Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) Bingöl 1`inci Olağan Kongresi Kültür Merkezi`nde gerçekleşti. Kongreye parti Genel Sekreteri ve Parti Sözcüsü Mehmet Yavuz, STK temsilcileri, partililer ve vatandaşlar katıldı.
Kur`an-ı Kerim tilaveti iİle başlayan kongrede önce divan kurulu oluşturuldu. Sandıkların kurulmasıyla yapılan oylamada, Hamdullah Tasalı yeniden Bingöl İl Başkanlığına seçildi. Kongre Salonuna, Karlıova ilçesinde katledilen Cengiz Tiryaki ve Fethi Yalçın`ın fotoğraflarının asıldığı görüldü.
Kongrede konuşan HÜDA PAR Genel Sekreteri ve Parti Sözcüsü Mehmet Yavuz İslam`ı kendilerine referans alan bir muhalefet partisi olduklarını tekrarladı.
" Onlara göre muhalefet etmek, hakaret etmektir, yalan söylemek, iftira atmaktır"
Yürütme erkini elinde bulunduran iktidara, İslami sorumluluklarını hatırlatmak istediklerini ifade eden Yavuz, "Bize diyorlar ki, 'Muhalefet görevinizi yapmıyorsunuz'. Neden böyle diyorlar biliyor musunuz? Muhalefeti başka şekilde anlıyorlar. Bizi muhalefet derken ortaya koyduğumuz kriter ve kısasları, onlara göre olan muhalefet ve kısaslara göre çok farklı. Onlara göre muhalefet etmek, hakaret etmektir, yalan söylemek, iftira atmaktır. Biz Allah`a söylüyoruz. Tekbir yalan söylediğimizde, ya da bir iftira attığımızda, 550 tane milletvekili bize gelecekse bile, Türkiye`deki bütün belediyeler bize gelse bile, lütfen amin deyin; Allah o günü bize haram kılsın.” Dedi.
"Suriye konusunda asla doğru bildiğimizden şaşmadık"
Ortadoğu`da yaşananlara değinen Yavuz, “Suriye meselesi gündeme geldiğinde maalesef 3 hafta sonra Şam`da Cuma Namazı kılınacağı şeklinde çok iddialı sözler söyleniyordu. Biz onun yanlış olduğunu söyledik. Suriye`nin başında halkına zulmeden bir zalim var. Halkını inim inim inleten bir zalim var, babası gibi. Esasd'a bir problem yok, doğru. Usul ile ilgili bazı itirazlarımız oldu. Dedik ki, ne olur bu silahla olmasın. Çünkü silah altında, sapla saman birbirine karışacak. At izi ile ip izi birbirine karışacak. Bizler devrim beklerken, kardeş kardeşe silah çekecek. Belki de asil bir millet dilenci durumuna düşecek dedik. Çok insafsızca eleştirildik. Haksız yere suçlandık. Esad`çı olduk, İran`cı olduk, Şii`ci olduk. Ama asla doğru bildiğimizden şaşmadık. Yine söylüyoruz, bu iş silahla olmayacak, olmuyor da. Bakınız dördüncü yılına girdi. Ne oldu? Yüzbinlerce insan öldü, öldürüldü. Katledildiler. Kundaktaki yavruların başları ezildi. İslami kurumlar birbirlerine cihat ilan etti. Siyonist İsrail dururken maalesef Müslümanlar birbirlerinin canlarını mallarını ve kanlarını birbirlerine helal gördüler. Biz aslında uyarmıştık, muhalefet görevimizi yapmıştık ama küfretmemiştik. Biz sabrettik. Keşke bizi dinlemiş olsalardı, keşke ikazlarımız kulak ardı edilmiş olmasaydı. Bugün gelmiş olduğumuz aşamada, milyonlarca insan evini ve barkını terk etmiş, göç etmek zorunda kalmış." İfadelerine yer verdi.
" Irak'ta ortalama her ay bin kişi öldürülüyor"
Suriye halkının iç savaşla dilenci durumuna düşürüldüğüne dikkat çeken Yavuz konuşmasını şöyle sürdürdü: "Sonra İslam ülkelerinden Irak'a bakıyoruz. Ocak ayı içerisinde bin 375 insan hayatını kaybetti. Bombalarla öldürüldü. Bin 375 insan Irak`ta katledilmiş v e Irak`ta büyük şeytan Amerika`nın işgal etmesinden bu yana milyonlarca insan hayatını katletmiş. Ortalama her ay bin insan öldürülüyor. Her ay ortalama bin ölüm düşüyor. Kim bunlar? 'Doğuda bir Müslüman'ın ayağına bir diken battığı zaman, batıdaki Müslüman bunu yüreğinde hissetmiyorsa imanını kontrol etsin' diyen Peygamber aleyhisselat-u vesselam`ın ümmeti bunlar. Öz kardeşlerimiz bunlar. Şam bizi ilgilendirmez diyemiyoruz. Felluce, Ramallah, Nabruz, Gazze, Kudüs bizi ilgilendirmez diyemiyoruz. Bunların derdiyle dertlenmek gibi ağır bir sorumluluğumuz var”
" Bize 'abartıyorsunuz' diyenler öyle şeyler söylüyorlar ki hiç birimiz bunların hayal bile olacağını bilmiyorduk."
Elazığ İhya Der ve 17-25 Aralık baskınlarını da değerlendiren Yavuz, “Elazığ`da İhya-Der diye bir dernek var. Bu yapının karanlık elemanları buraya suç dosyaları olarak bırakıyor. Kendilerince suç unsuru teşkil edecek deliller bırakıyor ve bunun üzerinden mazlum insanları cezaevine atıyor. Halkın üzerinde medya destekli algı operasyonları yapıyor. Bu masum insanları, bu mazlum insanları ve toplumun faydasını istemekten başka hiçbir suçu olmayan bu insanları terörist gibi göstermeye çalışıyorlar. Dediler ki, abartmıyor musunuz? Olur mu? Polis nasıl olur herhangi bir yere suç unsurları koyar? İnanmadılar buna. Derdimizi anlatamadık. Dosya hazırladık. Elazığ İhya-Der dosyasını götürdük. Dediler ki 'Bu teröristler ne yapmış?' Bir, aş evi kurmuşlar. Örgüt üyeliği ve suç unsuru olarak görülmüş. İki, Peygamber A.S.`in şanını ve şerefini yüceltmek için onu camilerden çıkarıp meydanlara taşırmak için, bir mücadele ortaya koymuşlar. Kutlu Doğum Mitingleri organize etmişler. İşte, ikinci terörist faaliyet... Gazze`de kardeşlerimiz bombalar altında inim inim inlerken, boğazımızda lokmalar düğümlenirken, yerinde duramamış hanımefendiler, bu aziz insanlar ‘ne yapabilirizin derdine düşmüşler, Elazığ`da kermes düzenlemişler. Filistinli kardeşlerimize destek olmuşlar diye, sen teröristsin demişler. STK`ların bu faaliyetlerini gerekçe göstererek terörist ilan ettiler. Bu insanlar teröristlere benziyor mu? Alınlarında secde izi olan bu insanlara gidip cezaevlerinde bir bakın. Lütfen bu kriteri devreye koyun dedik. 17-25 Aralık operasyonlarından önce söyledik. Devran geçti, 17-25 Aralık operasyonları oldu, baktık ki bize 'abartmıyor musunuz' diyenler, öyle şeyler söylüyorlar ki vallahi hiç birimiz bunların hayal bile olacağını bilmiyorduk. Başta Sayın Cumhurbaşkanının ailesi olmak üzere kendilerine engel teşkil ettiklerini düşündükleri bütün insanların, söylemekten hayâ ettiğim en mahrem mekanlarına görüntü ve ses kaydedici cihazlar yerleştirmiş ve bunun üzerinden şantaj yapmışlar. İddia bu. Biz de onlar gibi 17-25 Aralık operasyonlarını, hükümete yönelik bir darbe girişimi olarak görüyoruz. Evet, hükümet eleştirilebilir. İcraatları yerden yere de vurulabilir. Ama halkın meşru oylarıyla seçilmiş bir hükümet, ancak halkın oylarıyla gidebilir. Ona yönelik, sandık dışında yapılmış herhangi bir müdahaleyi Hür Dava partisi olarak kabul etmiyor, reddediyoruz.” dedi.
Çözüm sürecine de değinen Yavuz, sistemin, kendisini değiştirmedikçe, dönüştürmedikçe bu aziz milletin inanç değerleriyle barışık hale getirmedikçe bugün bir PKK gideceğini, yarın başka şeylerin geleceğine dikkat çekti.
"Sorun bir sistem sorunudur"
Sorununun bir sistem sorunu olduğunun altını çizen Yavuz daha sonra, "Eğer bu meseleyi görüşecekseniz; bu meselenin muhatabı bu halka benzemeyen, bu halkın değerlerine savaş açmış. Bu halkın torunlarına düşmanlık aşıladığınız çarşaflı, medresesine savaş açan, İslam`a düşmanlık yapan, İslam'ın sembollerine ıslama düşmanlık yapanlarla bu meseleyi görüşemezsiniz. Çünkü bunlar bu halkın temsilcisi değildirler. Onlar bu halka benzemiyor. Baskı ile zulüm ile kendi seleflerini tek parti faşizmin uygulamış olduğu tekçi yöntemlerle şiddeti benimsemiş yöntemlerle hâkimiyet kurmuşlardır." İfadelerine yer verdi.
"Bu halkın örgütlü yapılarıyla görüşmezseniz 6-8 Ekim olayları meydana gelir "
"Peki, kiminle görüşeceksiniz?" sorusunu soran Yavuz, "Bizimle görüşeceksiniz. HUDA PAR ile görüşeceksiniz. Bu halkın örgütlü yapılarıyla, tarikleriyle, cemaatleriyle, cemiyetleriyle, STK`larıyla, kanaat önderleriyle ve aşiretleriyle görüşeceksiniz. Öyle yapmazsanız ne olur? 6-8 Ekim olayları meydana gelir. Geldi mi? Evet. Hani siz silahsızlaştırmayı sağlayacaktınız ya? Ne oldu acaba? 24 yıl sonra OHAL ilan edildi. Sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Nasıl uyarmamışız, insaflı olun. Uyardık, uyarılarımız dinlenmemişse bizim bir suçumuz yok. Hatta ve hatta uyarılarımıza kulak verilmediği için aziz kardeşlerimizi şehit verdik. Acımızı içimize gömdük. Dedik ki, yine de silahlı bir ortam oluşmasın. Çünkü mahzunlar zarar verecek. Hükümetin yapması gereken görevi başkasının yapmasını istemiyorsa, 6-8 Ekim olaylarındaki gibi 48 saat boyunca meydanı çapulculara bırakmayacak. Cizre`deki katliam girişimindeki olduğu gibi, 8 saat boyunca devlet uykuya dalmayacak. Vatandaşının güvenliğini sağlayacak. " şeklinde konuşmasını sürdürdü.
" Bir devletin en önemli görevi, vatandaşlarının güvenliğini almasıdır"
Bir devletin devlet olmasının en önemli görevi, vatandaşlarının güvenliğinin alması olduğunun altını çizen Yavuz, "Halkının güvenliğini sağlayamayan bir devletin vatandaşlarından vergi isteme, evlatlarını askere çağırma hakkı yoktur. Vatandaşının güvenliğini sağlayacaksın. Sağlayamıyorsan, şikâyet etmeye hakkın yoktur. İşte bakın, sen ne yapmaya çalıştıysan, sırtın meydana geldi. Paralel denen yapı ortaya çıktı. Hedefe giden yolda meşru olmayan yanlış bir yola saparsanız, rabbimiz onun tersini sizin karşınıza getirir. İşte 6-8 Ekim olaylarından önce siz bizim uyarılarımıza kulak asmayarak, yanlış kişilerle yanlış yollardan çözüm üretmeye çalıştınız. Güya silahsızlaşmayı sağlayacaktınız, işte gördünüz. Asker sokağa indi, sokağa çıkma yasağı konuldu. Siz ne yapmaya çalıştıysanız, tam tersi oldu. O zaman lütfen kendinize bir çeki düzen verin." İfadelerini kullandı.
" Ey Paralel Yapı peki sen hedefine ulaştın mı?"
'Paralel Yapı'ya da seslenen Yavuz, "Peki, ey Paralel Yapı… Sen hedefine ulaştın mı? O kadar pervasızca davranmışsın ki, hukuki bir açık oluşacağı umurunuzda değil. Pervasızca davranmışsın. İşin iç kılıfına uydurma gereğinde bile bulunmamış. Neden? Nasıl olsa memleketin idaresini ele geçireceğiz, hiç kimse bize bunun hesabını sormayacak diye hukukçu kardeşlerimiz dosyaları incelerken bize söylüyorlar, acayip derecede açıklar var. Özellikle bizim dernekler geleneğinden gelen mustazaf kesimin dosyaları var. Siz de gayri meşru yollara saptınız, Rabbimiz size neyi hedef koyduysanız tersini verdi. Onun için diyoruz ki asıl olan dosdoğru olarak kalabilmektir” şeklinde konuşmasına son verdi.
“Partimiz bir dava partisidir”
HÜDA PAR İl Başkanlığına tekrardan seçilen Hamdullah Tasalı ise, partilerinin bir dava partisi olduğunu dile getirdi.
Tasalı, “İşlerimiz ve sorumluluklarımız çok, önemli hedeflerimiz ve amaçlarımız var, davamız büyük, yolumuz uzun, adımlarımız küçük, sermayemiz az, imkânlarımız kıt “Kâbe yolundaki karınca misali” niyetimiz kıblemiz olan Kâbe`ye ulaşmak. Bizler Kuran ve Sünnet merkezli Kâbe yolculuğumuza devam edeceğiz. Bunun içinde çok çalışmak, çok fedakârlık ve sabır göstererek emin adımlarla menzilimize ulaşmamız gerekir. Tüm olumsuzluklara rağmen çok şükür ümitsiz değiliz. Derdimizi ve davamızı seviyoruz” dedi.
Düşmanlarının; cehalet, fakirlik, ayrılık ve ihtilaflar olduğunun altını çizen Tasalı, bu üç düşmana karşı, marifet, sanat ve ittifak silahıyla mücadele edeceklerini ifade ettikten sonra, “Tabi ki düşmanlarımız bunlarla sınırlı değil, bazen çok sinsi ve ahlaktan yoksun bir şahıs, bazen karmaşık maddi manevi bir sorun, bazen sapkın ve azgın bir teşkilat ve örgüt, bazen beşeri siyasal bir sistem, bazen faize dayalı ekonomik bir sistem, bazen hikmetten yoksun felsefi bir dünya görüşü, bazen laik bir eğitim ve kültür, bazen psikolojik ve sosyolojik toplumsal bir hastalık gibi daha nice modern kılıflı azgınlıklar, dünya ve ahiret hayatımızı tehdit etmektedir. Tüm bu düşmanlarımıza karşı mücadeleyi, Ebubekir`ce bir sadakatle, Ömer`i bir adaletle, Osmani bir edeple ve Alice bir ilim, irfan ve cesaretle sürdürme azmindeyiz. Hiçbir kınayıcının kınamasından korkmadan yolumuza devam edeceğiz” ifadelerini kaydetti.
(Nihat Kanat-İLKHA)