Abdulkadir Turan / İnzar Dergisi
Yüce Allah (cc), insanlığın önderi, mümessili, özü, timsali Hz. Muhammed Mustafa`ya (S. A. V.) ilk emir olarak “Oku!” dedi.
Onun (S. A. V.) şahsında bütün insanlığa “Oku!” dedi. Ahir zaman Peygamberinin (S. A. V.) şahsında ahir zaman insanına verilen bu emir genel bir emirdir, erkek-kadın ayrımı yapmıyor.
Yüce Allah, “Ey Muhammed! Mümin erkeklere söyle, okusunlar!” demedi. Sadece “Oku!” dedi.
Nitekim Resulullah`tan (S. A. V.) sonra bu emri ilk duyan bir kadındı, Hz. Hatice (ra) annemizdi.
Sonra vahiy erkeklere ve kadınlara ulaştı. Resulullah`ın (S. A. V.) evinde ve evinin dışında genç kızlar ve kadınlar; ilahi tebliği duyup mümine oldular. Resulullah`ın (S. A. V.) evinde Hz. Fatima (ra) yetişti. O, bir marifet idi. Vahyin pratik bir karşılığı idi. Resulullah`ın (S. A. V.) evinin dışında Sümeyye (r.anha) gibi anneler yetişti.
Mekke`de mümine kadınlar da mümin erkekler gibi mücadele ettiler, eziyet çektiler. Habeşistan`a hicret zorunluluğu oluşunca hicret ettiler. Medine`ye hicret emri gelince Medine`ye gittiler.
Medine`de Muhacir ve Ensarın kadınları Mescid-i Nebevi`ye geldiler; arka saflarda Allah`ın elçisinin (S. A. V.) vaaz ve nasihatlerini dinlediler. Mümkün veya yeterli olmadığında vaaz ve nasihati kocalarından, kardeşlerinden, Mescid`e giden çocuklarından, yeğenlerinden dinlediler. Zihinlerini meşgul eden bir soru olduğunda uygunsa Allah`ın elçisine (S. A. V.) sordular, uygun değilse Onun (S. A. V.) pâk hanımlarına (ra) ilettiler. Allah`ın Resul`ü (S. A. V.) kimi zaman hemen cevap verdi, kimi zaman onların (ra) cevabı vahiy ile Hz. Resul (S. A. V.) üzerinden yüce Allah (cc) tarafından verildi.
Onlar (r.anhünne) İslam toplumu bütününün bir parçası idiler. O toplumun kendi içlerinde hiyerarşisi bulunmayan, ayrı bir topluluk şeklinde organize olmayan, buna asla ihtiyaç da duyulmayan aktif birer mensubu idiler.
Hz. Resul`ün pâk hanımı Ümmü Seleme (ra) mühim bir kadındı; İslam toplumunda bir konumu olan, Hudeybiye`de Hz. Resul`e (S. A. V.) fikir verme yüceliğini yaşayan fakihe bir kadın...
Ve Hz. Aişe (ra) annemiz... İslam-ilim-kadın üçlemesinde onun çok farklı bir yeri vardır.
Hz. Aişe (ra) annemizin ilim etkinliği ve yetkinliği, “Oku!” emrinin kadınlara da şamil olduğunun pratiği idi.
Hz. Aişe (ra) annemiz, Usvetü`l-hasene (En Güzel Örnek) olan Hz. Resulullah`ın (S. A. V.) “Oku!” emrini uygulayış biçiminin tam örneğidir.
Hz. Aişe (ra) annemiz, Allah`ın elçisine (S. A. V.) açılan bir kapı, Ondaki (S. A. V.) ilme tutulan aynalardan bir aynadır.
O (r.anha) sadece kadınlarla Allah`ın elçisi(S. A. V.) arasında bir elçi olmamış. Onun (S. A. V.) ahirete irtihalinden sonra, erkek sahabelerin de Kur`an ile ilgili, Allah`ın elçisi ile ilgili başvuru kaynağı olmuş.
Hz. Aişe`nin (ra) yetişmesi İslam`ın insanlık dini olduğuna dair başlı başına bir delildir. Onun (r.anha) ilimdeki yeri, İslam için bütün dinler ve bütün ideolojiler karşısında başlı başına bir üstünlüktür.
Nitekim, İslam`ı bu üstünlükten mahrum bırakmak isteyenler onun (r.anha) için “İlmihal bilirdi” anlamına gelecek, bir düzey belirlemeye kalkışmışlar.
Asla öyle değil, Hz. Aişe (ra) bir müfessire, bir muhaddise ve bir müctehide idi. Öyle bir müctehide ki kimi zaman İbn-i Abbas (ra) gibi müctehid sahabenin fetvası, onun (r.anha) fetvası karşısında terk edilmiş; müminlerin mühim bir bölümü onun (r.anha) ictihadına uymuş.
Hz. Resullah (S. A. V.) ile başlayan insanlık çağı, “Oku!” emri ile başlayan bilgi çağıdır ve Hz. Aişe (r.anha) annemiz dünya ilim tarihine giren ilk kadındır. Ondan önce Hz. Meryem (r.anha) gibi nice azizeler yetişmiş. Ama âlime olarak ondan (r.anha) önce hiçbir kadının adı tarihe geçmemiş.
Batılılar, aşırı bir zorlama ile dünya ilim tarihinde ondan (r.anha) önce sadece İskenderiyeli Hypatia`dan söz ederler. Miladi 4. yüzyılda yaşayan Hypatia, oldukça silik bir simadır ve astronomi gibi aslında yıldız falları ile de ilişkilendirilebilecek bir alanda kendisinden söz edilmiştir. Babasına borçlu felsefe ve matematik bilgisi alanlarında ardında kayda değer bir şey bırakmamıştır. Bütün ününü sadece bağnaz Hıristiyanlar tarafından öldürülmekten alır.
Batılılar, kadının ilim tarihindeki yerinden söz ederken, İslam tarihine gözleri kapalı olduğundan Hypatia`nın ardından ancak Miladi 17. yüzyılda bazı kadınların ismini verebiliyorlar. Ne Hypatia`dan önce, ne ondan sonra 13 bin yıllık tarihlerinde bir tek âlime kadından söz edemiyorlar. Çünkü onların tarihinde âlime kadın yok. Onların azizeleri var ama alimeleri yetişmemiş.
Kadını ilimle buluşturan İslam`dır. Ne var ki...
Onun (S. A. V.) şahsında bütün insanlığa “Oku!” dedi. Ahir zaman Peygamberinin (S. A. V.) şahsında ahir zaman insanına verilen bu emir genel bir emirdir, erkek-kadın ayrımı yapmıyor.
Yüce Allah, “Ey Muhammed! Mümin erkeklere söyle, okusunlar!” demedi. Sadece “Oku!” dedi.
Nitekim Resulullah`tan (S. A. V.) sonra bu emri ilk duyan bir kadındı, Hz. Hatice (ra) annemizdi.
Sonra vahiy erkeklere ve kadınlara ulaştı. Resulullah`ın (S. A. V.) evinde ve evinin dışında genç kızlar ve kadınlar; ilahi tebliği duyup mümine oldular. Resulullah`ın (S. A. V.) evinde Hz. Fatima (ra) yetişti. O, bir marifet idi. Vahyin pratik bir karşılığı idi. Resulullah`ın (S. A. V.) evinin dışında Sümeyye (r.anha) gibi anneler yetişti.
Mekke`de mümine kadınlar da mümin erkekler gibi mücadele ettiler, eziyet çektiler. Habeşistan`a hicret zorunluluğu oluşunca hicret ettiler. Medine`ye hicret emri gelince Medine`ye gittiler.
Medine`de Muhacir ve Ensarın kadınları Mescid-i Nebevi`ye geldiler; arka saflarda Allah`ın elçisinin (S. A. V.) vaaz ve nasihatlerini dinlediler. Mümkün veya yeterli olmadığında vaaz ve nasihati kocalarından, kardeşlerinden, Mescid`e giden çocuklarından, yeğenlerinden dinlediler. Zihinlerini meşgul eden bir soru olduğunda uygunsa Allah`ın elçisine (S. A. V.) sordular, uygun değilse Onun (S. A. V.) pâk hanımlarına (ra) ilettiler. Allah`ın Resul`ü (S. A. V.) kimi zaman hemen cevap verdi, kimi zaman onların (ra) cevabı vahiy ile Hz. Resul (S. A. V.) üzerinden yüce Allah (cc) tarafından verildi.
Onlar (r.anhünne) İslam toplumu bütününün bir parçası idiler. O toplumun kendi içlerinde hiyerarşisi bulunmayan, ayrı bir topluluk şeklinde organize olmayan, buna asla ihtiyaç da duyulmayan aktif birer mensubu idiler.
Hz. Resul`ün pâk hanımı Ümmü Seleme (ra) mühim bir kadındı; İslam toplumunda bir konumu olan, Hudeybiye`de Hz. Resul`e (S. A. V.) fikir verme yüceliğini yaşayan fakihe bir kadın...
Ve Hz. Aişe (ra) annemiz... İslam-ilim-kadın üçlemesinde onun çok farklı bir yeri vardır.
Hz. Aişe (ra) annemizin ilim etkinliği ve yetkinliği, “Oku!” emrinin kadınlara da şamil olduğunun pratiği idi.
Hz. Aişe (ra) annemiz, Usvetü`l-hasene (En Güzel Örnek) olan Hz. Resulullah`ın (S. A. V.) “Oku!” emrini uygulayış biçiminin tam örneğidir.
Hz. Aişe (ra) annemiz, Allah`ın elçisine (S. A. V.) açılan bir kapı, Ondaki (S. A. V.) ilme tutulan aynalardan bir aynadır.
O (r.anha) sadece kadınlarla Allah`ın elçisi(S. A. V.) arasında bir elçi olmamış. Onun (S. A. V.) ahirete irtihalinden sonra, erkek sahabelerin de Kur`an ile ilgili, Allah`ın elçisi ile ilgili başvuru kaynağı olmuş.
Hz. Aişe`nin (ra) yetişmesi İslam`ın insanlık dini olduğuna dair başlı başına bir delildir. Onun (r.anha) ilimdeki yeri, İslam için bütün dinler ve bütün ideolojiler karşısında başlı başına bir üstünlüktür.
Nitekim, İslam`ı bu üstünlükten mahrum bırakmak isteyenler onun (r.anha) için “İlmihal bilirdi” anlamına gelecek, bir düzey belirlemeye kalkışmışlar.
Asla öyle değil, Hz. Aişe (ra) bir müfessire, bir muhaddise ve bir müctehide idi. Öyle bir müctehide ki kimi zaman İbn-i Abbas (ra) gibi müctehid sahabenin fetvası, onun (r.anha) fetvası karşısında terk edilmiş; müminlerin mühim bir bölümü onun (r.anha) ictihadına uymuş.
Hz. Resullah (S. A. V.) ile başlayan insanlık çağı, “Oku!” emri ile başlayan bilgi çağıdır ve Hz. Aişe (r.anha) annemiz dünya ilim tarihine giren ilk kadındır. Ondan önce Hz. Meryem (r.anha) gibi nice azizeler yetişmiş. Ama âlime olarak ondan (r.anha) önce hiçbir kadının adı tarihe geçmemiş.
Batılılar, aşırı bir zorlama ile dünya ilim tarihinde ondan (r.anha) önce sadece İskenderiyeli Hypatia`dan söz ederler. Miladi 4. yüzyılda yaşayan Hypatia, oldukça silik bir simadır ve astronomi gibi aslında yıldız falları ile de ilişkilendirilebilecek bir alanda kendisinden söz edilmiştir. Babasına borçlu felsefe ve matematik bilgisi alanlarında ardında kayda değer bir şey bırakmamıştır. Bütün ününü sadece bağnaz Hıristiyanlar tarafından öldürülmekten alır.
Batılılar, kadının ilim tarihindeki yerinden söz ederken, İslam tarihine gözleri kapalı olduğundan Hypatia`nın ardından ancak Miladi 17. yüzyılda bazı kadınların ismini verebiliyorlar. Ne Hypatia`dan önce, ne ondan sonra 13 bin yıllık tarihlerinde bir tek âlime kadından söz edemiyorlar. Çünkü onların tarihinde âlime kadın yok. Onların azizeleri var ama alimeleri yetişmemiş.
Kadını ilimle buluşturan İslam`dır. Ne var ki...