Merve haberleri izlemek için televizyonu açtı. Gündemi takip etmek ve bilhassa başka yerlerdeki Müslüman kardeşlerinin halinden haberdar olmak için haberleri kaçırmamaya özen gösterirdi. Tabi Müslüman coğrafyalarda yaşanan zulümlere öyle her TV kanalı gerektiği kadar yer vermiyordu. Bu tür haberler çoğu zaman başlıklarla sınırlı kalıyordu. Bunu bildiği için bu konuda hassasiyet gösteren Rehber TV'yi açıp izlemeye başladı. Haberlerde; Yahudilerin Filistin'deki katliamları, Arakan'da Budist çetelerin vahşetleri, Mısır'da diktatör zulümleri, kısaca yine Müslümanların çaresizliği ve garipliği vardı. Merve biraz izledikten sonra televizyonu kapatmıştı. Bunu gören ablası Merve'ye:
-Ne oldu, televizyonu neden kapattın?
Merve:
-Daha fazla izleyemedim. Çünkü Müslüman coğrafyalar, işgal ve zulüm altında inliyor. Nerede bir Müslüman varsa nasibine kan, ölüm, gözyaşı düşüyor. Bunları gördükçe yüreğim yanıyor. Ne olacak bu Müslümanların hali? Bu gidişle Müslümanların toparlanıp ayağa kalkması çok zor görünüyor. Ah, ne olurdu şimdi Resulullah aramızda olsaydı. Müminler onun sancağı altında toplanıp tek yürek olsaydı. Ümmet yeniden zaferler kazansaydı.
Ablası:
-Evet, şimdi Resulullah aramızda olmayabilir. Ama şunu bil ki bedenen olmasa da manen aramızda olması bizim elimizde. İstersek ona çok yakın olabiliriz. Bizler onun sünnetini, siyerini ihya ettikçe o manen hep yanımızda olacaktır, dedikten sonra odasından Siyer sınavı için basılan 'Suffa Meclisleri Siyer Dersleri' kitabını getirdi. Kitabın 25. sayfasını açarak okuması için Merve'ye uzattı. Merve okumaya başladı:
- Neden siyer öğrenmeliyiz? Ümitlerin bir kez daha yeşermesini sağlamak için: Müslümanlar olarak bazen mevcut hale takılarak ümitsizliğe kapılabiliyor, iki milyara yakın İslam dünyasının bu derbeder hali karşısında 'Acaba bu halden kurtulmak mümkün mü? Acaba bir daha ayağa kalkabilir miyiz?'deniliyor. Görünürde zor olan ve her geçen gün daha da zorlaşan bu tablo ister istemez insanı etkiliyor ve ümit noktasında dengeleri menfi manada sarsıyor. Ama insan Resul'un hayatını okuyunca, sahabeden bazı isimler üzerinde durunca onların çok ağır şartlar altında ümitlerini kaybetmediklerini görüyoruz. Haçlı saldırılarının İslam dünyasını kasıp kavurduğu, Kudüs'ün işgal edildiği, Mescid-i Aksa'nın kiliseye çevrildiği zamanlarda Selahattin Eyyubi'nin Peygamberin hayatını ve mevlidini okutarak Müslümanları nasıl dirilttiğini hatırlarsak ümitlerin bir kez daha yeşermesinde siyerin önemini daha iyi kavramış oluruz, diye yazıyordu.
Merve büyük bir heyecanla:
- Evet Siyer... Bizler için en güzel örnek olan o kutlu Resul'ün hayatı... Bu ümmet ancak onunla yeniden dirilip ayağa kalkabilir. Yeniden Bedirler, Hayberler kazanılabilir. Ama tüm bunların gerçekleşmesi için o kutlu resulün siyerini, satırlarda bırakmadan hayatımıza dahil etmek gerekiyor. Tam manasıyla öğrenmek, uygulamak gerekiyor. İşte tüm bunları gerçekleştirebilmemiz için siyer sınavı büyük bir fırsat olabilir. Bu sınava katılıp, sınav süresi boyunca sanki Suffa mektebinde Resulullah'tan ders alıyormuşçasına o kutlu iklimde nurlu bir yolculuk etmeye çalışacağım inşallah.
Ablası gülümseyerek:
-Çok doğru bir karar. Büyük fedakarlıklar gösterilerek, bir çok emek, çaba harcanarak düzenlenecek bu sınava bizimde katılarak ve çevremizdeki insanların da katılımını sağlayarak destek olmamız gerekir. Çünkü bu sınavın amacı; kitaplara hapsolmuş, Resul'un mübarek siyerinin daha çok kişi tarafından okunması, anlaşılması, hayatımıza dahil olması ve bu sayede Müslümanların dirilmesidir.
Merve:
- O zaman haydi, haydi siyer sınavına!!!

Tarih: 21 Ocak 2015
Arzu Aşkın / Siverek - Yaş: 26