donanmış, tarihiyle ve kültürüyle barışık bireyler yetiştirilmesi noktasında sorumluluk aldığını kaydeden Yalçın, şöyle konuştu: “Bundan sonra da eğitim meselelerinin çözümüne yönelik politikalar üretmeye devam edecektir. Eğitim-Bir-Sen, bugüne kadar Türkiye`de milletin özünden çıkan örgütlenmeler içerisinde en büyük, en diri yapısıyla en nitelikli olanıdır. Büyük davaların insanlarının küçük meseleleri olmaz. Bizim büyük bir davamız, ulvi bir gayemiz var. Bu yolda kaybedecek zamanımız, zayi edecek imkânımız, yitirecek insanımız yoktur. Bu camianın her bir ferdi olarak bizler, daha yolun başında ‘bir benimle ne olur` demeden ve ‘ben varsam herkes vardır, ben yoksam hiç kimse yoktur` şuurunu kuşanarak yola çıktık, ‘ben işin ucundan tutarsam iş kolaylaşır, ben işin ucundan tutmazsam iş ortada kalır` şeklindeki sorumluluk bilinciyle hareket ettik. Emeğimizi ve cirmimizi küçük görmeden, samimiyetle, ihlâsla, iyi niyetle yol almanın çok büyük sonuçlar doğurabileceğini ‘bir kelebeğin kanat çırpması, dünyanın yarısını dolaşabilecek büyük bir kasırgaya neden olabilir` şeklinde ifade edilen kelebek etkisi teorisiyle adımlarımızı küçümsemeden, değersizleştirmeden gürleştirdik.”

Genç Memur-Sen, İnsanlığa Hizmet Duruşumuzun Eseridir
“Büyük ve kurumsal teşkilatların iki olmazsa olmazı vardır” diyen Ali Yalçın, “Biri gençlik, diğeri de kadın örgütlemesidir. Eğitim-Bir-Sen, medeniyetin istisnasız bütün değerlerini kuşanan insan merkezli sendikadır. İnsan merkezli sendika olmak, bütün insanlığı kucaklayacak, insanlığın birikimine sahip çıkacak bir mücadele dilini hâkim kılmayı gerektirir. Gencinden yaşlısına, kadınından erkeğine, bütün çalışanları sendikal zemine kazandırmayı hedefler. Genç-Memur-Sen`i, Memur-Sen`in en önemli projesi olarak görüyoruz. Genç Memur-Sen, insanlığa hizmet duruşumuzun eseridir. Gençlerin sorumluluk almasını, gençlerimizin daha erken yaşlarda sivil toplum örgütlenmesine katılımını önemsiyoruz. Yeni bir ruhla, yeni bir heyecanla, yeni bir aşkla, yeni bir yapılanmayla ve yenilenme bilinciyle hareket ederek,  ‘ilim, irfan ve hikmet yolunda çağın soylu gençliğini` ve gençlik liderlerini yetiştirmek adına, Genç Memur-Senimizi daha güçlü kılmak için her türlü desteği vereceğiz. Şu an 81 ilimizde Genç Memur-Sen teşkilatlarımız var. Bütün ilçelerimizde Genç Memur-Sen teşkilatını kurup, gençleri hayatın özüne dokunan faaliyetlerle buluşturmalıyız. Bütün üniversitelerde, özelikle de eğitim fakülteleri ve liselerde Genç Memur-Sen teşkilatımızı ivedilikle oluşturarak Şube binalarımızın salonlarını ve imkânlarını gençlerin hizmetine sunmalıyız” ifadelerini kullandı.

Kadın Örgütlenmemizin Çekirdeği Oluşmuştur
Kadınların sendikal hayatta hak ettikleri yere gelmesine yönelik adımlarını hızlandırdıklarını dile getiren Yalçın, “Kadın aklına, kadının dönüştürücü gücüne sendikal zeminde, özellikle de bizim hizmet sendikacılığı anlayışımızda çok büyük ihtiyaç var. Çalışanların yarısına yakını, sendikamızın hizmet kolunda ise yarıdan fazlası kadınlardan oluşmaktadır. Türkiye`nin ara rejim dönemlerinin eseri mağdur kitlenin önemli bölümünü kadınlar oluşturmaktadır. Bu yüzden kadınların sivil toplum alanına, özellikle de sendikal alana istekli, kararlı ve ısrarcı bir zeminle dâhil olmasına yönelik çalışmalar yapacağız” dedi.

Özlük Haklarının İyileştirilmesine Yönelik Çalışmalarımız Sürecek
Küreselleşmenin, gerek modern devletin fonksiyonları gerekse toplumsal insicamın unsurları bakımından uluslararası camiayı, kişi hak ve özgürlüklerinin genişletilmesi, ulusal egemenlik ve meşruiyet, bireysel fayda ve toplumsal maliyet, ekonomik büyüme ve adil paylaşım, milli çıkar ve küresel sorumluluk, çok kültürlülük ile toplumsal entegrasyon gibi birçok sorun ve açmazla karşı karşıya bıraktığını vurgulayan Yalçın, sözlerine şöyle devam etti: “Bunun gibi sorunlara çözüm bulmak, nitelikli sendikal faaliyet yapılmasının belirleyici unsuru haline gelmiştir. Artık sendika olarak üyelerimizin özlük haklarının iyileştirilmesine yönelik çalışmaların yanında küreselleşmenin neden olduğu sorunların çözümüne yönelik politika üretme konusunda var olan kapasitemizi daha ileri bir noktaya taşıyarak asli görevimiz olan halkımızın mutluluğuna dair önerilerimizin ivedilikle hayata geçirilmesi, Yeniden Büyük Türkiye`nin inşa edilmesi için tüm taraflara baskı unsuru olacağız. Yeniden Büyük Türkiye`den kastımız; hukukun üstünlüğünü düstur edinen ‘demokratik devlet`, insan hak ve özgürlüklerinden taviz vermeden güvenliği sağlayan ‘özgürlükçü devlet` ekonomik büyümeyi sağlarken, hakça ve adil bölüşümü ihmal etmeyen, eğitim çalışanlarının, kamu çalışanlarının açlık ve yoksulluk sınırı içerisinde yaşamadığı gelir dağılımının ve hakça paylaşımın olduğu emek, alın terinin önemsendiği, helal ikinin haram üçten büyük olduğunu bilen ‘ahlaklı, adil ve sosyal devlet`, ekonomik kalkınma politikalarında başta çevre olmak üzere, gelecek nesillere yönelik mesuliyetinin farkında olan ‘sorumlu devlet`, milli çıkarlarının peşinde koşarken, insanlığa karşı sorumluluklarının bilincinde olan ‘erdemli devlet` politika ve uygulamalarında toplumsal maliyetleri en aza indirgeyecek ‘düzenleyici devlet`, sadece ‘hesap soran` değil, aynı zamanda `hesap veren bir devlet` milli iradenin tecellisini ‘çoğunlukçu` değil, ‘çoğulcu anlayışla sağlayan devlet` , halkın tüm kesimlerini kucaklayan ve farklılıkları zenginlik olarak gören ‘müşfik ve hoşgörülü bir devlet` olmalıdır. Yeniden Büyük Türkiye`nin inşa edilmesinde en önemli belirleyici aktörlerden biri biz olacağız. Çünkü bu ülkenin entelektüel birikimi en yüksek olan sivil toplum kuruluşu biziz.”

Ülkemizin Yeni Bir Anayasaya İhtiyacı Açıktır
Ali Yalçın, yeni anayasa, çözüm sürecine katkı, sivilleşme ve özgürlük mücadelelerinin hız kesmeden yeni dönemde de devam edeceğini belirterek, “Amacımız, karanlık bir dünyada beyaz noktalar bırakarak yürümek. Bunu birlikte başaracağız. Yeni anayasa, tepkisel saiklerle ile bir önceki dönemin ‘mağdurlarını`, ‘muktedir ve mağrur kılma` çabası güdülerek hazırlanmamalıdır. Zira bugünün güç dengelerine ve ihtiyaçlarına göre kurgulanan anayasalar, toplumun gelecekteki ihtiyaçlarını karşılama ve gelişmesine izin veren sadelik, esneklik ve tutarlılık içinde olamazlar. Bu nedenle, yeni anayasamızın esnek ve özgürlükçü bir karaktere sahip olması, anayasa aracılığı ile milletin farklı siyasi çizgilerini baskı altına almaması, devlet ve millet arasına mesafe koyma zihniyetinden uzak olması için mücadele edeceğiz” değerlendirmesinde bulundu.

Çözüm Süreci Desteklenmelidir
Ülkemizin demokratik inkişafı yönünde geçmişle kıyaslanamayacak kadar büyük adımların atıldığına hep birlikte tanıklık ettiklerini söyleyen Yalçın, sözlerini şöyle tamamladı: “Atılan bu adımlar konusunda yalnızca elini taşın altına koyanların değil, gövdesini de taşın altına koyanların hakkını teslim etmek gerekir. Bu, hem hakkaniyet bakımından önemlidir hem de daha ileri reformların cesaretlendirilmesi açısında gerekli bir eylemdir. Bu noktadan hareketle geçmişte bize büyük acılar yaşatan şiddet ve terörü sona erdirmek için atılan cesur adımları, çabaları samimiyetle desteklemeye devam edeceğiz. İnancımız odur ki, sağduyu ve kararlılıkla yürütülen çalışmalar neticesinde ülkemiz bu meseleyi de çözme muvaffakiyetini gösterecektir. Vesayet sistemine yönelik itiraz ve isyanda öncülük eden sendikamız yeni dönemde de aynı şekilde demokrasinin korku tünelinden çıkması ve teneffüs imkânını yakalaması için elinden gelen gayreti esirgemeyecektir. Bunları yaparken kendi sınırlarını muhafaza ederek sendikayı ‘seçmen` profiline indirgemeden, ne siyaseti vesayet altına alacak ne de siyasi vesayet altına girecektir. Özgün ve özgür yapısıyla itibarını her geçen gün daha da yükseltecektir.”

Konuşmanın ardından en çok üye yapan Şube başkanlarına plaket verildi. Daha sonra Genel Başkan Ali Yalçın, ilçe temsilcileriyle bir araya gelirken; Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Vekili Latif Selvi, Şube Başkan vekilleriyle; Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Çakırcı, Teşkilatlanmadan Sorumlu Şube Başkan yardımcılarıyla; Genel Başkan Yardımcısı Mithat Sevin, Mali İşlerden Sorumlu Şube Başkan yardımcılarıyla; Genel Başkan Yardımcısı Şükrü Kolukısa, Basın ve İletişimden Sorumlu Şube Başkan yardımcılarıyla;  Genel Başkan Yardımcısı Hasan Yalçın Yayla, Mevzuat ve Toplu Sözleşmeden Sorumlu Şube Başkan yardımcılarıyla; Genel Başkan Yardımcısı Atilla Olçum, Eğitim ve Sosyal İşlerden Sorumlu Şube Başkan yardımcılarıyla bir araya gelerek alanlarıyla ilgili yaptıkları ve yapacakları çalışmalar hakkında bilgi alışverişinde bulundular. Ayrıca, Şaban Abak, Mustafa Yılmaz, Prof. Dr. Nurullah Genç ve Prof. Dr. Önder Kutlu da birer sunum yaptı.

Genel Merkez Kadınlar Komisyonu da şube yönetimlerinde görev alan kadınlarla bir toplantı yaparak ileriye yönelik yapılması tasarlanan çalışmaları görüştüler.

Akabinde, 30. Başkanlar Kurulu Toplantısı yapılarak, 15 Mayıs 2015 mutabakat tarihine kadar, ortaya konan ‘400 bin üye hedefi` ile ilgili istişarelerde bulunuldu.


30. Başkanlar Kurulu Toplantısı Sonuç Bildirgesi

9. Türkiye Buluşması kapsamında gerçekleştirilen 30. Başkanlar Kurulu sonuç bildirgesi, Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın tarafından açıklandı. Toplantıda alınan kararlar şu şekildedir:

-Toplumun yeni anayasa yapılması konusundaki beklenti, istek ve çabaları boşa harcanmamalı, 1921 ve 1924 Anayasalarından beri ilk defa, doğrudan millet tarafından bir anayasa yapma fırsatı kaçırılmamalıdır. Yeni anayasamız, toplumun gelecekteki ihtiyaçlarını karşılama ve gelişmesine izin veren sadelik, esneklik ve tutarlılık içinde, özgürlükçü bir karaktere sahip olmalı, anayasa aracılığı ile milletin farklı siyasi çizgilerini zapturapt altına alma, devlet ve millet arasına mesafe koyma zihniyetinden uzak olmalıdır.

-Geçmişte bize büyük acılar yaşatan, şiddet ve terörü sona erdirmek için gösterilen çalışma ve çabalar, bölgesel ve ulusal birçok problemin çözümüne katkı sağlayacağından samimiyetle desteklenmelidir. İnancımız odur ki, ülkemiz kendi iradesiyle başlatıp yönettiği bu süreç neticesinde, bölgesel ve küresel bir güç olma yönünde önümüzde duran en büyük engeli çözme muvaffakiyetini gösterecektir. Bu itibarla birlik ve beraberliğimizin önündeki en büyük engeli kaldırma yönünde atılan önemli bir adım olan çözüm sürecine desteğimiz güçlü bir şekilde devam edecektir.

-Bugün ülkemizde toplumsal çeşitliliği ve çok kültürlülüğü çatışma sebebi ve zayıflık olarak gören zihniyetin bu doğrultuda çalışmalar yürüttüğünü, toplumun taleplerine bu dar bakış açısıyla karşı çıktığını görmekteyiz. Bizi biz yapan değerler ile ortak vicdanımızı koruyan her türlü çalışma desteklenmeli; hoşgörüden yoksun, insanları ötekileştiren ve ayrımcılığa neden olan her türlü faaliyetle kararlılıkla mücadele edilmelidir.

-Devlet, yönlendirici, düzenleyici ve belirleyici rolünü; istismarı önleme, eşitsizlikleri giderme ve toplumun her kesiminin sisteme eşit bir ortak olarak katılması yönünde kullanmalıdır. Çoğulculuğu esas alan demokratik bir hukuk devletinde, devletin tüm vatandaşlarına dil, din, ırk ayrımı gözetmeksizin eşit anayasal hak ve güvenceler sağlamaması, gelir dağılımı ve fırsat eşitliğinde adil bir sistemi kuramaması kabul edilebilir bir durum değildir. Bu nedenledir ki sosyal devlet olmanın gereği yerine getirilerek sadece siyasi haklara değil sosyal ve ekonomik haklara da ağırlık ve destek veren devlet ve hukuk düzeninin geliştirilmesi için çaba gösterilmelidir.

-Binlerce yıllık devlet geleneğine dayanan tecrübe, hafıza ve refleks mirasına sahip Türkiye`nin yeni uluslararası düzende hak ettiği yeri alabilmesi için önümüzdeki 10 yıl içinde bilimsel, teknolojik ve ekonomik açıdan ciddi bir “yakalama” ve “öne geçme” çabası içine girilmeli ve toplum bu hedef doğrultusunda harekete geçirilmelidir.

-Eğitim sisteminin sorunlarını çözmek için; eğitimin temel felsefesinin, misyon ve hedeflerinin yeni baştan ele alınacağı köklü bir reforma ihtiyacı olduğu açıktır. Eğitim kurumları ve eğitim çalışanları üzerinden günü kurtarmaya yönelik yüzeysel çözümler yerine sivil, demokratik, toplumsal değerlere daha duyarlı bir eğitim sistemini kurmak için somut adımların atılmasının zamanı gelmiştir. Çocuklarımızı ve gençlerimizi ebeveynlerinin ve kendilerinin beklentileri doğrultusunda akademik bilgi ve becerilerin yanında ahlaki ve dini değerlerimiz ekseninde yetiştirmek için eğitim sistemimizde köklü bir değişikliğe gitmek elzemdir.

-Kamuda kılık ve kıyafet dayatmasının en önemli sembolü haline gelen başörtüsü konusunun sorun olmaktan çıkarılması devlet millet kaynaşması için çok önemli bir adım olmuştur. Fakat aynı kapsamda talep ettiğimiz, çağdışı yönetmelikteki erkeklere yönelik kravat takma mecburiyeti başta olmak üzere, takım elbise, saç, sakal gibi dayatmalar da bir an önce kaldırılmalıdır.

-Öğretmenlerimizin tercih ve istekleri dikkate alınmadan hizmet süresine bağlı zorunlu yer değişikliği kabul edilemez. Yer değişikliği işlemlerinin öğretmenlerin isteğine ve tercihine bırakılması gerekmekte olup öğretmenlerimizin toplumsal çevrelerini değiştirecek, aile bütünlüklerini bozacak türden her düşünce ve girişime karşı tavizsiz kararlılığımızı bir kez daha vurguluyoruz.

-Ek Ders Usul ve Esaslarına ilişkin Bakanlar Kurulu kararında yönetici ve öğretmenler arasındaki eşitsizlikleri giderecek nitelikte köklü değişiklikler gerçekleştirilmelidir. Aynı kapsamda, toplu sözleşme görüşmelerinde karar altına aldırdığımız, Milli Eğitim Bakanlığınca gerçekleştirilen merkezi sınavlarda görev alan yönetici ve öğretmenlerin sınav görev ücretlerindeki adaletsizlik ve eşitsizliği gidermek için ivedilikle düzenleme yapılmalıdır. Yine nöbet görevi için ücret ödenerek bu görev angarya niteliğinden çıkarılmalıdır.

-Milli Eğitim Bakanlığı; öğretmen atama ve yer değiştirme yönetmeliği, norm kadro yönetmeliği, görevde yükselme ve unvan değişikliği yönetmeliği gibi personel mevzuatına ilişkin temel ikincil düzenlemeleri, paydaşların görüşleriyle yeniden şekillendirerek yürürlüğe koymalıdır.

-Öğretmen kariyer basamaklarına ilişkin Anayasa Mahkemesi kararına rağmen hiçbir düzenleme yapılmamıştır. Öğretmenlerimiz bu konuda haklı bir beklenti içerisinde olup sürecin mahkeme kararlarına bırakılması, sorunu içinden daha da çıkılmaz bir hale getirmiştir. Bu konudaki yasal düzenleme ihtiyacı ortadadır. Bu çerçevede paydaşların görüşleri ve talepleri doğrultusunda herkesin yararlanmasına açık, özgün, maddi ve manevi açıdan tatminkâr bir kariyer sistemi ivedilikle hayata geçirilmelidir.

-Kalkınmada öncelikli ve sosyo-ekonomik açıdan dezavantajlı bölgelerde görev yapanlara, ilave tazminat ödenmesi, askerlik hizmetinin görev başında yapılabilmesi, hizmet puanının iki katı oranında artırılması, her iki yılda bir derece alma, ek ders ücretinin % 100 oranında artırılması, dört yıllık çalışma süresi sonunda ilk üç tercihinden birisine atanma hakkının verilmesi, merkezi düzeyde düzenlenen 10 hizmet içi eğitim faaliyetine katılma, tatil dönemlerinde ücretsiz ulaşım hizmeti sağlanması gibi teşvikler verilmelidir.

-Memur, şef ve hizmetlilerin özlük ve sosyal haklarında iyileştirmeler yapılmalı, hizmetlilerin görev tanımları yapılarak çalışma süreleri belirlenmeli, fazla mesai ücretleri ödenmelidir.

-Eğitim-öğretim ve bilim hizmet kolunda çalışan 4/C`li personel, toplu sözleşmede kazandığımız mali durumlarında yapılan iyileştirmelere ilave olarak kısa süre içerisinde kadroya alınmalı; kadro konusundaki nihai düzenlemeye kadar memurlara tanınan tüm özlük hakları, gereksiz yargılamalara konu edilmeksizin kendilerine verilmelidir.

-Çalışırken alınan tazminatlar, aile ve çocuk yardımı gibi emekli keseneğine esas aylık tutarına dâhil edilmeyen tüm ödeme kalemlerinin emekli aylığına yansımasını sağlayacak düzenleme hayata geçirilmelidir.

-Halihazırda birkaç branş dışında Türkiye`de hizmet öncesi öğretmen yetiştirme sistemi talepten fazla arz kapasitesine sahiptir. Geçmişteki yanlış ve eksik planlamalardan kaynaklanan bu durumdan dolayı binlerce öğretmen atama beklemekte veya ücretli öğretmen olarak çalışmaktadır. Bundan dolayı öncelikli olarak yeterli arzın olduğu alanlarda pedagojik formasyon uygulamasına son verilerek kısa ve orta vadeli perspektiflere göre istihdam politikası geliştirilmelidir.

-Engelli eğitim çalışanlarının görevlerini yerine getirmesinde engellerinden kaynaklı bir sıkıntı yaşamaması için okul ve eklentilerinde gerekli mühendislik esaslı düzenlemeler yapılmalıdır. Sınıf içi eğitim uygulamalarında engelli öğretmenlerin eğitim materyallerine erişimini kolaylaştıracak öğretmen-öğrenci iletişimini zorlaştırmayacak tasarımlar yapılmalıdır.

-İnsanların temel tercihlerini sınırlayan demokratik eğitim hakkının önündeki engeller kaldırılmalı; insan iradesine ve tercihine ipotek koyan eğitimdeki ‘karma` mecburiyetine son verilerek yalnızca kız, yalnızca erkek ve kız ve erkeklerin birlikte öğrenim gördüğü eğitim kurumları bir seçenek olarak öğrenci ve ebeveynlere sunulmalıdır. Okullar açılırken bugüne kadar yapıldığı gibi sadece kız meslek liseleri, kız imam hatip okulları değil AB ülkelerindeki okullarda olduğu gibi kız fen liseleri, kız sosyal bilimler liseleri veya kız Anadolu liseleri de açılmalıdır.

-Eğitim çalışanlarına uygulanan şiddete karşı caydırıcı önlemler alınmalı, özellikle öğretmenlik mesleğinin şiddet yoluyla itibarsızlaştırılmasına müsaade edilmemelidir.

-Milli Eğitim Bakanlığı`nın hemen her alanda özel eğitim kurumu açılmasına izin verirken özel imam hatip okullarının açılmasına izin verilmemesi kabul edilebilir bir durum değildir. MEB bu hatasından ivedilikle dönerek özel imam hatip okullarının açılmasının önündeki her türlü engeli kaldırmalıdır.

-Öğretim programları geliştirilirken yurt dışından ithal programlar yerine milli, kültürel ve medeniyet değerlerimizle uygun, özgün programlar, bunlara uyumlu müfredatlar geliştirilmeli ders kitaplarında uygulanmaya konulmalıdır.

-19. Milli Eğitim Şurasında alınan, ilkokul 1, 2 ve 3. sınıflara da din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin konulması, okul öncesi programlarında değerler eğitimine yer verilmesi, Anadolu otelcilik ve turizm meslek liselerinin öğretim programları ve ders çizelgelerinden "Alkollü içki ve kokteyl hazırlama" dersinin kaldırılması gibi kararlar bir an önce uygulanmalıdır.

-Başta komşumuz Suriye olmak üzere dünyanın dört bir tarafında zalimlerin zulmü altında can çekişen, katledilen mazlumlara karşı tüm insanlığı ve uluslar arası kuruluşları daha duyarlı olmaya davet ediyoruz; bütün ülke ve uluslararası kuruluşları bu katliamları durdurmak için birlikte hareket etmeye, mazlum dünya halklarına yardım etmeye çağırıyoruz.