Âlimler ve Mendereseler Birliği (İTTİHAD)`ın Diyarbakır`da okuyan medrese öğrencilerine yönelik düzenlediği ‘Şubat ayı Şehitler ayı` gecesinde Şehitlerin hayır ve bereketine yönelik konuşmalar yapılarak, şehitlerin toplum İslam toplumu için önemine değinildi.
Düzenlenen etkinlikte Şura Der Başkanı Hikmet Karaman ve Kobani olaylarında katledilen Hasan Gökgöz`ün babası Mehmet Gökgöz konuşmacı olarak katıldı.
Kur`an-ı Kerim tilavetiyle başlayan etkinlik, Kobani olaylarında katledilen şehitler ile Şubat ayı şehitlerinin hayatını ve mücadelelerini anlatan sinevizyon gösterimi ile devam etti. Etkinlik, günün anlam önemine binaen yapılan konuşmalar ve söylenilen ilahilerle devam etti.
“Şehitleri defnetmeye izin vermiyorlardı”
Şehitlerden bahsedilirken toplumumuzun da şahit olduğu ve adeta yaşayan şehitler olarak addedilebilecek insanlarında var olduğunun göz ardı edilmemesi gerektiğini vurgulayan Şura-Der Başkanı Hikmet Karaman, “Biz şehitlerden bahsederken sürekli başka ülkelerde ve başka zalimlere karşı mücadele verirken Şehit olan kardeşlerimizden örnek veriyoruz. Oysa yaşadığımız coğrafyada, bu topraklarda da Müslüman oldukları için hedef haline getirilen ve katledilen kardeşlerimiz var. Bizlerde bu gün bunların bereketiyle buralarda bulunuyor ve bu güzel kardeşliğimizi sürdürebiliyoruz. Ömrümüzün sonuna kadar da onların bize bıraktığı bu mirası koruyacak ve onları minnetle anacağız.” dedi.
“Cenazelerinden bile korktular”
İslam coğrafyasında hedef haline getirilerek katledilen örnek bir şahsiyet olan Hasan El Benna`ın hayatından örnek veren ve Şehadetinin üzerinden 60 yıl geçmesine rağmen halen Müslümanlar tarafından bir örnek ve önder olarak hayırla yad edildiğini belirten Karaman, bu kutlu davada Müslümanlara karşı mücadele eden küfrün şehit olduktan sonra bile bu insanlardan korktuğuna dikkat çeken bir örnek verdi.
Karaman, “ Şehit Hasan El Benna şehit edildiği zaman bütün erkeklerin dışarıya çıkarılması yasaklanmış ve cenazesine kimsenin katılmasına müsaade edilmemişti. Sadece evinin bayanları onurlu bir eda ile şehidin cenazesini almış ve polislerin çemberinde onun na`şını defnetmişlerdi. Ancak bu o coğrafya ile ilgili bir uygulama değildi. Dünyanın neresinde olursa olsun küfrün ahlakı birdi ve bu kez de aynı zihniyet Kürdistan da tecelli edecek, katledilen Şehit Hasan ve Hüseyin Sarıağaç kardeşlerin cenazesine Müslüman kardeşlerinin katılması engellenecekti. Bu aziz şehitlerde sadece hanımları, anneleri ve birkaç Müslüman bacı tarafından kaldırılmaya mecbur bırakılacaktı.” İfadelerini kullandı.
“Şehitler kendini feda ederek başkalarına ışık saçıyor”
Bu gün Müslümanların üzerinde yaşadığı coğrafya ve şarlar içinde Şehadetin Müslümanlar için çok ta uzak bir ihtimal olmadığına değinen Karaman sözlerini şöyle bitirdi:
“6-7 Ekim olaylarında da gördük. Şehit olan kardeşlerimiz, bildiğimiz tanıdığımız insanlardı. Şehit Rehberin dediği gibi: ‘Bu dava öyle büyük bir davadır ki, en iyilerimizi feda etmek gerekir.` Şehit olanlar içimizde en samimi olan arkadaşlarımızdı. Gençtiler fakat çok samimi idiler. Şehadeti gönülden istemişlerdi ki Allah ta onlara nasip etti. Daha önce dernek`te Şehit Yasin Börü`nün yaşıtı olan 30-40 tane öğrencimiz vardı. Şehit Yasin derse geldiğinde boynunda Kuran-ı Kerim ile gelirdi. Dernekte Kuran vardı ama yine de kendi Kuran`ını boynunda getirirdi. O kadar öğrencinin içinde samimiyeti ve mülayimliği ile kendisini belli ediyordu. Şehit El Benna`nın dediği gibi Şehitler mum gibi kendini eritir ama başkalarına da aydınlık olur. Biz şehitlerimizi hep anacağız. Şehitlerin mum gibi yanmaları insanlığı aydınlatacaktır. Şehitler de bunu yaptılar.” ifadelerini kullandı.
“Hasan`ı Kurban Bayramında kurban verdim”
Gecenin anlam ve önemine binaen programda bir konuşma yapan 6-8 Ekim olaylarında PKK`li çetelerce katledilen Şehit Hasan Gökgöz`ün babası Mehmet Gökgöz, Şehit Hasan`ın 6 yaşından itibaren camiye gittiğini ve caminin Hasan`ın İslami kimliğinin oluşmasında çok büyük bir etkisinin olduğunu söyledi.
Mehmet Gökgöz, “Onu Camiye götürmeseydim böyle İmani bir yolun yolcusu ve böylesi bir şuur sahibi olabilir miydi? Canını hak yoluna feda edebilir miydi? Biz o Caminin hayır ve bereketiyle onu yetiştirdik ve bu günde Allah`ın yoluna kurban ettik. Hz. İbrahim oğlunu Rabbine Kurban olarak götürürken, Rabbim İsmail`e mukabil ona koç gönderdi. Bizim ise kurbanlık koçumuz demek ki Hasan`ımızdı. Biz de Hasan`ı Allaha kurban ettik.” ifadelerini kullandı.
“Allah`a ne kadar şükretsek bunun hakkını veremeyeceğiz”
Şehadetin geride kalanlar için kolay bir durum olmadığını ancak Allah için sabredildiğinde çok büyük bir şeref olduğunu belirten Hasan Gökgöz, herkese nasip olması mümkün olmayan böyle bir makama ailelerinden birini seçtiği içinde Allah`a ne kadar şükretseler, bunun hakkını veremeyeceklerini söyledi.
Gökgöz, “Ben Hasan`dan önce yaralandım ama o Hasan şehit oldu. Benim yaralı olduğumu duyunca Allaha şükür etmiş. ‘Döktüğümüz kan bize ahiret günü şahit olacak` demişti. Şehit Hasan çok fedakârdı ve infak etmeyi seviyordu. Son olarak kendisi için belki de en değerli olan şeyini, canını Rabbi yolunda infak etti. ” diye konuştu.
“Her zaman küfre karşı zıt hareket edin”
Küfre karşı dik duruşun Müslümanlar için bir izzet olduğunu ve Müslümanların yeryüzündeki izzetli duruşlarının temelinde yatan yegâne kaynağın Şehadetin bereketi olduğunu söyleyen Gökgöz sözlerini şöyle bitirdi:
“Eğer yanımızdaki arkadaşlarımız kendilerini feda etmeselerdi bugün bu durumda olmazdık. Evimize gelen ve sürekli beraber olduğumuz insanlar hep şehit oldular. Bizim Müslüman kardeşlerimiz şehit olduğunda onları defnedecek kimse yoktu. Arkadaşlarımızı defnedene kadar polisler etrafımızı sarıyorlardı ve bize haksızlık yapıyorlardı. Biz arkadaşlarımızı defnedemiyor sonrasında hemen kardeşlerimizi ziyaret ediyor, Allah`ın dinini tebliğ etmeye devam ediyorduk. (Emrah Deniz-Ali Fidancı/İLKHA)