Doğruhaber / özel - İslami davadan cezaevine giren ve 21 yıldır cezaevinde tutulan İhsan Baran yaşadığı sıkıntıları gazetemize gönderdiği mektup aracılığıyla dile getirdi. Cezaevinde sürgünden sürgüne gönderildiğini, annesinin kanserden vefat ettiğini, kendisinin de ağır hastalıklar geçirdiğini anlatan Baran, sürgünlerin sadece cezaevinde kalanlara değil, dışarıda tutulan ailelere de birer ceza olduğunu anlattı.
İhsan Baran`ın hasta olan annesi Rana ana da 2011 yılının Aralık ayında yetkililere çağrıda bulunmuş, oğlunun sevkinin Diyarbakır`a alınmasını ve son bir kez de olsa görmek istediğini söylemişti. İsteği yerine getirilmeyen Rana Ana 2012 yılının Şubat ayında oğlunun hasretine daha fazla dayanamayıp Hakkın rahmetine kavuşmuştu. Annesinin taziyesine katılmak isteyen İhsan Baran`ın başvurusu da güvenlik bahanesiyle savcılık tarafından reddedilmişti.
BİNGÖL`E NAKİLDE ÇIRILÇIPLAK SOYUP HAKARET EDİYORLARDI
Gözaltına alındığında uğradığı işkencelere değinen İhsan Baran, “02.06.1994 günü D. Bakır`da gözaltına alındım. O dönemin mevcut işkencelerine maruz kaldım. 30 Haziran`da tutuklanıp D. Bakır E Tipi Cezaevi`ne konuldum. 50 gün kadar orada kaldıktan sonra 63 kişi olarak Bingöl Cezaevine sürgün edildik. Bingöl`de 4 yıl kaldım. Bu arada sayımız 200`ü geçmişti Oda sistemine geçileceğinden dolayı, biz Urfa`yı istemememize rağmen 34 kişi olarak 12.12.1998`de Elazığ`a nakledildik. Elazığ`da iki yıl kaldım. 21 kişi olarak 2000`in ayında tamamıyla hücrelere dönüştürülmüş olan Bingöl Cezaevi`ne sürgün edildik. O dönem mahkûmları sindirmek için Cezaevi girişinde özel karşılama muamelesi yapıyordular. Bizleri arabadan tek tek indirip zorla elbiselerimiz soyularak yaka- paça, tekme- tokat hücrelere aldılar” şeklinde konuştu.
DİYARBAKIR`DAN TOKATA SÜRGÜNE GÖNDERİLDİM
Adıyaman Cezaevinde yaklaşık iki yıl kaldığını söyleyen Baran, “Daha sonra Diyarbakır`da hazırlanmış olan D Tipi Cezaevi`ne bizi naklettiler. D Tipi Cezaevi`nde yaklaşık 8 yıl kaldım. Ziyaretçilerime yakın olduğu için haftalık olarak ziyarete gelip gidebiliyorlardı. Annem yaşlı ve hasta olduğundan aylık açık görüşlere ancak gelebiliyordu. Son bir yılda hastalıkları arttığından iki üç ayda bir kardeşlerimin yardımıyla gelebiliyordu. Durum bu haldeyken 2011`in Ağustos ayında naklimiz, isteğimiz dışında ikamet yerlerimizden çok uzak illere çıkarıldı. Kimimiz Tokat, kimimiz Sivas, Ordu, Giresun vb. yerlere… Benim de içlerinde olduğum 13 kişilik bir grup olarak Bayburt`a nakledildik” ifadelerini kullandı.
ANNEM BENİM ÜZÜNTÜMDEN KANSER OLDU
D. Bakır`da dahi ziyaretine zor şartlarla gelebilen annesini göremeyeceğimi anladığını ifade eden Baran, “Haftalık 10 dakikalık telefon görüşmeleriyle onu teselli etmeye çalışıyordum. Bayburt`ta yaklaşık 5 ay kadar telefonla konuştuk. Her hafta sesinden hastalığının gitgide arttığını anlıyordum. Meğerse üzüntü ve düşünceden kanser hastalığına yakalanmış ve benden gizliyorlarmış. Son bir ayda artık telefonda konuşamayacak duruma düştüğünden bana kanser olduğunu söylediler. Annemden helallik diledim. Zorla da olsa birkaç kelime konuşabildi. Sonraki telefon görüşmelerinde telefonu ona uzatıyorlardı. Fakat konuşamıyordu. O sıralarda ben de ağır bir hastalık geçiriyordum. Bayburt`un havası aşırı soğuk olduğundan dolayı Romontoid arttit hastalığına yakalandım. İki ay kadar yatalak kaldım. Koğuş arkadaşlarım elim ayağım olmuşlardı. Allah hepsinden razı olsun. Haklarını hiç bir zaman ödeyemem” diye konuştu.
SÜRGÜNLER AİLELERE DE CEZA OLUYOR
Hastalığının yavaş yavaş iyileştiğini ama bu arada annesinin vefat haberini aldığını aktaran Baran, “Büyük bir destekçimi, duacımı kaybetmiştim. Dışarıda iken bütün akrabalarım bana karşı cephe almışken beni hedef tahtasına oturtmuşken, annem beni hep koruyup destekledi. Maddi ve manevi desteğini sürekli gördüm. Bundan dolayı ben yakalandıktan sonra akrabalarımız annemi suçluyorlardı. Fakat o yine aldırış etmedi, içeride de desteğini benden hiç çekmedi. Bingöl, Elazığ, Adıyaman demedi. Yaz, kış demedi 18 yıl boyunca. Ta ki Rabbim ondan emanetini alıncaya kadar ziyaretime gelip gitti. Görünürde ceza alan cezalandırılan biz mahkûmlarız. Fakat bizimle birlikte birçok yakınımızda türlü türlü cezalara tabi tutuluyorlar. Yazılı olan metinde “Sanığın müebbet hapsine, kamu vb. Memuriyetlerden men edilmesine” diye yazılmakta. Bunun yanında gerekçede kararı verilip yazılı olmayan kısmında ise “Sanıkla birlikte tüm aile fertlerinin cezalandırılmasına, yakınları rahatlıkla ziyarete gidemesinler diye sanığın ikamet yerinden oldukça uzak bir cezaevine nakledilmesine, ziyaretine gelenlere de her türlü zorluğun çıkartılmasına, ziyaret süresinin oldukça kısa tutulmasına vb. uygulamalarının yapılmasına” diye yazılı olsa gerek zira uygulamalar onu gösteriyor” dedi.
MÜSLÜMANLARIN TAZİYE İZNİ BİR KAÇ SAATLE SINIRLANDIRILIYOR
Birçok arkadaşının içerideyken anne ve babasının onların hasretinden vefat ettiğine değinen Baran, “Birçoğuna taziye izni dahi verilmedi. Verilen bir kaç izin ise üç dört saati geçmedi. Oysaki Ergenekon, Balyoz vb. Dosyadan yargılananlara taziye izinleri istisnasız verildi. Söz konusu izinleri de iki üç günden aşağı tutulmadı. Ayrıca bilmem kimsenin dikkatini çekti mi? İçeride yakınları vefat edenlerin hemen hemen hepsinin nedeni kanser hastalığı bu bir tesadüf olmasa gerek. Onca haksızlığa, acıya katlanmanın sonucu olsa gerek. Son olarak aynı mekânı paylaştığımız İhya-Der mağdurlarından, Yavuz Öner ve Mahmut-Celal Şahin kardeşlerin babaları kanserden dolayı vefat etti. Bütün olayları içeride ve dışarıda yaşamak birbirinden çok farklı en fazla yardıma, bakıma muhtaç oldukları zaman yanlarında yoksun. Elin kolun bağlı bir şey yapamıyorsun. Üstüne üstlük bir de haksız bir şekilde içeride tutuluyorsan” şeklinde konuştu.
ALLAH ZALİMLERE HAKKIMIZI BIRAKMASIN!
Vefat eden annesi için taziye talebinde bulunduğunu ama savcılık tarafından reddedildiğini aktaran Baran, “İlkin hazırlan seni götüreceğiz, 2 bin TL yol parası vereceksin dediler. Akrabalar yol masrafını karşılayacaklarını söylediler. Tamam, dedik. 1 gün sonra Erzurum bölge savcılığı tarafından güvenlik gerekçesiyle uygun değil, seni götüremeyiz dediler. Şikâyetimizi Allah`a yaptık. Allah zalimlere hakkımızı bırakmasın. Bilahare ağır hastalığımdan dolayı tam teşekküllü üniversitesi olan bir hastanede tedavi olmam gerektiğine dair rapor verdiler. Bu rapora binaen naklimi D. Bakır`a istedim. Onlar Elazığ`a gönderdiler. 3 yıldır Elazığ`dayım ziyaretçilerim için D. Bakır`a gitmek için uğraşıyorum. Maalesef hep ret geliyor. Yine de hakkımızda hayırlı olan olur inşallah” dedi.
BARAN, YAŞADIĞI BAZI SIKINTILARI SON OLARAK ŞÖYLE İFADE ETTİ;
Tutukluluğumun 11. ayında ben yakalandığımda yatalak bir vaziyette olan babam vefat etti. Hastalığından dolayı ziyaretime hiç gelememişti. 2001`de Diyarbakır`da Abdulhakim Tan isimli Müslümanın şehit edildiği gün yolda sırf çarşaflı ve tesettürlü oldukları için annemi ablamı, ablamın kızını ve yengemi gözaltına aldılar. O zaman yetmiş yaşındaki anneme vurup senin oğlun Hizbullahçıdır, katildir diyorlar. Ablam dışındakilerini bir gün sonra bırakıyorlar. Ablamı da (Ayşe Baran) İslami çalışmalarından dolayı Mahkemeye sevk edip tutukluyorlar. … Mahkemede 7 ay sonra bıraktılar.
Cenab-ı Allah bizden razı olduktan sonra bu sıkıntıların hiçbir önemi yok. Bu dünya hayatı öyle veya böyle bitecek. Varsın bazılarımız bu uğurda feda olsun. Yeryüzünde İlahi adaletin İla`yi Kelimetullah`ın hüküm ferman olması temennisi ve dualarımla” şeklinde satırlarına son vermekte.