6 - 7 Ekim olaylarında HDP ile ciddi tartışmalar yaşayan ve çok sayıda üyesini olaylarda kaybeden Hüda-Par tarafı sürecin şeffaf şekilde ilerlememesinden şikayetçi ancak silahlara veda edilmesine yönelik çağrıyı da olumlu karşılıyor.

Öncelikle geçtiğimiz hafta Öcalan'ın çağrısını Hükümet ve HDP milletvekilleri birlikte açıkladı. Bu çağrıya nasıl bakıyorsunuz?

Gelinen noktayı önemli bir aşama olarak görüyoruz ve yapılan çağrıyı da olumlu karşılıyoruz. Hükümet'le yapılan toplantı sonrası HDP'li vekillerin aktardığı Öcalan'ın silahsızlanma kongresi çağrısı elbette siyasetin önünün açılması noktasında olumlu bir çağrı. Ancak şunu ifade etmek gerekir ki bu doğrudan bir silahsızlanma çağrısı değil. Abdullah Öcalan'ın çağrısı KCK'ya yönelik 'Silah bırakmayı tartışma'ya yönelik bir çağrı. Bu da tabi süreç açısında olumlu bir adım. Nihayetinde zaten çözüm sürecinden maksat PKK'nın silah bırakması ve buna karşılık siyasi zeminin müsait hale getirilmesi. Bu pazarlıklar örgütün dağ kadrosunun da siyasi sürece dahli ve cezaevlerindeki tutukluların serbest kalması etrafında sürüyorsa zaten çözüm süreciyle daha evvel açıklanan amaçlara da ulaşılmış olacak. Ancak bu çağrı böylesi bir olumlu netice verecek mi?

Siz sürecin bu anlamda olumlu bir noktaya evrildiğine inanıyor musunuz? Sizin görüşünüz ne yönde?

Elbette toplumun farklı kesimleri bu sürece kuşkuyla bakıyorlar. Bir defa seçim öncesi böyle bir çağrının yapılmış olması seçim yatırımı gibi görünüyor. Biz de böyle değerlendiriyoruz. Bir tarafta çözüm süreci boyunca etraflı bir takvim ortaya koyamamış, yol haritası belirleyememiş ve çoğunlukla devletin çıkarlarını öncelemiş bir hükümet; diğer tarafta ise tamamen ikili oynamış bir parti var. Geldiğimiz noktada da önümüzde baraja rağmen seçime parti olarak girmeye karar vermiş bir partinin elini güçlendirmeye çalıştığını görüyoruz. HDP bu manevrayla toplumun farklı kesimlerine bu çağrı üzerinden ulaşmaya ve toplumun farklı kesimlerinin oyunu almak istiyor. Elbette seçim barajı uygulaması her ne kadar kanuna dayanıyor olsa da kabul edilemez, hukuksuz ve adaletsiz bir barajdır. Ancak HDP bu hamlesiyle baraj sorununu çözmek ve toplumun doğusunda da batısında da barış üzerinden oluşan beklentiyi oya tahvil etmek istiyor.

HDP ikili oynuyor dediniz. Burada 'ikili oynuyor' derken tam olarak kastınız nedir?

Bir taraftan barışa yönelik teoriler üreten ve söylemler geliştiren, çözüme yönelik irade ve tavır ortaya koyan ancak diğer taraftan da pratiğinde tamamen silaha yatırım yapan bir güçten söz ediyoruz. Bölgede silah ve şiddet üzerinden sonuç almak istedikleri ortada. Çözüm sürecinde amaç salt PKK'nın dağ kadrosunun silah bırakmasını sağlamaktı. Ancak geldiğimiz noktada çok iyi biliyoruz ki PKK şehir içlerini çok ciddi manada silahlandırdı. Hem 6 - 7 Ekim olaylarında hem de Cizre olaylarında bu silahlanmanın boyutlarını gördük. Teorisi ve pratiği birbirinin tam zıddı, açıklanması mümkün olmayan bir ikili oyun var. Dolayısıyla böylesi bir ikircikli tavır karşısında kuşku duymaya hakkımız var. Pratiğini görmediğimiz bir kongre çağrısından ötürü tamamen pembe hayaller kurmak beyhude görünüyor. Daha önce de buna benzer çağrılar yapıldı ancak taraflar kısa sürede birbirlerini suçlayarak süreci kilitlediler. Daha önce de Öcalan silahlı mücadelenin miadını doldurduğunu söylemiş ve demokratik siyasetin önünün açılmasını isteyen bir açıklama yayınlamıştı. Hatta o çağrılar belki buna göre daha netti. Bazı gelişmeler ve bazı beklentiler üzerinden şeffaf yürümeyen bir sürecin bozulması da mümkün. seçime kadar belki bu çağrının müspet sonuçları olabilir. Ancak seçimde HDP'nin barajını aşması ya da aşmaması çok farklı noktalara taşıyabilir bu süreci.

Sürecin şeffaf olmadığını söylediniz. Sizce sürecin 'şeffaf' olmayan kısımları neler? Perde arkasında bilinmeyen neler var sizce?

Kapalı kapılar ardından yapılan görüşmelerin detayını bilmiyoruz. Bu çağrıya giden süreçteki görüşmelerin detaylarını kamuoyu bilmiyor ve toplumun farklı kesimleri bu noktada ikna edilmedi. Yazılanlar ve yorumlar etrafında kamuoyu da olayı takip edebiliyor. Birebir tarafların arasında neyin konuşulduğunu, pazarlığın neyin üzerinde yapıldığını ve bundan sonra nasıl bir yol izleneceğini bilmiyoruz. Hatta bir yol haritasının var olup olmadığını da bilmiyoruz. Hangi hususlar üzerinde anlaşıldı? Hangi sorumluluğu kim üstleniyor? Dolayısıyla bu noktaya şeffaf olmayan bazı karanlık noktalar geçilerek gelindi. Haliyle servis edilen bilgilere dayanan bazı değerlendirmeler dışında birinci elden edinilebilmiş bir bilgi yok.

Süreç içerisinde de hep bu noktada tartışmalar yaşadı taraflar. Hükümet ve HDP sürekli birbirini itham etti. Bir taraf 'Hükümet şunu yapacaktı yapmadı' derken Hükümet de hep 'Silahlı unsurlarını dışarı çekeceklerdi ama çekmediler o yüzden ikinci aşamaya geçmedik.' şeklinde mukabele etti. Dolayısıyla kimin ne yapacağına dair herhangi bir bilgimiz yok sadece bu suçlamalar üzerinden belirli aşamalarda tıkanıklık yaşandığını görebiliyoruz.

Peki sizce sürecinden bundan sonraki kısmı nasıl yürütülmeli?

Sadece şunu söylemek istiyorum, sürecinden bundan sonraki kısmı hem daha şeffaf yürütülmeli hem de toplumun farklı kesimlerini de ikna edecek bir süreç yönetimi esas alınmalı. 

timeturk