Şükrü Gündüz / Doğruhaber
Dolmabahçe`deki başbakanlık ofisinde bir araya gelen hükümet ve HDP heyetinin birlikte açıkladığı, “PKK silahsızlanma kongresi yapsın” açıklamalarını gazetemize değerlendiren HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, PKK`nin silah bırakmak gibi bir niyetinin olmadığını, bunun PKK yetkililerinin yaptıkları açıklamalara bakıldığında net bir şekilde görüldüğünü ifade etti. Yapıcıoğlu, hükümet yetkililerinin yaptıkları açıklamalarda özellikle PKK ile sadece silah bırakma konusunda görüştüklerini ifade ettiklerini, ancak; açıklanan 10 maddelik belgede silah bırakma dışında her konunun yer aldığına dikkat çekti.
AÇIKLAMA YETERSİZ, 2013 YILINDAKİNDEN FARKLI DEĞİL
Hükümet ve HDP heyetinin açıkladığı ve Öcalan`ın ‘PKK silahsızlanma kongresi yapsın` çağrısının yer aldığı açıklamayı değerlendiren HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, bu açıklamanın silahsızlanma çağrısı olmadığını ve yeterli olmadığını ifade ederek, “2013 yılında yapılan açıklamadan farksız olmadığını ifade ederek, “Bu silahsızlanma çağrısı değil, iki yıldır devam eden çatışmasızlık sürecinin tahkim edilmesidir” dedi. Yapıcıoğlu, “Bu açıklama yaklaşık olarak bir aydır tartışılan ve bir taraftan yapıldı yapılacak, diğer taraftan böyle bir şey yoktur denilen bir açıklama. Aslında bu bir silahsızlanma çağrısı değil, iki yıldır devam eden çatışmasızlık sürecinin tahkim edilmesidir. Bu da en azından seçimlerin sonuna kadar iki tarafın da yeterli gördüğü fakat bize göre yetersiz bir açıklamadır” dedi.
SİLAH HAK ARAMA YÖNTEMİ OLMAKTAN ÇIKSIN
Silahların susması ve silahın bir hak arama yöntemi olmaktan çıkması gerektiğini ifade eden HÜDA PAR Genel Başkanı Yapıcıoğlu, “2013 Newroz`unda yapılan açıklamanın bir benzeridir. 21 Mart 2013 tarihinde de Öcalan, “Artık silahlar sussun, fikirler konuşsun noktasına geldik… artık yeni bir dönem başlıyor. Silah değil siyaset öne çıkıyor” demişti. Daha sonra mektubun yüzde 90`nının kendi yazdıkları olduğunu söylemişti. Son açıklanan metnin yüzde altmışının değiştiğini Bülent Arınç tarafından dile getirildiğini biliyoruz. Bunun üzerine Pervin Buldan, Arınç`ın ağzına fermuar çekilmesi gerektiğini, açıklamalarıyla çözüm sürecine zarar verdiğini söylemişti. Bu çağrının kime ait olduğu bile net değil” diye konuştu.
HÜKÜMET VE HDP TARAFINDAN FARKLI AÇIKLAMALAR YAPILIYOR
Net bir silahsızlanma çağrısı olmamasına rağmen hükümetin ve hükümete yakın medyanın bu açıklamayı kesin bir silah bırakma çağrısı olarak göstermek istiyor. HDP`nin ise ‘bazı şeyleri mücadele ile kabul ettirdik` havasında olduğunu ifade eden Yapıcıoğlu: “Hükûmet ve ona yakın basın organları veya yazarlar bu çağrıyı kesin bir silah bırakma çağrısı olarak anlamak istedikleri gibi kamuoyunda da bu şekilde anlaşılsın istiyorlar. Böylece ‘PKK`ye silah bıraktırmayı başardık, diğer meseleleri de mecliste oturup konuşuruz ve bu süreç başarıyla tamamlanacak` görüntüsü vermek amacındalar. Diğer taraftan HDP ise bakın biz hükûmete çözümü dayattık ve ona bazı şeyleri mücadeleyle kabul ettirdik havasında. Yani her biri diğerini yenmiş muzaffer komutan edasında. Daha önce söyledikleriyle de çelişiyorlar. Mesela hükûmet, ortak açıklama olmayacağını hatta bu iddiaların ‘deli saçması` olduğunu söylemişti. HDP ise böyle bir çağrının olmadığını iddia ederek ‘Bu mesajı kim ki İmralı`dan verildi diyorsa çıksın, buyursun açıklasın` demişti” şeklinde konuştu.
SÜRECİ YÜRÜTENLER BİRBİRİNE GÜVENMİYOR
Hükümet ve PKK tarafından yapılan farklı açıklamaların aslında bu sürecin karşılıklı güven içinde ve sağlıklı bir şekilde yürütülmediğini gösterdiğini ifade eden Yapıcıoğlu, “Başbakan yardımcısı Akdoğan, AK Parti Grup Başkanvekili ve HDP heyeti kameraların karşısına geçmeden saatler önce Mustafa Karasu`nun basına düşen bir açıklaması vardı. Aslında olayı özetliyordu o açıklama. Şöyle diyordu: “Anlaşılıyor ki HDP heyeti, AKP`nin uygun gördüğü bir açıklama yapacak, hükümet de bu açıklamayı doğru bulduğunu söyleyecek. Bu da tabi bir kurnazlıktır… Bunun da kabul görmeyeceği açıktır… Sorun çözülmeden ‘PKK kongresini yapıp silah bırakma kararı alacak` biçimindeki yaklaşımlar demagojidir, toplumu aldatmak ve sorunu çarpıtmaktır.” Yani mevcut taraflar birbirine güvenmiyor, halka her iki taraf da güven vermiyor. Tabii olarak bize de güven vermiyor. Sorunun bu şekilde halkı ve hatta kendi kendini aldatarak sağlıklı bir şekilde yürümesi mümkün değildir” diye konuştu.
PKK`NİN SİLAH BIRAKMAYACAĞINI İKİ TARAF DA BİLİYOR
Silahsızlanma çağrısı gibi gösterilen bu açıklamayı hem hükümetin hem de HDP`nin oya çevirmek istediğini belirten Yapıcıoğlu, PKK`nin silah bırakmayacağını hükümetin de bildiğini ifade ederek şöyle konuştu: “PKK`nin yöneticileri hemen her gün silah bırakmayacaklarını, böyle bir şeyin gündemlerinde de olmadığını söylüyorlar. Bize göre hükümet de PKK`nin silah bırakmayacağını çok net bir biçimde biliyor. Fakat tam aksini söylüyor. Şimdiye kadar bütün fikirlerini, ideolojisini silahla halka dayatan bir yapı, tek sermayesi zor ve şiddet olan bir yapı silah bıraktığında sudan çıkmış balık gibi olacağını düşündüğünden, tarihin çöplüğüne atılmış bir ideolojiyle siyaset yapamayacağını iyi bildiğinden kolay-kolay silah bırakmaz. Elindeki silahı tek sermayesidir, nasıl bıraksın? Öcalan da görüşmelerinin birinde; ‘gerekirse gerilla halkın içinde gizlenir` dediğini de unutmayın”
KÜRT HALKINA VERİLECEK HAKLAR PKK İLE PAZARLIK KONUSU YAPILMAMALIDIR
Kürt halkının talepleri konusunda muhatabın PKK olmaması gerektiğini belirten Yapıcıoğlu, buna rağmen hükümetin Kürt halkına verilecek hakları PKK ile pazarlık konusu yaptığına dikkat çekerek şöyle konuştu: “Biz başından beri meselenin güvenlik/şiddet boyutu ile ilgili olarak PKK`nin muhatap olmasının doğal olduğunu ancak Kürt halkının talepleri konusunda muhatabın bütün olarak halkın kendisi ve onun temsilcileri konumundaki örgütlü kesimleri olduğunu söylüyorduk. İki yıl sonra hükümet de zaten böyledir demeye başladı fakat çok geçmeden böyle olmadığı anlaşıldı. Yeni anayasanın bile MİT ile Abdullah Öcalan arasında pazarlık konusu yapıldığını öğrendik. İnşaallah anayasanın maddelerini de PKK lideriyle tartışmazlar” diye konuştu.
PKK TALEPLERİNİ, KÜRTLERİN TALEPLERİ OLARAK İLERİ SÜRER
Hükümetin Kürt meselesini PKK`nin silah bırakmasına indirgememesi gerektiğini ifade eden Yapıcıoğlu, “Aksi halde barış süreci dedikleri sürecin sonunda sadece PKK ile barışmış olurlar. Gasp edilmiş haklar iade edilmeden PKK`ye silah bıraktırılsa, hatta PKK`nin silahlı elemanları devletin hizmetine de girse sorun çözülmüş olmaz. Çözümün de formülü çok karmaşık değil. Bir tarağın dişleri gibi eşit olmaktır. Çözüm İslam`dır, çözüm İslam`dadır. İslam da şunu emreder: Kendin için istediğini kardeşin için de iste, kendine yapılmasını istemediğin şeyi kardeşine yapma. Kürt halkının meşru taleplerinin hiçbir şarta bağlanmadan ve ertelenmeden karşılanması, gasp edilen haklarının derhal iade edilmesi gerekir. Bu hakların ve taleplerin ne olduğu konusunun ise halkın bütün temsilcileriyle görüşülmesi gerekir. Eğer taleplerin ne olduğu konusunda sadece PKK muhatap alınırsa kendi dünya görüşü ve bakış açısına göre bir sıralama yapar ve kendi örgütsel taleplerini Kürtlerin talepleri olarak ileri sürer. Şimdiye kadar yaptığı da budur” dedi.
KOMÜNİSTLER, KÜRT HALKININ TEMSİLCİSİ OLAMAZ
Kürt halkının Müslüman olduğunu ve temsilcisinin de komünist yapılar olamayacağını vurgulayan Yapıcıoğlu, “Kürt halkı Müslümandır, bütün dünyanın terk ettiği ve her yerde marjinalleşmiş gruplar haricinde taraftarı kalmamış komünist yapıların Kürtlerin temsilcisi olarak kabul edilmesinin izah edilebilir bir tarafı yoktur. Dindar Müslüman halkın hassasiyetlerini dillendirecek temsilcilerinin sürece dahil edilmesi gerekir. Denebilir ki zaten dindar Kürtlerin büyük bir çoğunluğunun oy verdiği Ak Parti bu süreci götürüyor. Evet, bu doğrudur. Ancak şu husus da unutulmamalıdır. AK Parti bu konuda İslami kesimleri şu dört nedenle temsil edemez:
1- AK Parti, devlet adına masadadır ve devlet laik, seküler, Kemalist bir devlettir.
2- AK Parti, hükümettir ve bütün memleketin hükümetidir.
3- AK Parti, bir kitle partisidir, her görüşten insanın oy verdiği bir partidir.
4- AK Parti, masada talep eden bir konumda değil, talepleri karşılama konumundadır.
Bu nedenlerle İslami kesimlerin taleplerini masaya koyamaz. Bütün bu nedenlerle İslami kimliğe sahip temsilcilerin de taleplerini almak ve bu talepleri onlarla da müzakere etmek zorunluluğu bulunmaktadır” şeklinde konuştu.
KÜRT HALKI BARIŞ VE HUZUR İSTİYOR
Kürt halkının huzur ve barış istediğini belirten Yapıcıoğlu, “Çatışmasızlığın seçimlere kadar devam etmesi hususunda bir anlaşma olduğuna dair kuvvetli emareler var. Fakat bunun da garantisi yoktur. Tam aksine Nisan ayından itibaren çatışmasızlığın bitirileceğine dair iddialar da vardır ve bu iddialar da yabana atılacak cinsten değildir. Hatta bu sefer çatışma olursa bunun öncekiler gibi kırsal ağırlıklı olmayacağını, şehirlerde, halkın içinde ve halkla beraber olacağını defalarca PKK`nin Kandil`deki yöneticilerinin dillendirdiğini biliyoruz. Bunlar bir sır değil, basına yapılan açıklamalarda dile getiriliyor. Devrimci halk savaşından bahsediyorlar. Eğer halkı böyle bir çatışmaya katabileceklerine inanırlarsa bunu yapmayacaklarını kimse düşünmesin. Bu güçlerinin olduğunu düşünürlerse yapabilirler. 6-8 Ekim olayları da bunun provasıydı. Bu olayların ve Cizre olaylarının iyi bir prova olduğunu ve gençlik yapılanmalarının savaşacak kapasitede olup olmadığını test ettiklerini düşünenlerin sayısı da az değil. Zaten kendileri de bu olayları ‘görkemli bir serhıldan` olarak isimlendirmediler mi? Ancak biz, halkı bir daha bu şekilde sokağa döküp çatışmaya ikna edebileceklerini düşünmüyoruz. Halk huzur ve barış istiyor” diye konuştu.
HÜKÜMET PKK İLE SİLAH BIRAKMA DIŞINDA HER ŞEYİ KONUŞUYOR
Yapıcıoğlu, hükümet yetkililerinin yaptıkları açıklamalarda özellikle PKK ile sadece silahı bırakma konusunda görüştüklerini ifade ettiklerine ancak açıklanan 10 maddelik belgede silah bırakma dışında her konunun yer aldığına dikkat çekerek şöyle konuştu: “Hükümet cenahı özellikle son birkaç aydır PKK ile sadece silahı bırakma konusunu görüştüklerini, bütün vatandaşları ilgilendiren meseleleri PKK ile görüşmelerinin asla söz konusu olmadığını söylüyor. Fakat tam da bu dönemde işte en son açıklanan on maddelik metnin Kasım ayından beri hükümet-Kandil-İmralı üçgeninde dolaştığını anlıyoruz. Şimdi bu on maddenin içeriğine uzun uzadıya girmeyelim. Ama bu on maddelik metnin silah bırakma konusu ile ilgisi olmadığını herkes gördü. 28 Şubatta yapılan ortak açıklamayla ilgili 26 Şubat`a kadar söylenenlerden bahsettik. Bütün bunlardan çıkan sonuç şudur: kendi aralarında konuştuklarıyla halka açıkladıkları aynı şeyler değil. Böyle olunca da doğal olarak bir belirsizlik ve dolayısıyla güvensizlik söz konusu oluyor.”