Elazığ`da ikamet eden Emine Diyapoğlu doğuştan yürüme engelli, 2 çocuğundan kızı Fatma`nın, tedavi olursa yürüme şansı bulunduğunu ifade ederek, ”Oğlumun kasları yok sinir damarları yok. Fakat kızımın kasları kuvvetli, yürüyebilir. Bir umutla kendi imkânlarımı zorlayarak doktor  doktor gezdim. Fakat doktorların farklı söylemleri arasında kaldım.”dedi.

Kızımın tedavisi vardı ama bir türlü yaptıramadım

4 çocuk annesi Emine Diyapoğlu, ”Çocuklarım Elazığ Fırat üniversitesi hastanesinde dünyaya geldi. Doğu sonrası FÜ hastanesinde kızımın tedavi imkânı olmadığı ifade edilerek, kasları kuvvetli, ilerde kendi kendine yürüyebilir dediler.

Tek başıma hiçbir şey yapamadım, babası da pek çaba göstermedi, daha sonrasında eşimle ayrılmak zorunda kaldık. Ayrılık sonrası kızımın fizik tedavisine uzun süre gidemedik. Kendi sınırlarımı zorlayarak kızımı, Ankara Eğitim Araştırma Hastanesine   götürdüm. Oradaki doktorlar yürüyebilir dediler. 3 aylık bir süre tedavisi için Ankara`da kaldık, fakat 4 çocukla oralarda mağdur olduk, daha fazla kalamadık. Gidecek hiçbir yerim yoktu. Tekrar çocukları alıp Elazığ`a döndüm. FÜ hastanesinin ortopedi bölümüne kızımı götürdüm, Ankara`daki doktorların yürüme şansının olduğunu söylediklerini ifade ettim. Buradaki doktor 'Tıbben yürümesi kesinlikle imkansız' dedi

2 farklı doktor söylemi arasında kaldım, şimdi buradaki doktora mı güveneyim, yoksa Ankara`daki 2 ayrı doktorun söylediklerine mi güveneyim, kararsız kaldım. İlerde pişmanlık duyacağım bir şey yapmak istemiyorum. şeklinde konuştu.

"Tedavi olmak istiyorum, yürümek istiyorum"

Yürüme engelli Fatma Diyapoğlu yürümek istediğini dile getirerek,”Tedavim için Ankara`da kalamadık. Elazığ`da tedavi olabilme imkânım var mı, yok mu onu da bilmiyorum. Tedavi olmak istiyorum, yürümek istiyorum.” dedi

Öte yandan yurt dışında olan ve çocuklardan haberdar olan   hayırsever, tekerlekli sandalye göndererek çocukları sevindirdi.  Çocukların sandalyelerine kavuşması sırasında annelerinin kendileri için her şey yaptığını söylemeleri ise duygulu   anlar yaşattı.

(Yasin Kavaklı – İLKHA)