Bismillah…

“Oku! Yaradan rabbinin adıyla… O ki insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku! Rabbin kerem sahibidir. O kalemle yazmayı öğretti. İnsana bilmediklerini öğretti.” (Alâk / 1-7)

“Kim bir ilim öğrenmek için bir yola sülûk ederse; Allah onu cennete giden yollardan birine dâhil etmiş demektir. Melekler ilim talibinden memnun olarak kanatlarını üzerine koyarlar. Semâvat ve yerde olanlar ve hatta denizdeki balıklar âlim için istiğfar ederler. Âlimin âbid üzerindeki üstünlüğü dolunaylı gecede kamerin diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir. Âlimler peygamberlerin varisleridir. Peygamberler ne dinar ne dirhem miras bırakırlar. Ama ilim miras bırakırlar. Kim de ilim elde ederse bol bir nasip elde etmiş demektir.” (Ebu Davud, Tirmizi, İbn–u Mace)

Allah azze ve celle, peygamberlerine sahifeler ya da kitaplar indirmiştir. Onları ve ümmetlerini ‘kendilerine kitap verilenler` diye adlandırmıştır. Kitap verilmek; lütfa mazhar olmak, kitap verilmek; terakki etsin diye seçilenlerden olmak, kitap verilmek; nefsini, muhitini en mühimi de rabbini tanısın diye merhamet edilenlerden olmak demektir. İşte Kur`an`ın bütün beşere hitap eden bir kitap olarak nazil olmasıyla beraber insanlığın tümü kendisine kitap verilip okumayla emr olunanlar olmuştur.

Rabbimizi en çok Rahim, Kerim, Rahman isimleriyle tanıdığımız gibi bir de ‘Alîm` ismiyle tanırız. O`nun kendine has olanlar dışında her isminin kullarındaki yansıması, yine O`ndaki güzelliğin kulda tezahürüdür. Buna binaen O`nu eşsiz kılan zati vasıflarının dışındaki sıfatların katrelerinin bir kulda bulunması ise, o kulun kendi cinsleri arasında nadideliğinin nişanesi olur. İşte ilim sahibi olmak, bilen olmak, bilge olmak bu türden bir kıymet ve değerdir.

Bahsettiğimiz değerleri hangi kardeşimizin üzerinde görsek bundan mutluluk duyuyor ve iftihar ediyoruz. Özellikle hanım kardeşlerimizi çok okumuş ve kendini yetiştirmiş birer mümin olarak görünce bu iftihar misliyle artıyor. İslam`ı ve davasını temsil edecek, bunu hedeflemiş, bunun yaratılış gayesi olduğunu özümsemiş her ferdin, ilim–irfan olmaksızın muvaffak olamayacağını da net olarak anlamış olması gerekir. Sorumluluklarınızı yerine getirmek, muhatabınızı ikna etmek hatta ilzam etmek dahi ancak bilgi dağarcığınızı genişletmeniz ve ömrünüzün hatırı sayılır bölümünü okumaya ayırmanız, bunlarla iştigal ederek geçirmenizle alakadardır. Okudukça bilmediklerinizin ne kadar da çok olduğunu anlayacak, öğrenmenin hazzını yaşayacak, iştiyakla okumaya ve okutmaya devam edeceksiniz inşallah.

Çok uzun değil 30–40 sene öncesine kadar Kur`an okumayı öğretecek bayan hoca sayısı dahi çok azdı. Eğer bir mahallede bu şekilde iyi okuyan ve okutan biri varsa, o muhitin seviyeli, kendini yetiştirmiş kadınlarından sayılırdı. Hele buna biraz da fıkıh ve siyer bilgisi de eklenmişse kıymet kat kat artardı. Ancak o kadar hızlı bir değişim yaşadık ki; Allah`a hamdolsun artık değil her mahallenin, her evin bir Kur`an hocası vardır neredeyse.

Tabi bu hızlı gelişimden kaynaklanan bir takım şaşkınlıklar da hâsıl olmadı değil. Eski bilgisinin kendisine kâfi geleceğini uman kardeşlerimiz, nerede eksik kaldıklarını anlamakta sıkıntı yaşadılar. Okumayı, ilim tahsilini sürdürenlerle aralarında uzun mesafeler açılmış, bunun ötesinde karşı cenahta da bu yönde ciddi adımlar atılmıştı. Bunu fark edip daha da önemlisi kabul edenler hemen atağa geçip, zaruri ihtiyaçlarını karşılama, dünyevi vazifelerinden asli olanları yapma dışında kalan zamanlarını okumaya, araştırmaya, ilim meclislerine ve tedris mekânlarına tahsis etmeye başladılar. Fark edemeyenler ya da kabul gösteremeyenler ise yerlerinde saymaya devam ettiler.

Okuma ve kendini geliştirme derken kastımız evvela daimi bir alışkanlıkla düzenli bir şekilde kitap okuma ve tahlil etme alışkanlığıdır. Önce, hayatı idame ettirecek temel ihtiyaçlar kadar kitaba ihtiyaç duymak, bunu hissetmek gerekir. Hiç mübalağasız ‘okumazsam hizmet edemem, okumazsam yaşayamam` diyecek derecede okumaya ihtiyaç duymalı, sizi bu raddeye getirecek bir alışkanlık peyda ettirmelisiniz. Akabinde okuduklarınızı tahlil etmeye, delillerini dikkatle incelemeye, daha önce okuduklarınızla kıyas etmeye ve neticede bir fikir edinmeye, fikir üretmeye gayret etmelisiniz.

İkinci olarak imkânı olan ve hatta imkânlarını zorlayabilen herkesin ilim tahsil edilen bir mekâna talebe olarak devam etmesidir. Bu mekân, artık elhamdülillah çokça yaygınlaşan medreselerimiz olabileceği gibi İslamî hudutları çiğnemeyeceğiniz, harama girmeyeceğiniz, kendinizi muhafaza edebileceğiniz başka bir eğitim–öğretim yeri de olabilir. Medrese ve okullar dışında da artık dernek vakıf bünyelerinde sistemli bir şekilde tasarlanmış, belki yıllara yayılmış öğretim programları uygulanmakta, ciddi hizmetler sunulmaktadır.

Bir şekilde genel kültür ya da malumat tarzında olan bilgilerinizi düzenli ve kâmil bir ilme tebdil etmenizi tavsiye ediyoruz. Henüz gençlik çağında olanlarınız elbette daha avantajlı, ömrünüzün başlarında olmanız hasebiyle tavsiyelere uyma noktasında fırsatları değerlendirmeye daha elverişlisiniz. Bu yüzden söylediklerimizi sizin için zorunluluk hükmünde görüyoruz. Ancak bir aile kurmuş olması, çocuk sahibi olması, yaşça ilerlemiş olması gibi nedenlerle fırsatları kaçırmış olduğu vehmine kapılanlara da hususiyetle sesleniyor, hemen harekete geçtiklerini gözlemek istediğimizi bildiriyoruz.

Hal–i hazırda öğrenim gören ve bu işi ciddiyetle büyük özverilerle yapan bacılarımıza da şunu hatırlatalım: Ders kitaplarınız dışında İslami kitapları okumuyorsanız doldurduğunuz boşlukların yanında açılan gediklerden haberdar değilsiniz. Aşırılıktan uzak, Kur`an ve sünnet eksenli düşünen ve hareket eden Müslüman alim, önder ve fikir adamlarının eserlerini büyüklerinize de danışarak okuyun. Dikkatle tahkik edin ve çıkarımlarınızdan kendinize bir fikir dünyası tesis edin. Nefsiniz adına, çevreniz adına, davanız adına bir takım kararlar alın ve uygulamaya koyulun. Hiçbir insanın hayatının sonuna kadar birilerinin direktifleriyle amellerini düzenlemesi mümkün değildir. İlk etapta bu şekilde ilerlese bile sonraki aşamalarda kişi kendi kendine verdiği telkinlerle yola devam eder. Bu da yine kitap okumakla mümkündür. Çünkü kitap okuyan kişi sürekli konuşarak kendine nasihat eden biriyle karşı karşıya değildir. Ya da fikirlerini anlatırken sesi ile kulaklarını da meşgul eden bir zat yoktur huzurunda. Okuyucu kitapla baş başa; duygulanır, heyecanlanır, ilahî aşkı hisseder, rabbinden utanır, rabbine sığınır, kendini eleştirir, hatalarını tespit, yanlış düşüncelerini tashih eder, bilmediklerini almışsa kaydeder, almamışsa diğer bir kitaba havale eder.

Geçmişte kitapların azlığı, imkânların yokluğu; az kitap okumanın ve tahsilden uzak durmanın sebepleri iken, hal–i hazırda elbette ki tembellik ve adet edilmezlikle beraber televizyon ve özellikle de internet müptelalığı bunun sebebidir. Bazen aralıksız birkaç saati internet başında, 2–3 saatini de televizyon seyrinde geçiren ne zaman fırsat bulacak da kitabını okuyacak ya da ilim tahsil edecek?

Bütün Nisanur okuyucularının bu camiayı temsil edecek nitelikte olmalarını isteriz. Her bir Nisanur okuyucusunun, bulundukları her platformda bilgileri, kültürleri ve duruşlarıyla kendilerine has bir profil çizmelerini bekliyoruz. Bu profili, çok az kimseye nasip olacak tecrübelerinizi ilim, fikir ve kültür seviyesiyle birleştirince yakalamanız Allah`ın izniyle zor olmayacaktır.

Rabbim, tüm kardeşlerimizi okuyan, okuduğunu anlayan, anladığı ile amel eden ve topluma bu vasıfları ile örnek olmuşlardan eylesin.

Allah`a emanet olunuz.

Başyazı / Nisanur Dergisi / Şubat 2015 (39. Sayı)