M. Erkan Yavuz – Muhsin Şenol /Doğruhaber
Türkiye`de meydana gelen kadın cinayetleri birkaç gün konuşulduktan sonra unutuluyor. Sorunun temeline inilip, nasıl bir çözümün olacağı ise konuşulmuyor. Genellikle yapılan tartışmalar ‘idam, ağır ceza, hadım edilsin` şeklinde yapılıyor. Bu tür cinayetlerin önüne geçilmesi için sorunun temeline inilmesi gerektiğini ifade eden Siyer Araştırmaları Vakfı Kurucu Başkanı Muhammed Emin Yıldırım, “Onların arkasından bağırıyoruz, feryat ediyoruz katiller yargılansın, idam edilsin, kısas gelsin, şu olsun, bu olsun ardından iki gün geçtikten sonra mesele soğuyor ve bir daha biri öldürülene kadar kimse somut bir şey yapmıyor” dedi.
İNSAN HAYATI BU KADAR UCUZ OLMAMALIDIR
Bir kadın cinayeti meydana geldikten sonra bunun birkaç gün konuşulduğunu ve sonradan unutulduğunu söyleyen Siyer Araştırmaları Vakfı Kurucu Başkanı Muhammed Emin Yıldırım, “Bu hadiseler devamlı olduğu için bizim hafızamızda bazı şeyler çok daha fazla durmak zorunda. Son bir yılda Türkiye`de yüzlerce kadın cinayeti meydana gelmiş. Ölen insan bizim insanımız, bizim topraklarımızın insanları öldürülüyor. Onların arkasından bağırıyoruz, feryat ediyoruz katiller yargılansın, idam edilsin, kısas gelsin, şu olsun, bu olsun ardından iki gün geçtikten sonra mesele soğuyor ve bir daha biri öldürülene kadar kimse somut bir şey yapmıyor. İnsan hayatı bu kadar ucuz olmamalıdır. İnsan dediğimiz Allah`ın yeryüzüne gönderdiği bir halife ise, insana ihtiram gösterme ve insanı koruma noktasındaki gayret ve çabamız çok fazla olmalı” diye konuştu.
CİNAYETLER SİYASET MALZEMESİ YAPILIYOR
Bu tür cinayetlerin bile siyaset malzemesi yapılmasına tepki gösteren Yıldırım, “Ne yazık ki, üzülerek söylüyoruz bu tür meseleler bile ucuz siyasetin malzemesi yapılıyor. Birileri kendi siyasetleri için, kendi durumları ve ideolojik yaklaşımları için ‘kadınları ezdiler, sömürdüler` diyerek alttan alta İslam`a saldırarak, bir şekliyle bunun faturasını bile bir geleneğin üzerinden İslam`a kesmeye çalışarak sorunları halletmeye çalışıyorlar. Ancak İslam`ın insana, özelde ise kadına bakışına baktığımız zaman bugün birilerinin dillendirdiği gibi hezeyanların olmadığını görürüz.
Sahabenin şöyle bir itirafı var diyorlar ki ‘Biz Peygamber Efendimize (sav) kadınlarla ilgili soru sormaya korkardık. Çünkü ne zaman kadınlarla ilgili bir şey sorduğumuzda bir ayet nazil olurdu. Nazil olan ayet de kadının lehine olurdu` dolayısıyla biz buradan şunu çok iyi anlıyoruz ki, vahyin Kur`an`ın ve sünnetin dili kadının lehinedir. Bugün pozitif ayrımcılık dedikleri konularda bile kesinlikle bu ayrımcılığın altında bile zulüm var aslında, o zulmü insanlara en ideal hayat diye lanse etmeye çalışanlara biz on dört asır önce Efendimizin cahiliyenin o zifiri karanlık devrinde insanlığı getirdiği seviyede, insanın ve kadının yerinin neresi olduğunu çok iyi görüyoruz” dedi.
PANSUMAN YÖNTEMİ İLE BU SORUN ÇÖZÜLMEZ
Bu tür toplumsal hastalıkların pansuman tedavi yöntemi ile çözülemeyeceğini vurgulayan Yıldırım, “Bugün eğer biz çözüm istiyorsak, sıkıntıların bitmesini istiyorsak pansuman tedaviler ile bunları kapatamayız. İdam deniliyor tamam idamı getirelim? Cumhuriyetin karanlık dönemlerini saymazsak 1984 yılına kadar yaklaşık 700 insan idam edildi. Bunların çoğu ise Müslümanlardan oluşmaktadır. Dolayısıyla gelen idam yine asıl suçluya değil, insanları katleden, insanlara tecavüz eden, vahşice namusa el uzatanlara değil yine siyasi düşünce anlamındaki insanlara ve çoğunlukla Müslümanlara fatura ediliyor. Dolayısıyla toplumsal hastalıkları çözerken cezai müeyyideleri konuşmak sorunları çözmeye yetmiyor” şeklinde konuştu.
İSLAM`IN BAKIŞ AÇISI BİR BÜTÜN OLARAK UYGULANSIN
İslami kuralların bir bütün olarak ele alınması gerektiğini vurgulayan Yıldırım, “Ya da kısasa kısas diyorlar ‘Kısasta sizin için hayat vardır` biz buna iman etmişiz. Yıllar yılı bunları söyledik söylüyoruz. Ama siz bugün işinize geliyor diye Kur`an`ın bu emrini sadece cımbızla çeker bunu insanlara verirseniz hiç kimse kusura bakmasın. Biz İslam`ın o sistemi içerisinden bir parçasının kullanılarak o parçasının da üzerinden İslam`a saldırılmasına asla müsaade etmeyiz. Böyle bir şeye ne elimiz, ne dilimiz nede gönlümüz müsaade etmez. İslam bir bütündür. Şayet olacaksa bir bütünün içerisinde kısasın bir yeri ve anlamı vardır. Yoksa oradan bir parçayı aldığınız zaman öte yandan toplumun diğer taraflarını ıslah etmedikten sonra onun da bir faydası olmayacaktır” şeklinde konuştu.
ÇÖZÜM KUR`AN AHLAKIDIR
Bu tür toplumsal sorunların Kur`an ahlakının tam olarak anlaşılmasıyla çözüme kavuşabileceğini dile getiren Yıldırım, “Bugün bazı İslam ülkelerinde güya İslam`ın ceza hukukuna uygun bazı maddeler işletiliyor? Ama sistem tamamen İslami olmadığı için ceza hukuku içerisinde işletilen o maddeler yine toplumsal olarak bazı sıkıntıları pansuman anlamında tedavi ediyor. Aslında köklü bir değişim, köklü bir müdahale lazım. Önce insanlar tevhit üzerine eğitilecek, tevhidin ne olduğu anlaşılacak, Lailaheilallah Kelime-i Tayyibe`si tam anlamıyla kavratılacak, onun üzerinden insanların akılları eğitilecek kavramlara yükledikleri anlamlar zihin dünyasına nakşedilecek, arkasından ruhlar eğitilecek ve Kur`anî ahlâk ile ahlaklanacaklar. Bunların üzerine o ceza ahkâmı bina edilecek. Böyle olmaz ise yapılacak hiçbir şey yok” ifadelerini kullandı.
BU SORUNLARIN TEMELİNE BAKMAK GEREKİR
Kadının teşhir edilip reklam malzemesi yapıldığını söyleyen Yıldırım, “Bakın bugün başta görsel medya olmak üzere, sokakta, caddede ve daha birçok yerde gayri ahlaki sıkıntılar var. Kadını her türlü reklam aracı olarak kullanıyorsunuz, Kadının üzerinden ticaret yapıyorsunuz, kadının üzerinden siyaset yapıyorsunuz ve kadını teşhir ediyorsunuz. Böyle bir zeminde ahlaka ait bazı değerleri korumak mümkün müdür? Dolayısıyla bizim işi temelden almamız gerekir” dedi.
KADIN BAŞIMIZIN TACIDIR
Nebevi metodun iyi anlaşılıp uygulanması halinde kadın cinayetlerinin önüne geçilebileceğine dikkat çeken Yıldırım, “Şayet öncelikle kadın cinayetlerini önlemek istiyorsanız kadını suiistimal etmekten elinizi çekeceksiniz. Kadın başımızın tacıdır. Cennet annelerin ayakları altındadır. Her bir kadın da anne adayıdır. Biz özellikle burada anneliği sadece doğum ile sınırlı tutmuyoruz. Çünkü Peygamber Efendimizin bizlere öğrettiği terbiyeden bunu anlıyoruz. Annelik adına gayret gösteren ve annelik adına bir çaba içerisinde olan her kadın anne adayıdır. Ve cennet onun ayağı altındadır. Böyle bir nebevi ilke ile hareket eden bir sistemi tam anlamıyla anlayıp hayatımızda uygulamadığımız sürece bu sıkıntılardan kurtulamayacağız” ifadelerini kullandı.
YEGÂNE ÇÖZÜM İSLAM`DADIR
Peygamber Efendimizin Veda Hutbesi`nde kadının bir emanet olduğuna vurgu yaptığını belirten Yıldırım, “İnşallah biz Müslümanlar olarak kadının aile içindeki konum ve değeri, Peygamber sav hayatındaki değeri ve yeri kadınları emanet ederken özellikle erkeklere söyledikleri ve bu emanetin ne anlama geldiğini bilmek gerekir. Ümmeti ile sözleşmesi ve son konuşması olan Veda Haccı`ndaki hutbesinde kadınları ümmete emanet edişini bu ilkeler çerçevesinden ele alırsak inşallah en güçlü çözümü Müslümanlar olarak topluma bizler vereceğiz. Ve insanlık şunu fark edecek ki, dertlere derman olabilecek yegâne çözüm İslam`dadır. İslam`ı bu manada bizler doğru bir şekilde anlayıp hayata tatbik etme noktasında gayret içerisinde olduğumuzda sıkıntılarımızı çözeceğiz” diye konuştu.
NAMUS KAVRAMI HEM KADIN HEM DE ERKEK İÇİN AYNIDIR
Namus kavramının hem kadın hem erkek için eşit olduğunu söyleyen Yıldırım, bir ayırımın yapılmasının yanlış olduğunu ifade ederek şöyle konuştu: “Bu toplumda tamamen yanlış oluşturulmuş bir algıdır. Kadın kötü bir şey yaptığı zaman ‘namussuzluk` erkek yapınca da erkeklik oluyor.
Böyle bir anlayış yanlış ve sakattır. Kur`an`ı Kerim`de zina yapan kadın ve erkek ayrımı yoktur. İkisinin yaptığının da günah olduğunu söylüyor. Aynı zamanda ayrım yapılmadan Allah katında ikisinin de yaptığının büyük bir cürüm olduğunu söylüyor. Dolayısıyla sistem olarak İslam`ı benimsediğiniz zaman zaten burada sorumluluk iki tarafa da eşit bir biçimde yüklendiği için sorunların birçoğu çözülüyor. Bu yanlış algılardan dolayı sorunların birçoğu ortaya çıkıyor. Burada Rabbimiz ne emrediyorsa, Kur`an ve Peygamber (sav) bize bu manada ne söylüyorsa bunları çok iyi öğrenmeli ve bu konuda da söylenenleri yerine getirme adına da hassasiyet içerisinde olmalıyız ki toplumsal düzende bu nebevi ilkeler çerçevesinde yeniden ortaya çıksın.”