Hür Dava Partisi İl Binasının toplantı salonunda gerçekleştirilen istişare toplantısına parti teşkilatının yanı sıra çok sayıda Bitlisli katıldı. Yapılan toplantıda bir konuşma yapan HÜDA PAR İl Başkanı Celal Gül, Kürtlerin yaşadıkları bölgenin en eski halklarından olduğununun altını çizdi.

“Türkler ile Kürtler İslam`ın ortak paydasında yakınlaşmışlar”

Kürtlerin, 11. yüzyılda bölgeye gelen Türklerle İslam`ın ortak paydası sebebiyle aralarında yakınlık oluştuğunu ve bölgedeki Bizans güçlerine karşı beraber mücadele ettiklerini hatırlatan Gül,  sonraki dönemlerde de yüzyıllar boyunca bu topraklarda birlikte kardeşçe yaşadıklarını, ancak daha sonra ortaya çıkan uygulamalar, İttihat ve Terakki`nin uygulamaları ve nihayet cumhuriyetin kurulması ile beraber devletin uygulamalarıyla bu kardeşliğin bozulduğuna dikkat çekti.

Gül, Cumhuriyet ideolojisinin iki temel ilke üzerinde kurulduğunu ve Kürt halkının bu iki temel unsurun mağduru olduğunu belirterek, bunlardan birinin laiklik, diğeri de Türklük olduğunu söyledi.

Gül Laiklik ile bağlantılı uygulama ve inkılâplar yüzünden Kürtlerin, batıdaki Müslüman Türk kardeşleri ile beraber büyük eziyet ve sıkıntılar çektiğini ifade edere ancak onların çektiği sıkıntılar bununla sınırlı olmadığını sözlerine ekledi.

“Kürtler, yılarca hem Türklüğün hem de laikliğin zulmünü görmüştür”

Bunun dışında Kürt oldukları için Türklük ve Türkleştirme politikalarının sonucu olarak büyük sıkıntılar yaşadığını ifade eden Gül daha sonra şöyle dedi:  "Bu şekilde hem laiklik hem de Türklük dayatmalarına tepki olarak vuku bulan Şeyh Said Kıyamı, Dersim ve Ağrı Ayaklanmaları büyük bir şiddetle ve katliamlarla bastırılmış, bunlar ve Zilan`daki katliamlarla beraber yüz binlercesi öldürülmüş, yaralanmış ve çok daha fazlası da aç ve çıplak bir halde batıya sürgün edilmişlerdir. Bu dönemde yapılan zulüm ve vahşet akıl almaz boyutlara ulaşmıştır.”

“Kürtler de Türkler gibi bu ülkenin asli unsurudur”

Normalleşmenin gerçekleşmesi ve toplumsal barışın tesisi için, öncelikle bugüne kadar yapılan zulümlerden dolayı devlet adına özür dilenmeli ve mağdurlara tazminat ödenmesi gerektiğinin altını çizen Gül, HÜDA PAR`ın Kürt halkının haklarına bakış açısını şöyle değerlendirdi:

 “ -Türkiye Cumhuriyeti devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesin Türk olduğu nitelemesinden vazgeçilerek Kürtlerin varlığı anayasal olarak tanınmalı, Türkler ve Kürtler, ülkenin asli kurucu halkları olarak kabul edilmelidir.

-Kürtçe, Türkçe ile beraber ikinci resmi dil olarak kabul edilmeli, Kürtçe aynı zamanda eğitim dili olmalıdır. Yeterli talep olması halinde anadili farklı olan diğer vatandaşların da kendi dillerinde eğitim alabilmelerinin önü açılmalıdır.

-Irkçılık kokan metinler kaldırılmalı, muhtelif yerlerde yazılan ‘Ne Mutlu Türküm Diyene` gibi yazılar silinmeli, “Bir Türk dünyaya bedeldir” şeklindeki ırkçı söylemlere son verilmelidir.

-Zulüm ve ayrımcılık uygulamış olan tarihi şahsiyetlerin isimlerini taşıyan okul, kışla, cadde, sokak ve benzeri yerlerin isimleri derhal değiştirilmelidir. Başta vatandaşlık tanımı olmak üzere, anayasa ve sistemin bütün resmi literatürüne hâkim olan Türklük esaslı dışlayıcı ve ayrımcı söylem terk edilmelidir.

-İsimleri değiştirilen yerleşim yerlerine eski adları geri verilmelidir. Bölgede çok yönlü sorunlara yol açan koruculuk sistemi derhal lağvedilmeli, ancak mağduriyetlere de sebebiyet verilmemelidir. Sayısı binleri bulan kayıpların akıbeti açıklanmalı, faili meçhul cinayetlere ilişkin soruşturmalar ciddiyetle yürütülmeli ve sorumlular bulunup cezalandırılmalıdır.

-Köy yakma ve zorunlu göç olaylarının hesabı sorulmalıdır. Ergenekon, jitem ve benzeri yapılanmaların bölgede yaptığı hukuksuzluklar derinlemesine soruşturulmalıdır. Başta Şeyh Said olmak üzere Kürtlerin büyük bir saygı ile andıkları Kürt âlimlerine zulmedildiği resmen kabul edilmeli, yakınlarından ve bütün halktan özür dilenmelidir. Said-i Nursi, Şeyh Said ve Seyyid Rıza gibi şahsiyetlerin mezar yerleri açıklanmalı, İstiklal Mahkemeleri ile ilgili arşivler derhal açılmalıdır.

“Yerel yönetimler güçlendirilerek, halk tarafından seçilmeli”

Medreseler iyileştirilmeli, asli fonksiyonlarına kavuşturulmalı ve medreselerde verilen icazetlere resmi statü tanınmalıdır. Uzun yıllar her alanda geri bırakılan bölgenin, batıdaki ekonomik refah seviyesine ulaşması için gerekli yatırımlar yapılmalı, bu anlamda bölgeye pozitif ayrımcılık uygulanmalıdır.

-Vatandaşlığa kabul işlemlerinde başka ülke vatandaşı olan Kürtlere de Batı Trakya ve diğer bölgelerden gelen Türk kökenli kişilere sağlanan kolaylık ve ayrıcalıklar tanınmalıdır. Siyasi nedenlerle uğradıkları takibat veya aldıkları cezalar nedeniyle yurt dışına çıkmak zorunda kalmış olanların ülkeye, siyasi düşüncelerinden dolayı cezaevlerinde tutulan kişilerin de toplumsal hayata dönebilmeleri için siyasi af çıkarılmalıdır. Katı merkeziyetçi yönetime son verilerek yerel yönetimler güçlendirilmeli ve tüm yerel yöneticiler halk tarafından seçilmelidir.” İfadesinde bulundu.

“Devletin baskı ve dayatması her iki halka da acı vermiştir”

Son olarak Gül, bu adımların atılması halinde her iki halk arasındaki kardeşliği tekrar pekiştirecek ve ülkenin her alanda kalkınabilmesi için büyük bir sinerji oluşturacağına inandıklarını ifade ederek, “Tarih de göstermiştir ki bir halkın devlet gücü ile diğerine uyguladığı baskı, inkâr ve asimilasyon politikaları her iki halka da acı, kan ve gözyaşından başka bir şey getirmemiştir.

Ancak birbirini kabul edip birbirinin varlığına saygı duyan halkların ortak irade ile oluşturdukları gönüllü birliktelikler ise her zaman maddi ve manevi refahı beraberinde getirmiştir. Bu ülkede yaşayan bütün halkların kardeşliğine samimiyetle inanan bizler, bu halkların saadet ve refahı için bu kardeşliği pekiştirecek yukarıdaki adımların acilen atılması gerektiğine inanıyoruz.” İfadelerini kaydetti. (Şükrü Tontaş-İLKHA)