FİKRET ÖZKAN /DOĞRUHABER

Son günlerde gündeme gelen ve 1990`lı yıllarda 28 Şubat sürecinin de bahane edilerek haklarında türlü hile ve komplolar kurularak cezaevlerine atılan bölgenin dindar halkının yıllardır zindanlarda çürümeye terk edilmiş çocuklarının acı hikâyeleri her yeni gün giderek ortaya çıkmaya devam ediyor.

Gazetemizin hemen hemen her hafta bir ya da iki kişiyi gündeme getirdiği bu ibretlik olayları okuyan Bölgenin acı ve ıstırap çektirilmiş dindar halkı kimi zaman kendileri kimi zaman da cezaevlerinden mektuplarla bizlere ulaşarak haklarında çevrilen kumpasları ve kendilerine yapılan hukuk dışı uygulamaları anlatma imkânı buluyor. 2001 yılında memleketi Batman`da arkadaşını ziyaret etmek için evine giderken maskeli ve kim oldukları belli olmayan kişiler tarafından yapılan bir baskın sonucu bir çatışma ortasında kalan ve yakalanan Emin Sabaz`ın kardeşi Hüseyin Sabaz ağabeyinin yaşadığı hukuksuzlukları gazetemize anlattı.

“DEVLET DİYE BİR ŞEY YOK, ÇETELER İNSANLARIN, ÖZELLİKLE DE İNANANLARIN BAŞINA MUSALLAT OLMUŞTU”

O günü hatırlamak istemeyen ve aile olarak kendilerine yaşatılan mağduriyetleri nefretle anan Hüseyin Sabaz, o gün ağabeyinin arkadaşının baskın yapan şahıslara verdiği tepkinin çok doğal bir tepki olduğunu söyledi.

Hüseyin Sabaz, “Her gün polis adına insanlar kaçırılıyor, katlediliyor ve kimsenin izine bile rastlanılmıyor. Cevzet Soysal olayı ortada. Polis adına onu kaçıranlar vahşi bir şekilde katletmişler. Yüzleriniz maskeli olarak bir eve baskın yapıyorsunuz ve hiçbir şey söylemeden çatışmaya başlıyorsunuz. O değil de biz olsak ne yapabiliriz ki? Maalesef hiçbir insanın can güvenliğinin olmadığı acı dönemlerdi. Devlet diye bir şey yok, çeteler insanların, özellikle de inananların başına musallat olmuştu. Abim o esnada orda misafir olarak bulunuyordu. Daha sonra bir çatışma çıkıyor. Çatışmadan sonra polis olduklarını söyleyen bu adamlara mukavemeti bırakıyor ve teslim oluyorlar. O günden sonra da gerek abime gerekse de ailemize karşı zulüm başlıyor.” ifadelerini kullandı.

“İNSAN OLANLAR, İNSANLIKTAN NASİBİNİ ALANLAR, ALLAH`TAN KORKANLAR BU İŞKENCEYİ YAPAMAZLARDI”

Bu olaydan sonra mahkeme sürecinde yaşadıkları komplo ve mizansenlere de dikkat çeken Sabaz, yakalanan abisinin günlerce o evde işinin ne olduğunun sorgulandığını, yakalanan diğer şahsın mahalleden abisinin arkadaşı olduğunu ve arkadaşına normal bir ziyarette bulunduğunu delillendirmelerine rağmen, bu delillerin dikkate alınmadığını söyledi.

Sabaz, “ O dönemlerde Batman`da insanlar çok yoğun bir işkenceden geçiriliyordu. Kendisini hem psikolojik hem de fiziksel olarak çok büyük bir işkenceye maruz kaldı. 6 gün boyunca gözaltında işkenceden geçirildi. Birileri abimi orada görüyor ancak abim utandığı için de ona kendisini tanıtmıyor. Aslında ailesinin çektiği işkenceden haberdar olmasını ve üzülmesini istemiyor. Ancak daha sonra kendisine yapılan işkencelerden haberdar olduk. Şunu söyleyebilirim: İnsan olanlar, insanlıktan nasibini alanlar, Allah`tan korkanlar bu işkenceyi yapamazlardı. Günlerce işkence altında bırakarak istediklerini imzalatana kadar bu vahşeti uyguladılar. Sonra da suçlu diye cezaevine attılar.” şeklinde konuştu.

“DGM`LERCE VERİLEN SİYASİ BİR KARARLA ABİME CEZA VERİLİYOR”

Ağabeyinin cezaevine girmesinden sonra kendisine ancak kıyafet ulaştırabildiklerini belirten Sabaz, sözlerine şöyle devam etti: 

“Ağabeyim o gün arkadaşını sadece ziyarete gitmişti. Bunu da defalarca avukatı dile getirdi. Hatta bu söylediklerinin kayıtlara geçmesini talep etmesine rağmen kayıtlara geçmediğini biliyoruz. Orada bulunan silahın da ev sahibine ait olduğunu, ev sahibinin kendisi kabul ediyor. Ev sahibi ağabeyimin kendisine ziyarete gelen bir misafir olduğunu, çatışmaya girmediğini belirtiyor. Ancak buna rağmen silahın kime ait olduğuna dair bir rapor hazırlanmıyor. DGM`lerce verilen siyasi bir kararla abime ceza veriliyor.”

“MAĞDUR EDİLDİĞİMİZ YETMİYORMUŞ GİBİ BİR DE BİZE TAZMİNAT DAVASI AÇILDI”

Ağabeyinin Gaffar Okkan suikastinden yargılandığını oysa ağabeyinin Diyarbakır`ı bile tanımadığını, o akşam da orada olmadığını kendisi kadar ona ceza verenlerin de bildiğini ifade eden Sabaz, kendilerine yapılan bu iftira ve haksızlık hakkında İnsan Hakları Mahkemesine de başvuruda bulunduklarını söyledi.

Sabaz, “Abime atılan iftira ve kurulan bir komplo ile mağdur edildiğimiz yetmiyormuş gibi bir de bize tazminat davası açıldı. Biz de AYM`ye; karşı bir dava açtık. Tutuklanmasında, gözaltı süresi içerisinde gördüğü işkencede, cezaevine giriş süreci ve mahkemede yaşanan hukuksuzluklara kadar her şeyi açıkça ortaya koyduk ve zorla, işkence altında kabul ettirilen ifadelerin hukuki bir geçerliliğinin olmadığını maalesef ispat etmek durumunda kaldığımız bir hukuk sistemi ile karşı karşıya kaldık. Böylesi bir komplo ile hukuksuz bir şekilde ağabeyime 36 yıl ceza verildi. 14 yılını cezaevinde geçirdi. 5 yıl içinde yargılanması bitmeyen ağabeyimin mahkemesi 6. yılı içerisinde apar topar bitirilmeye çalışıldı.” ifadelerini kullandı. 

Ağabeyinin yakalanmasından sonra onun üzerinden ailesinin de cezalandırıldığını ve bu zulmün her geçen gün katmerlenerek devam ettiğini belirten Sabaz, ağabeyi üzerinden en büyük zulmün ise 92 yaşında olan babalarına çektirildiğini söyledi.
Sabaz, “Ağabeyim yargı zulmü ile kendisine ceza verildikten sonra bu sefer de cezaevi uygulamaları ile ikinci bir zulümden geçirilmeye başladı. Keyfi uygulamalar ile sürekli yeri değiştirildi, birçok cezaevine gönderildi. Kendisi de, ailesi de mağdur edildi.  Babamız şu an 92 yaşında ve oğlunu ziyaret edemiyor. Ailesi aynı şekilde mağdur edildi.” dedi.

“ŞAHSEN BU KONUDA VİCDANEN RAHAT DEĞİLİZ VE BUNUN SIKINTISINI YAŞIYORUZ”

Ağabeyinin mağdur edildiğinin en büyük belgesinin onu yargılayan hakim veya savcının avukatlarına yaptığı itirafı olduğunu belirten Sabaz, ağabeyini yargılayanların avukata, bir konuşmasında; “Bu şahsın hiçbir suçu yok, neden böyle bir cezaya çarpıtıldığını biz de anlamadık. Şahsen bu konuda vicdanen rahat değiliz ve bunun sıkıntısını yaşıyoruz.” dediklerini söyledi.

Sabaz, “O zamanki süreç ve uygulamalar şu anki gibi olmadığından dolayı insanlar çok rahat bir şekilde bu konunun üzerine gidemiyordu. Çünkü üzerine gidildiği vakit, emniyetin içerisinde çöreklenmiş paralelcilerin tehditleriyle karşı karşıya kalıyorlardı.  Kendilerini ‘Siz bunun üzerine giderseniz cezaevinde olmayan kardeşleriniz ya da aileniz bu işten zararlı çıkar. Biz Gaffar Okkan cinayeti ile bu işin altında kaldık. Bir şekilde bunu medyaya verip bunun dosyasını kapatmak adına birilerine peşkeş çekmemiz gerekiyordu.`  diyordular. Anlaşılacak gibi değil. Bunun bir komplo olduğunu polis kabul ediyor, hâkim savcı kabul ediyor. Ancak benim abim 14 yıldır cezaevinde yatıyor. Bu nasıl adalet sayın yetkililer?” diyerek adeta isyan etti.

Ağabeyinin kendisinin de ifadesinde dindar bir şahsiyet olduğunu, her Müslüman gibi kendisinin de camiye gidip namaz kıldığını, Kur`an dersi verdiğini ve bunlardan hiçbir pişmanlık duymadığını dile getirdiğini belirten Sabaz, kendilerinin de bir Müslüman olarak ağabeyinin bu işlerinden gurur duyduklarını ve ağabeyini tanıyanların da bu kimliği ile tanıdığını belirtti.

HERKES İÇİN ADALET DİYORSAK…

Sabaz, “Bizim burada mağdur olduğumuz asıl önemli mesele yargılama yapılırken yaşadığımız hukuksuzluk. 28 Şubat darbesi ile gerçekleşen bir hukuksuzluk var ortada. Avukatın delil olarak sunduğu ve basında da yer alan bir haber vardı. Bir PKK mensubu polis aracına saldırıp bomba patlatıyor ve bomba sonucu 6 polis yaralanıyor. Yerel mahkemede 6 defa ağırlaştırılmış müebbet alıyor ve bu Yargıtay`a gidiyor. Yargıtay, herhangi bir ölüm olayının olmadığından ötürü bu kararı bozarak dosyayı mahkemeye tekrar gönderiyor. Mahkeme bu sefer yaralanan kişi sayısına göre her bir yaralı için 16 yıl hapis cezası ile cezalandırıyor. Herkes için adalet diyorsak ve hukukun önünde herkesin eşit olduğunu düşünüyor isek abimin de herhangi bir ölüm olayının olmadığından dolayı yeniden yargılanırsa bu mağduriyetin de bu şekilde giderileceğini düşünüyoruz ve yetkililerin de biraz daha adil bir şekilde davranmalarını bekliyoruz.” dileğinde bulunarak mağduriyetlerinin giderilmesi için çağrıda bulundu.