Siirt Barosu Başkanı Cemal Acar, kamuoyunda İç Güvenlik Paketi olarak bilinen polis ve vazife salahiyet kanunu hakkında değişikliği ön gören kanun tasarısı içeriğinin Türkiye'yi Ceza Muhakemesi bağlamında 1990 öncesine götürdüğünü ifade etti.
Ceza muhakemesinde soruşturmanın amirinin savcı olduğunu ve gözaltı, arama, yakalama ve tüm ceza işlemlerinin savcının emri ve hakim onayı ile yapıldığını belirten Acar, gelecek olan bu düzenlemede savcılık makamının baypas edileceğini ve polisin doğrudan gözaltına alabileceğine dikkat çekti.
Bu durumun savcılık makamını etkisiz hale getirebileceğini ifade eden Acar, 48 saat boyunca polisin takdiri ile kişilerin gözaltına alınmasını Ceza Muhakemesine ve Anayasa'daki temel haklara aykırı buldukları dile getirdi.
Bu paketin Türkiye için 1990 öncesine dönüş olduğunu belirten Acar, "Siyasal iktidar 2003’ten beri yaptığı reformlarla hukukçuların ve kamuoyunun sivil toplum kuruluşlarının takdirini kazanmıştı. Çıkarılan uyum paketleri ile ilgili toplumu demokratikleştiren toplumu daha çok rahatlatan temel insan haklarını daha çok savunmak için reformlar yapılırken maalesef son yıllarda özellikle bu paketle Türkiye temel insan hakları alanında oldukça geriye gidecektir." diye konuştu.
Gereksiz gözaltılar halkın kin ve nefretini artıracak
Bu tasarının AHİM'de çok gereksiz mahkumiyet ve tazminatlara yol açacağını düşündüklerini ifade eden Acar, bu paketin bu şekliyle topluma bir katkısı olmayacağını ve kesinlikle geri çekilmesi gerektiğini söyledi.
Bu düzenlemenin bölgede reaksiyonun tekrar artmasına neden olacağını belirten Acar, olabilecek gereksiz ve yersiz gözaltıların halkın kin ve nefretinin artmasına yol açabileceğini vurguladı.
Tasarının bölgeye özellikle huzur getirmekten uzak olduğunu, bunun Kürt sorununun çözümüne de bir katkısı olamayacağını ifade eden Acar, bu iç güvenlik paketiyle valinin doğrudan kolluğa yapılan soruşturmalarla ilgili talimat verebileceğini, bunun da yine ceza muhakemesinde savcının, soruşturmayı yürüten bir özne olarak etkisiz hale getirebileceğini belirtti.
Bu paketteki diğer bir sıkıntının da dinlemelerle ilgili olduğunu dile getiren Acar, Şimdiye kadar dinleme olduğu idea eden yerlerdeki Mahkeme Hakimleri karar veriyordu. Fakat bu pakette Ankara'da bir süper hakim ihdas ediliyor. Türkiye'de yapılacak olan bütün önleyici dinlemelere Ankara Ağır Ceza Mahkemesi üyesi karar verebilecektir. Bu da sağlıklı olmaz. Türkiye'deki bütün istihbari dinlemelerin tek elden ve tek hakimden yürümesi Anayasamızda ön görülen ve kanunlarımızda temel birlik olan doğal yargıçlık ilkesine aykırıdır." diye konuştu.
48 saat gözaltı birçok suiistimale yol açar
90'lı yıllarda da gözaltıların adli kolluk takdiri ile yapıldığını ve günlerce gözaltına alınan insanlardan savcıların, hakimlerin haberi olmadığını dile getiren Acar, "Bu da bir çok insanın karakollarda işkenceye maruz kalmasına ya da karakollardan sonra kaybolmasına neden olan bir etkendi." dedi.
Polise verilen geniş yetkileri de eleştiren Acar, "Bu düzenlemede şunu anlıyoruz. Polis bu yakaladığı kişileri gözaltına alma işlemini de kendisi uygulayacaktır. Burada savcılık makamı hiç yoktur. 48 saate kadar polis savcıya haber vermek zorunda değil, kanun bu zorunluluğu kaldırıyor. 48 saat boyunca gözaltına alıp eğer tutuklanması talep edilecekse ya da adliyeye sevk edilecekse bundan savcılık makamı haberdar edilecek. 48 saat boyunca savcının gözaltına alınacak kişilerden haberinin olmamasının birçok suiistimale yol açacağını mutlak suretle düşünüyorum." ifadelerini kullandı.
Bu cinayetler ahlaki çöküntüden kaynaklanıyor
Yakılarak öldürülen Özgecan Aslan'ın katili hakkında da konuşan Acar, bu tür vahşice olayların ahlaki çöküntüden kaynaklandığını ifade ederek, daha çok önleyici tedbirle, eğitimle, psikolojik ve sosyal eğitimle bu tür vakaların önüne geçilebileceğini söyledi.
Bu tür vahşi cinayetlere karşı ağır cezalar verilmesi gerektiğini söyleyen Acar, bu tür canavarca işlenen suçlarda şartlı tahliyeler kaldırılarak, müebbet cezalar verilebileceğini ifade etti. (Muhammed Dayan, Mehdi Güneş - İLKHA)