1997 yılında yapılan Post-modern darbesinin sonucunda on binlerce kişi yargılanmış ve binlercesi işkencelerden geçmişti. 28 Şubat döneminde en fazla dindarlar hedefe alındı.  Post-modern döneminde camide Kuran-ı Kerim dersi verdiği için gözaltına alınıp türlü türlü işkenceler gören Mehmet Yılmaz yaşadıklarını İlke Haber Ajansı(İLKHA)`ya anlattı.

Darbenin biranda olmadığını aşama aşama olduğuna dikkat çeken Yılmaz, “ 28 Şubat sürecinden önce camiye Cuma Namazlarına veya diğer namazlara gittiğimiz zamanlar da bakıyorduk sürekli bir araç cami çevresinde bizi gözetliyor. İlk başta cami güvenliğini sağlıyor zannediyorduk. Araç içerisinde çekim falan yapıyorlardı. 28 Şubat tarihinden sonra ise artıkpolis camilere baskınlar yapmaya başlamıştı. Bizler o döneme kadar baskınlar falan bilmiyorduk. 28 Şubat`tan sonra bunu öğrenmiş olduk.” Dedi

“Camiler sayesinde sokaklarda kimse eroin, esrar gibi maddeler kullanmıyordu”

Camilerdeki Kuran-ı Kerim dersleri sonucunda sokaklarda; hırsızlık, uyuşturucu, esrar, eroin gibi maddeler neredeyse yok denilebilir seviyeye geldiğini vurgulayan Yılmaz, “Çocuklar fazla olduğu için ve bende Kuran-ı Kerim`i iyi okuduğum için cami imamı benden kendisine yardımcı olmamı istemişti. Ben de kabul etmiştim. Akşam namazı ile yatsı namazı arasında camide Kuran-ı Kerim ve İslam`i adaplar dersi veriyorduk. Bunu mahalledeki herkes biliyordu. Camilerde ders verildiği için sokaklarda hırsızlık, uyuşturucu, esrar, eroin gibi maddeler neredeyse yok denilebilir seviyeye gelmişti. Bunun sebebi camide Kuran ve İslami adaplar gibi dersler verilmesiydi.” İfadelerini kullandı.

“Eğer camilerde ders vermek yasak ise camilere kilit vurun”

Yaşadığı bir olayı da somut bir örnek veren Yılmaz, “Bir gün ders verirken birkaç camiye polis geldi. 'Kim burada ders veriyor' diye bağırmıştı. Ben de 'ben veriyorum 'demiştim. Onlarda 'yasak olduğunu bilmiyor musun? Ders veremezsin' şeklinde çıkıştılar. Ben de 'eğer yasak ise her tarafa bildiri dağıtılmasını ve kimsenin camilerde ders vermemesi gerektiğini' söyledim. Daha sonra bana dedilerki 'sen imam değilsin sen niye ders veriyorsun. Bana Kuranı okumamı'  söylediler. Bende açtım Kur'anı okudum. Bana dedilerki 'sen Kur'anı yanlış okuyorsun.'  Daha sonra camiye gelen bir çocuğa beni göstererek, 'bu adam Kur'anı size yanlış öğretiyor.' Çocukta 'hayır ben Kuranı biliyorum ve hocamda doğru ders veriyor.' Deyince polis bozulmuştu ve çocuğun üzerine yürüyünce çocuk da kaçtı. Bana dedilerki 'kim sana buraya gel ders ver diyor?  'Bende babalarımızdan ve dedelerimizden böyle gördüğümüz için bunu yapıyorum. Eğer ders vermek yasaksa Camilerin kapılarını kilitleyin dedim. O da hayır kilitlenemez, Cami imamı var o ders versin. Ben de dedim 'zaten Cami imamı benden ders vermemi istemişti.”

“Cami dersleri devam etseydi bugünkü kötü alışkanlıklar olmazdı”

28 Şubat darbesisonucunda İslami terbiyeyi, edebi ve Kuranı kaldırdıklarını vurgulayan Yılmaz, “Her bir camide neredeyse 100 öğrencivardı. Camiler sayesinde mahallelerde uyuşturucu ve eroin kullanan kimse kalmamıştı. Eğer bu böyle devam etseydi bugün kimse uyuşturucu, eroin gibi kötü alışkanlıklar edinmezdi. Ama İslami terbiyeyi, edebi ve Kuranı kaldırdılar. Daha sonra Camileri kilitlemediler ancak ders verdirmemekle daha kötüsünü yaptılar. Artık öyle bir hale geldiki cami cemaati dahi kalmamıştı.” Şeklinde konuştu.

M. M ve C adındaki polisler bana işkence yaptılar  

Gözaltı sürecinde yaşadığı işkencelerine de değinen Yılmaz,“ Daha sonra beni gözaltına alıp, camide ders verdiğim için türlü türlü işkence yaptılar. Mehmet Malkoç ve Cafer adında sorgucular vardı. Mehmet Malkoç`un bize yaptığı işkenceyi kimse bize yapmadı. Bizi çırılçıplak soyuyorlardı ve bir ufacık hücreye koyuyorlardı. Gece mi yoksa gündüz mü olduğunu bilmiyorduk. Lavabolara gittiğimizde eziyet olsun diye bizi iki büklüm yaparlardı. Namaz vakitlerinin ne zaman olduğunu bilmiyorduk. Onlara namaz vakitlerini sorduğumuzda, namazın bize farz olmadığını söylüyorlardı. 5-6 gün betonun üzerinde çırılçıplak gözaltında kaldık. Bizlere öyle elektrikler veriliyordu ki idrarımızdan kan geliyordu. Doktorun yanına gittiğimizde bizlere işkence yapıldığını kabul etmiyordu. Daha sonra medyayı çağırırlardı ve bizimde başımızı eğip suçlu gibi gösteriyorlardı. 28 Şubat olduğunu anlatamıyorlar, bütün suçu millete yüklüyorlardı. Bize yapılan işkenceler şuan kime anlatsam inanmazlar. Gerçi son zamanlarda Ergenekon ve Paralel çıkmasından sonra millet anladı ki Müslümanlara türlü türlü eziyetler yapılıyor.” Dedi

“PKK ile anlaşırız sizinle anlaşmayız”

Yılmaz son olarak, “Biz DGM`ye gittiğimiz zaman hâkim bizlere camilerde ne işimiz olduğunu sorardı. 'Biz de Müslüman olduğumuzdan dolayı camiye gittiğimizi ' söylerdik. O da camiye gitmemizi, ancak başkalarının çocuklarına ders vermememizi söylerdi. Hâkim konuşmasının devamında yemin ederek ‘Benim elimde olsa hepinizi ipe asardım` derdi. Bizlerde bir şey söyleyemiyorduk, derdimizi anlatamıyorduk.Bir komutan vardı ki bizlere ‘Sizler PKK`den daha tehlikelisiniz` derdi. Nedenini sorduğumuzda ‘PKK gelse onlara bir avuç toprak vereceğiz. Onlar kendine, biz kendimize. Onlarla kardeşçe yaşayabiliriz. Ama size yok. Çünkü siz Şeriatı istiyorsunuz. Biz bir memleketi size versek, siz diğer memlekete Şeriatı götürmek istersiniz, size Türkiye`yi versek siz diğer ülkeleri ve Dünya`da Şeriat`ın uygulanmasını istersiniz. Elimden gelse ben bu fırsatı size vermem. Ama biliyorum ki gün gelecek bu fırsat sizin elinize geçecek. Bende sordum nasıl biliyorsunuz diye. O da dedi ki Allah demişki ‘Ben nurumu tamamlayacağım" ifadelerini kaydetti. (Mustafa Bikeç-İLKHA)