İbrahim Toprak / Doğruhaber - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün katılmış olduğu bir programda Batı`yı işaret ederek, , “Türkiye`yi Endülüs yapmak isteyenler, bu niyetinden asla vazgeçmiş değil” dedi.

Erdoğan`ın açıklamasındaki Endülüsleşme vurgusu dikkat çekti. Erdoğan, “Türkiye`yi Endülüs yapmak istiyorlar” derken aslında Türkiye`nin bir Endülüsleşme vizyonunun olduğunu Batı`nın ise bu Endülüsleşme vizyonunu bertaraf edip Türkiye`yi Avrupalılaşma yani İspanyalaşma yönünde şekillendirmeye çalıştıklarını ifade etmiş oldu.

Daha yalın bir dille söylemek gerekirse, Batı`nın Türkiye`yi Endülüs yapma (İslam medeniyetini yıkma) düşüncesinin altında yatan şey Anadolu`da yeniden bir İslam medeniyeti kurma idealini ortadan kaldırma girişimidir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan`ın daha önce ispanya ile beraber medeniyetler ittifakı projesi vardı. Bu proje çöztü biz de bunu eleştirmek amacıyla yapmış olduğumuz bir haberde Medeniyetler İttifakı Değil, Yeniden İnşa İçin: 'Endülüsleşme Vizyonu' demiştik. Erdoğan`ın bu noktaya gelmiş olması önemli bir yaklaşımdır.

Doğruhaber olarak biz bu gerçeği 2012 yılında yapmış olduğumuz bir röportajda dile getirmiş ve “Endülüs`ü geri almak için 800 yıl bekleyen Avrupalıların hala Anadolu`yu kendi kültür ve yaşam biçimine mahkum ederek geri alma düşüncesine sahip olmaları bunun sonucudur.” demiştik.

Yazar Abdulhakim Sonkaya ile konuyla ilgili yapmış olduğumuz röportajda, Endülüsleşme kavramının ne olduğunu şöyle anlatmıştı:

“Endülüsleşmeden kastımız; İslam dünyasındaki bütün unsurların taassuptan uzaklaşarak vahyin ve aklın öncülüğünde elbirliğiyle yeniden bir medeniyet tesis etmesidir. Burada en önemli ayrıntı, Endülüsleşmenin, içinde Ümmet olma hayrını barındırmasıdır. İspanya`daki Endülüs devletini Emeviler kurmuştur ancak ispanya Emeviler`i Şam Emeviler`inden farklıdır. Çünkü Endülüs Emeviler`i Şam Emeviler`i gibi Arapçılık ve kabilecilik yapamamıştır. Kabile ve ırk taassubundan uzak bir anlayış, tabiatıyla vahyi çok daha doğru anlar. Nurani aklı daha iyi kullanır. İmtiyazı değil, ehliyeti ve liyakati ön plana çıkarır. İdeal olana ulaşmak esas olur. Demek ki ümmet ruhuna ulaşıldığı zaman medeniyet oluşuyor. Ümmet ruhuna ulaşmadan medeniyet oluşturmak mümkün değildir. Mesela, Emeviler döneminde Şam`da bir medeniyetin oluştuğunu görmüyoruz. Neden? Çünkü Emevi döneminde Şam`da çok ciddi Arap ve kabile taassupçuluğu vardır, zulüm vardır.”

Sonkaya, “Türkiye, ‘Endülüsleşmelidir` diyorsunuz. Türkiye neden Endülüsleşmelidir? Endülüs`ün en büyük özelliği nedir?” sorumuza ise şöyle cevap vermişti:

“Bir kere Endülüs, bir ilim merkezidir. Mesela kendi döneminde İslam Felsefesinin merkezi Endülüstür. Aynı şekilde tasavvufun kurucusu olarak kabul edilen İbn-i Arabi de Endülüslüdür. Buradan baktığımızda orda serbest bir düşünce ortamının oluştuğunu görüyoruz. Bir yerde Vahyin bereketini burada müşahede ediyoruz.

Örneğin, İbni Tufayl`in “Hay bin yakzan” isminde bir klasik eseri vardır. Bu eser, benzer temaya sahip Robinson Crouse`den yıllar önce yazılmıştır ve muhteşem bir eserdir. İşte bu, Endülüs medeniyetinde ortaya çıkan bir ufuktur. Bu ufku da Endülüs medeniyeti vermiştir. Zaten bir medeniyet sana ufuk veriyorsa medeniyettir. Yoksa neden bu ufuk başka bir yerden çıkmamıştır. Mesela sevgiye ve aşka dair ilk eser olan İbn-i Hazmın güvercin gerdanlığı(Tavkulhamam) da Endülüs medeniyetinin bir eseridir. Biz de bu ufkun, bu medeniyetin, bu birikimin üzerinde durmaya çalışıyoruz.”

2012'DE YAPMIŞ OLDUĞUMUZ HABER