Anayasa Mahkemesinin, "tanıkların dinlenmemesi" nedeniyle verdiği "hak ihlali" kararının ardından tahliye edilen Balyoz Davası sanıklarıyla hukuki olarak aynı durumda olan Mustafa Ozan adlı mütedeyyinin, başvurularının ilgili mahkemelerce değerlendirilmemesi yargıdaki çifte standardı bir kez daha gözler önüne serdi.
Anayasa Mahkemesi; cezaları Yargıtay tarafından onanan Balyoz Davası sanıklarının bireysel başvurularını kabul etmiş, eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ve eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman'ın davanın avukatlarının talebine rağmen mahkeme tarafından dinlenmemesini hak ihlali olarak değerlendirmişti. Yüksek Mahkemenin kararının ardından davanın sanıkları yerel mahkemeler tarafından tahliye edilmişti.
Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcı olduğuna ve diğer davalar için emsal teşkil ettiğine dikkat çeken Ozan, Balyoz Davasındaki hak ihlallerinin aynısının kendi dosyasında da mevcut olduğunu ifade ederek yeniden yargılanmak istediğini dile getirdi. Balyoz Davasında olduğu gibi kendisinin de tanıkların dinlenmeden adeta yargısız infaza kurban edildiğini belirten Ozan, yeniden yargılanmak için verdiği 3 dilekçenin cevapsız bırakıldığını belirtti.
Polislerin kurduğu kirli tezgâh sonucu 19 yaşında iken cezaevine konulan ve 17 yıldan bu yana cezaevinde olan Ozan'ın yaşadığı-yaşamaya devam ettiği hukuksuzluk 28 Şubat'ın dindarlar için bitmediği yorumlarını beraberinde getirdi. Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevinde hükümlü olarak bulunan Ozan, yaşadığı mağduriyeti ve uğradığı haksızlıkları İLKHA'ya gönderdiği mektupta dile getirdi.
Paralel polisler tarafından kaçırıldı, iddiası
Diyarbakır'da 1998 yılında paralel polisler tarafından kaçırıldıktan sonra en ağır işkencelerden geçirilen Mustafa Ozan adlı üniversite öğrencisi, iddiaya göre aynı zihniyetin yargı ayağı tarafından müebbet hapse mahkûm edildi. Camiye gitmeyi, müebbet hapisle cezalandıracak kadar büyük bir suç! olarak gören dönemin yargıçları, bir camii çıkışında kendiliğinden gelişen adi bir kavgaya hiç bir müdahalesi olmayan Ozan'ı, örgütlü bir suça karıştığı iddiasıyla cezalandırdı.
Yaşadığı hukuksuzluğu dile getiren Ozan, kaçırıldıktan sonra önce işkence edilerek sorgulandığını, resmi gözaltı işlemlerinin ise bir gün sonra başlatıldığını ifade etti. Ozan mektubunda şunları belirtti: "Ben 29.10.1998'de bir cami çıkışı, yatsıdan sonra eve giderken önümü kesen sivil polisler tarafından kaçırılarak gözaltına alındım. Direkt işkenceye alındım. Bir suç üstlenmem için ölümle tehdit edildim. 'Burası Diyarbakır'dır faili meçhuller şehri, şayet bir suç üstlenmezsen seni öldürüp bir ıssız yere atarız, faili meçhul olursun.'dediler. Hem de işkencelere maruz bırakıldım. Benim gibi başkaları da gayri resmi kaçırılıp işkence altına alınmıştı. Bir kişinin suç üstlenip benim üzerime ifade vermesi üzerine 30.10.1998'de yani bir gece sonra ve gece saat 03.00 gibi bir saatte sanki ben yeni yakalanmışım gibi daha yeni yeni beni hastaneye götürdüler, işlemlerimi yapıp resmiyete döktüler."
Mahkemeler işkenceci polisleri korudu...
Yargılandığı mahkemenin kendilerine işkence yapan polisler hakkında işlem yapmadığını belirten Ozan, "O dönemin mahkemeleri işkence gördüğümüzü detaylı bir şekilde ifade etmemize rağmen hiç bir işlem yapmadılar. Sonradan 2008'den sonra işkence nedeniyle suç duyurusunda bulunduğumda işe 10 yıllık zaman aşımı nedeniyle işkenceci polis hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararını bana tebliğ ettiler." ifadelerini kullandı.
Mahkeme, tanıkları dinlemeden ceza verdi
Kendisi ile ilgili suçlamaların işkence edilen bazı kişilerin ifadelerine dayandığının altını çizen Ozan, suçsuzluğunu ispatlayan dokümanların dikkatte alınmadığını ve iki tanığın mahkeme tarafından dinlenmediğini söyledi. Ozan, "Ani gelişen bıçaklı bir kavganın örgütsel bir eylem olmayacağını, benim de olayda üzerimde hiç bir suç aleti veya kavgada hiç bir müdahalemin olmadığını defalarca ifade etmemize rağmen ve bunu ispatlayan dokümanlar ve M.T ile A.Y adlı iki tanığın mahkemede dinlenmesini talep etmemize rağmen bu tanıklar çağrılmadı, dinlenmedi." dedi.
AHİM Türkiye'yi haksız buldu
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde(AHİM) Türkiye aleyhinde "adil yargılanma ve uzun süren tutukluluk" nedeniyle açtığı davayı kazandığını ifade eden Ozan, "5 yıl DGM'de 4 yıl da ACM'de yargılandım. AHİM'e dava açıp adil yargılanma ve uzun süren tutukluluk nedeniyle 11 bin Euro tazminat davası kazandım. Ama tüm haksız ve adaletsiz yargılanmaya rağmen eski TCK 146/1'den 'müebbet hapse' mahkûm edildim." ifadelerini kullandı.
Balyoz sanıklarına uygulanan hukuk mütedeyyinlere uygulanmıyor
Anayasa Mahkemesinin, Balyoz Davasında tanıklar eski Genel Kurmay Başkanı Hilmi Özkök ile eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman'ın dinlenmemesini hak ihlali saydığına vurgu yapan Ozan Balyoz sanıklarının bu gerekçelerle tahliye edildiğine dikkat çekti. Kendi dosyası ile ilgili olarak tüm ısrarlarına rağmen iki tanığın dinlenmediğini dile getiren Ozan, Anayasa mahkemesinin kararından sonra ilgili mahkemelere 3 defa dilekçe verdiğini, mahkemelerin bu talebine cevap bile vermediğini ifade etti.
Ozan, "Benim durumumda olan emsal teşkil eden Balyoz Davası sanıkları hakkında Anayasa Mahkemesi eski Genel Kurmay Başkanı Hilmi Özkök ve kuvvet komutanı bir tanığın sanık avukatlarının dinlenme talebine rağmen bu iki tanığın dinlenmemesini hak ihlali olarak değerlendirip Balyoz Davası hakkında yeniden yargılanmasına ve sanıkların tahliyesine karar verdi.
Anayasa mahkemesi kararlarını emsal olduğu ve bağlayıcılığın kanunlarla sabit iken, Türkiye'deki çifte standart uygulamalardan nasibini alan hukuk sistemi nedeniyle, Balyoz Davasında iki tanık dinlenmediği için dosyanın yeniden yargılanmasına ve tahliyelerine karar veren mahkemeler, aynı durum benim dosyamda söz konusu olduğunda ve davanın seyrini değiştirebilecek nitelikte(talep etmeme rağmen) M.T ve A.Y adlı iki tanığın dinlenmemesini hak ihlali olarak görmüyorlar." şeklinde konuştu.
Yerel Mahkemeler, Anayasa Mahkemesine bireysel başvurulara engel mi oluyor?
Anayasa mahkemesine bireysel başvuru yapabilmek için yerel mahkemelerde konu ile ilgili bir karar çıkması gerektiğini ifade eden Ozan, ilgili mahkemelerin başvurusu ile ilgili bir cevap vermeyerek Anayasa Mahkemesine başvuru için önünü tıkadığını öne sürdü.
Ozan mektubunda "Ben ACM'ler kapatıldıktan sonra ve Balyoz Davası kararını basından duyduktan sonra durumumu ifade eden dilekçeyle mahkemeye başvurdum ve yeniden yargılanma talebinde bulundum. Aradan 7 ay geçti yine cevap alamadım. En son bir dilekçe daha yazdım 14.01.2015 tarihli dilekçemde yine mağduriyetimi ve Balyoz Davası aynı hak ihlaline yazıp gönderdim. Cevap bekliyorum. Artık mahkemelerden cevap alma umudum pek kalmadı. Ama dosyamı Anayasa Mahkemesine taşımak istiyorum. Anayasa Mahkemesine taşıyabilmem için yerel mahkemelere müracaat etmem lazım.
Kapatılan 4.Ağır Ceza Mahkemesinden veya onun yerine görevli olan mahkemeden yeniden yargılamama karar vermesini, şayet buna karar vermiyorsa bile en azından olumlu ya da olumsuz bir cevap vermesini istiyorum. 17 yıllık haksız mahkûmiyetimin sona ermesini ve adaletin yerini bulması için en azından Anayasa Mahkemesine başvurabilmem için yerel mahkemenin bir karar vermesini istiyorum." ifadelerine yer verdi.
( Yusuf Özgür – İLKHA )