Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Avusturya parlamentosunda oylanacak “Avusturya İslam Yasa Tasarısı” hakkında açıklamalarda bulundu.
Son dönemde Avrupa`da her ülkenin, kendine özgü bir İslam oluşturma çabasının bulunduğuna dikkat çeken Diyanet İşleri Başkanı Görmez, “Din konusu bir mühendislik konusu değildir. Ülke yöneticilerinin kendi ülkelerine özgü bir İslam oluşturma çabalarının beyhude bir çaba olduğunu belirtmek istiyorum.” dedi.
Bu yasa tasarısıyla Avusturya`nın dini özgürlükler konusunda 100 sene geriye gitmiş olacağını vurgulayan Başkan Görmez şöyle konuştu: "Avusturya, İslamiyet`i resmi olarak 100 sene önce kabul etmiş ilk Avrupa ülkesidir. Hatta 2 sene önce de, İslamiyet`i resmen kabul edişinin 100. yılı törenlerini düzenlediler. Ben de konuk olarak, konuşmacı olarak bu törene katıldım. Diyanet İşleri Başkanlığı olarak bizi ve oradaki vatandaşlarımızı ilgilendiren boyutlarını, Avrupa`daki bütün Müslüman kardeşlerimizi de ilgilendiren boyutlarını dikkate alarak, bu yasa tasarısını büyük bir üzüntüyle takip ettiğimizi ifade etmek isterim. Bu yasa tasarısıyla aslında Avusturya dini özgürlükler konusunda 100 sene geriye gitmiş olur diye endişe ediyorum. Çünkü dini özgürlükler açısından pek çok kısıtlamayı beraberinde getiriyor. Oysa bugün çağdaş dünyada bir yasa tasarısı hazırlanırken o ülkede yaşayan bütün inanç mensuplarını dikkate alarak, bu düzenlemenin yapılması gerekiyor."
“Avusturya`da akli selimin hakim olacağına inanıyorum”
Bu yasa tasarısı dini özgürlükler konusunda pek çok konuda kısıtlamayı barındırdığını belirten Görmez, Parlamentoda ve senatoda bu tasarının genişçe bir tartışma imkanı bulduğunda çıkacağına ihtimal vermediğini ve akli selimin hakim olacağını düşündüğünü söyledi.
“Her ülkenin kendine özgü bir İslam oluşturma çabası, beyhude bir çabadır”
Gömrez şöyle devam etti: "Sadece Avusturya üzerinde değil, Avrupa`daki bütün dostlarımıza, bütün hükümetlere hitaben şunu söylemek istiyorum. Bilhassa azınlık politikaları, entegrasyon politikaları, birlikte yaşama kültürünün zayıflaması, İslamofobinin ilerlemesi neticesinde daha ciddi önlemler almak varken her ülkenin kendine özgü bir İslam oluşturmak çabasını çok büyük bir hayretle izlediğimi ve bunun bütün Avrupa`yı çıkmaza götüreceğini ifade etmek isterim. Nitelikli birlikteliğin önünü açacak özgürlükleri çoğaltmak, din eğitimi ve din hizmetlerinin önündeki imkanları aşmak varken, İslam karşıtlığı, İslamofobi gibi yanlış düşünceleri ortadan kaldırmak için çaba göstermeleri gerekirken, her ülkenin zaman zaman bir araya gelip, güvenlik endişeleriyle kendi ülkelerine özgü bir İslam inşa etmeye kalkışmalarının bilimsel, ahlaki, tarihi hiçbir değeri yoktur, bu doğru değildir.
“Din konusu bir mühendislik konusu değildir”
Orada yaşayan Müslüman vatandaşlarla birlikte bir geleceği inşa etmenin yollarını aramak gerekir. Yaklaşık 40 senedir Avrupa`nın merkezinde din hizmetlerini yürüten bir müessesenin bir mensubu, bir temsilcisi olarak bugüne kadar verdiğimiz her türlü yardımı ve desteği vermeye devam edeceğiz. İlahiyat fakülteleri açılacaksa buna destek vereceğiz. Zaten bazı yerlerde ilahiyat fakülteleri açıldı. İlahiyat fakültelerinin bir güvenlik, bir entegrasyon politikalarının parçası olarak değil, bilimsel bir gayeyle açılması gerekiyor. Her ülkenin kendilerine özgü bir İslam`ı olmaz, İslam evrenseldir ve kaynakları bellidir. Dolayısıyla din konusu mühendislik konusu değildir. Ülke yöneticilerinin oturup kendi ülkelerine özgü bir İslam oluşturma çabalarının beyhude bir çaba olduğunu tekrar belirtmek istiyorum." (İLKHA)