Mübarek Allah (cc) kelamının ve Onun Resulünün bütün sevgilerden, bütün bağlılıklardan, bütün değerlerden daha üstün görülüp toplumun kahir çoğunluğu tarafından sahipleneceği günün gelmesini bekleyip durmuştuk günler geceler boyunca… Böyle bir günü görmek ve buna şahit olmak adına doldurduk, gözlerimizden sakındığımız azizlerimizin bedenleriyle yerin altını… Cehennemi aratmayan işkencehaneleri, arşa yükselen feryatlarımızla inlettiğimizde bile, gelecekte görmeyi hayal ettiğimiz o vaat edilen günün özlemi sabır oldu bizlere… Hicretlerde hasret ve yalnızlığın gamı yüreklerimizi bürüdüğünde, bir gün kutlu peygamberimiz Aleyhisselatu vesselam’ın Medine’den Mekke’ye izzet ve zaferle dönüşüne benzer bir dönüş süsledi hayallerimizi… Zindanlarda döktüğümüz gözyaşları, çoraklaşan gönülleri yumuşatmak içindi ve kalbimizden dilimize, dilimizden avuçlarımıza, avuçlarımızdan Arş-ı A’la’ya gönderdiğimiz dua ve niyazlarımızın özünde, hep insanların fevç fevç Allah (cc)’ın dinine döndüğünü görmenin arzusu yatardı... Tam da İslam’ın şafağı tulû’ ederken uyumaya alışmış insanlarımızın üzerine, yalçın dağların ardından yüzünü göstermeye ramak kalmışken bahar güneşi, rahmet yağmurları Kur`an ve sünnet tohumlarını sulamaya başlamışken çorak gönüllerde, işte yine kuyruğunu kıstırıp çığlık çığlığa bağırarak ortalığı ayağa kaldırmanın telaşı içine girdi şeytan ve avenesi… Bırak ciğerlerini patlatırcasına ve avazı çıktığı kadar bağırsın şeytan ve dostları, bırak pusuda bekleyen müfteriler, güneş yüzü görmeyen iftiralarını sıralasınlar yine, bırak baskı ve zulmün en alasını yapsın muarızlarımız en iyi bildikleri şekilde, bize Allah (cc) yeter, ne güzel vekildir O!..

Dağlar gibi yıkılan musibet dalgaları karşısında sabır deryalarını içerek karşı duran sebat ateşinde piştikçe pişen, Tevhid sancağının gönül burçlarında dalgalandırmak için canlarından geçenlere kadir midir hiç korku salmak? Kafile kafile yola çıkan kervanların öncüleri cennette konaklamışken, hangi bend, hangi engel, hangi hisar durdurabilir, canlarını ve mallarını karşılığında cenneti almak üzere Allah (cc)’a satmış olan ahiret yolcularını? Hangi güç söndürebilir gönüllerde volkanlar gibi kaynayan iman ateşini, hangi Nemrudi baskı sindirebilir kalplerdeki cennet sevdasını, hangi firavuni öfke saptırabilir İslam’a dönüşün kutsal yürüyüşünü? O halde bırak yağmur yağmur bela yağdırsınlar üzerimize yerden ve gökten; bize Allah (cc) yeter, ne güzel Vekil’dir O!..

Ne zayıflığımız endişelendirmeli bizi, ne de maddi güçten yoksunluğumuz korkutmalı gözlerimizi… Bütün güçlerin üzerinde sonsuz bir gücün tarafında olmak ve Ona dayanmaktan daha üstün bir güç var mıdır bu dünyada? Tuzak kurucular kursunlar tuzaklarını ve kazdıkça kazsınlar oyunlarla dolu kuyularını… Kazdıkları kuyuları başlarına geçiren, tuzaklarını ters yüz edip bertaraf eden O ‘Hayrü’l-Makirin’e kul olanları kim durabilir ki? O halde bırak atsınlar iftiralarını müfteriler en adisinden, beyhude bir uğraşla sıvamaya çalışsınlar çamur atıcılar gündüz güneşini ve koparsınlar vaveylalarını şeytanlar en iğrencinden bize Allah (cc) yeter ne güzel Vekil’dir O!..

Allah (cc)’a düşman olanların, İslam’a her durumda karşı duranların, her halleriyle Müslümanlara kin kusanların bütün tehditleri, baskıları, karalamaları, yıldırma girişimleri sadece imanımıza iman katmalıdır bizim… Hiç beklemediğimiz, hiç karşılaşmadığımız, hiç yaşamadığımız bir şey değildir bugün yapılanlar bize… Ne dün rahattık, ne bugün rahat ediyoruz, ne de yarın rahat olmayı beklemeliyiz Mümin olduğumuz, iman üzere sebat ettiğimiz, İslami hizmetin altına sadece elimizle değil, bütün bedenimizle girdiğimiz müddetçe… Dün demir taraklarla etleri kemiklerinden ayrılanlara, testerelerle başları ikiye yarılanlara, ateş dolu hendeklere atılanlara reva görülen zulümlerin sebebi ne ise, bugünkü gözaltılar, işkenceler, zindanlar, yargısız infazlar, iftira ve karalamaların sebebi de aynıdır çünkü… Allah (cc)’a kul, Resul-i Ekrem aleyhisselatu Vesselam’a yaren, Müminlere hami, İslam’a hadim olduğumuz sürece, rahatlık beklememeliyiz bu dünya hayatında… Resulü’ne hitaben; “Ben dünyaya, dostlarım için acı, bulanık, dar ve sıkıntılı olmasını vahyettim. Ta ki Bana kavuşmayı özlesinler. Ben dünyayı dostlarım için bir zindan, düşmanlarım için de bir cennet olarak yarattım.”(1) diye buyurmuşsa Rabbimiz; o halde bize Allah (cc) yeter, ne güzel Vekil’dir O!..

Tehdit etmeye çalıştıkları şey, en çok arzuladığımız ölümse ve bu ölümle Rabbimizin huzuruna ak yüzle çıkacak olan şehidler kervanına dâhil olacaksak eğer… Endişe etmemizi istedikleri şey; mallarımız, canlarımız eş ve çocuklarımız ise ve bütün bunları Rabbimize güzel bir alışverişle sattığımız için bize büyük bir kurtuluş ve mutluluk vaat edilmişse eğer… Korkutmaya çalıştıkları şey özgürlüğün alındığı zindan ise ve zindan bizim için halvet oluyorsa eğer, bu durumda ne yapabilirler düşmanlarımız bize? İmanımızı kavileştirmeye, teslimiyetimizi artırmaya, bizi tevekkülün zirvesine çıkarmaya, cesaretimizi bilemeye yarar ancak bize yaptıkları ve yapacakları her şey… Allah (cc)’a inanan, Ona dayanan, aldıkları her nefeste Allah (cc) rızasını gözetenler için baskı ve zulümlerin, gözaltı ve zindanların, iftira ve karalamaların, oyun ve tuzakların ne etkisi olabilir ki? Kim ne yaparsa yapsın, kim hangi güçle gelirse gelsin, isterse tüm dünya bütün kin ve öfkesiyle yürüsün üzerimize, hakiki imanı elde etmişsek eğer, kim ne yapabilir ki bize? Allah (cc)’ın safındaysak eğer, Allah (cc)’ın desteği bizimleyse eğer, Allah (cc)’ın yardımı üzerimizdeyse ve inananlar her halükarda üstün iseler eğer, o halde bırak gelsinler üzerimize tüm güç ve kuvvet, hile ve oyun, iftira ve kara propaganda aletleriyle beraber, bize Allah (cc) yeter, ne güzel Vekil’dir O!..

İslam’a düşmanlık edenler, Müslümanlara baskı kuranlar, Allah (cc)’ın kitabını okumaya engel olanlar, hiç şüphe yok ki Allah (cc)’a yapmaktadırlar düşmanlıklarını… Bu nedenle onlar, ilk başta Allah (cc)’ı bulacaklardır ve bulmaktadırlar zaten karşılarında… Allah (cc) ile düşmanlık yapanlardan daha bedbaht kim olabilir ve daha baştan kaybeden kim olabilir Allah (cc)’a düşmanlık yapanlardan? Böyle bir düşmandan korkmak, çekinmek, zarar vereceğinden endişe etmek yersizdir bu yüzden… Tüm dünya üzerimize gelse, gökten bombalarla ateş yağdırsalar, karadan tanklarla, toplarla ve her türlü yıkıcı silahla tarumar etseler yerimizi – yurdumuzu, ne gam! Dost olarak Allah (cc) var ya bize… Yolumuz Allah (cc)’ın yolu, amacımız Onun rızası, yaşantımız Onun dini olduktan ve batıla karşı mücadelemizde sadece Ona tevekkül ettikten sonra, o halde korku yok, endişe yok, durmak yok, geriye dönüp bakmak yoktur bize… Hep ileriye baksın gözlerimiz, hep korku salsın yürüyüşümüz, hep umut olsun varlığımız; çünkü bize Allah (cc) yeter, ne güzel Vekil’dir O!

Zayıflığımızı Allah (cc)’ın dostluğuyla güce dönüştürmüşüz biz… Azlığımızı, Ona tevekkül ile meleklerin yanımızda saf bağlamasıyla çoğaltmışız biz… Maddi kuvvetten yoksunluğumuzu, dünyaya meydan okuyan hakiki imanımız ile yenilmez bir kuvvete tahvil etmişiz biz… Böyle iken, bizi kim susturabilir ve yolumuzdan kim döndürebilir ki bizi? Düşmanların her biri yedi başlı ejderha olsa ve yedi koldan ateş püskürse üzerimize, korkuyu tanımayan yüreklerimiz ve imanla dolu kalplerimiz, Allah (cc)’ın her an yanımızda olduğunu hatırlatarak der ki; Bize Allah (cc) yeter, ne güzel Vekil’dir O!..
______________
1-Beyhaki
Naşit Tutar / İnzar dergisi  mart 2011