Muş Selam Der tarafından organize edilen 'Dünya Mustazafları' konulu konferans Selam Der Konferans Salonunda gerçekleşti. Programa konuşmacı olarak katılan Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) Genel Sekreter ve Parti Sözcüsü Mehmet Yavuz, dünya Müslümanlarının yaşadıkları sıkıntı ve zulümleri anlattı.
Yavuz, dünya Müslümanlarının Mart ayı içerisinde birçok sıkıntı ve zulme maruz kalmasından dolayı bu haftanın Dünya Mustazaflar Haftası olarak anıldığını ve bu kapsamında etkinlikler düzenlendiğini söyledi.
"Allah, hiç bir şekilde mücadelesizliği kabul etmiyor"
Mustazaf kelimesinin Kur'an-ı Kerim'de dört kategoride ele alındığını belirten Yavuz, "Biri, azaba hak olan mustazaf kavramı var. İşte biz yeryüzünde mustazaftık Ya Rabbi zulme karşı çıkamıyorduk. Allah'ın arzı geniş değil mi, hicret etseydiniz. Allah, hiç bir şekilde mücadelesizliği kabul etmiyor. Bu bir bahane değil. Onlar cehenneme doğru sürüklenirken, Ya Rabbi biz yeryüzünde mustazaftık, bizi cehenneme atma dediklerinde Allah bu mazereti kabul etmiyor. Allah'ın arzı geniş değil mi, hicret etseydiniz yani bir çare üretseydiniz. Mücadele her halükarda olacak, olmalıdır. Mustazaflar, müstekbirleri tanırsa ona yönelik bir çalışmanın içerisine gireceklerdir." şeklinde konuştu.
"Dünya bir Hollywood hokkabazlığının peşinden sürükleniyor"
Şuanda zayıf bırakılmış milyonlarca insan olduğunu söyleyen Yavuz, şunları kaydetti: "Dünya bir Hollywood hokkabazlığının peşinden sürüklenip gidiyor. Firavunun saltanatını borçlu olduğu şey de, çağdaş Hollywood hokkabazlığı ve cambazlığıydı. Firavunun sihirbazlarının icra ettiği görev de tam olarak buydu. Akı kara, karayı ak gösterme. O dönemim konjonktür şartları içerisinde medya destekli operasyonlar yoluyla halk üzerinde bir algı oluşturma vardı. Firavunun sihirbazları firavunun saltanatın devam etmesi ve sürdürebilmesi için sürekli oyunlar, hokkabazlıklar yaparlardı. İşte şuanda medyanın yaptığı tam olarak bu. Akı kara, karayı ak gösterebiliyor. Ebu Gureyb de, Irak'ta, Afganistan'da, Guanatanamo'da gerçek yüzünü nasıl gizleyebiliyor, oradaki masum insanları nasıl katil olarak, terörist olarak nasıl gösterebiliyor. Buna biz Müslümanları dahi inandırabiliyor. Üstelik iki kere değil bir delikten, en az 200 kere ısırıldığımız halde. Bunu medya üzerinden yapıyor. Elimizde bu şeytani oyunları anlayabilecek, ölçebilecek bir mihengimiz var. O da Kur'an-ı Kerim'dir. Bilmiyorsak soralım, öğrenelim. Bazen öyle şeyler oluyor ki, zihinle çözemiyorsun. Bizim şuanda yapmamız gereken en önemli şey, küfrün tuzaklarını tespit etmek ve ona yönelik tedbirler geliştirmektir."
"Mustazaf ve müstekbir kelimelerinin somutlaşmış örneklerini yaşadık"
Dünya Müslümanlarının yaşadıkları sıkıntı ve zulümleri anlatan Yavuz, "Mustazaf ve müstekbir denkleminde 16 Mart 1988`de vuku bulan Halepçe katliamı, yargısız bir şekilde Baas rejimi tarafından 5 bin insan katlediliyor. Baas rejiminin bu ülkedeki versiyonu Diyarbakır'ın Silvan ilçesine bağlı Susa köyünü basar, camide Allah'a ibadetlerini yapan insanları katlederler. Sonra Erzincan'ın Başbağlar köyünde aynı gerekçelerle 33 insan mustazafiyet denkleminde yerini alır ve zalimce katledilirler.
22 Mart 2004`te meydana gelen Şeyh Ahmet Yasin`in şahadeti ve 23 Mart`ta Üstad Bediüzzaman Said Nursi vefat etti. Bu ülkede binlerce kişi şapka takmadığı için idam edildi. Zilan deresinde yaşanan vahşet, Dersim'de insanlar mağaralara doldurup, zehirli gazla zehirlendiler. Bu hadiseler, bu haftanın seçilmesine neden olmuştur. Ancak tarihin her döneminde mustazaflar ve müstekbirler ola gelmiştir. Mustazaf ve müstekbir kelimelerinin soyut olarak değil, somutlaşmış örneklerini yaşadık. Bunları bilmeliyiz ki, yolumuzun aydınlık birer meşalesi olsun.” diye konuştu.
Yoğun katılım olduğu konferans, verilen tatlı ikramı ile son buldu. (Mustafa Bikeç/ Sezer Özer - İLKHA)