işte Milliyet'in haberi...

İstanbul`un tarihi yarımadasında neredeyse tüm toplu taşıma araçlarının kesişim noktasında yer alan Aksaray, son günlerde gündeme Times gazetesinde yer alan haberle geldi. Aslında Aksaray bu haberden önce de uzun zamandır insanların gün içerisinde sadece geçiş noktası olarak kullandığı, akşamları özellikle ara sokaklarına girmekten imtina ettiği bir semtti. Peki gün içerisinde bu tarihi semtin arka sokaklarında neler oluyor? Semt sakinlerinin anlattıkları Aksaray`ın adeta Millet Caddesi`nden geçen tramvay ile ikiye bölündüğünü gözler önüne seriyor. İSKİ binasından Yenikapı Marmaray İstasyonu`na kadar olan bölgede halk daha çok Gürcüler, tinerciler, uyuşturucu ve fuhuştan dert yanarken, Aksaray Metro İstasyonu bölgesinin gündemi ise Suriyeli nüfusu, artan hırsızlık ve Arapça tabelalar.

‘Sokakta yürünmez`
Aksaray`da önce Yenikapı Marmaray İstasyonu`ndan yukarı doğru ana caddede yürümeye başlıyoruz. Ve ilk anda farkediyoruz ki burası sadece binlerce İstanbullu`nun değil dünyanın dört bir yanından gelmiş binlerce insanın da hem geçiş hem de yaşam noktası olmuş. Birçok yerde gazeteciye konuşmaya pek yanaşmayan esnaf Aksaray`da dertlerini anlatmak için birini bekliyormuşcasına şikayetlerini sıralamaya başlıyor. Esnafın ardından kapılarını çaldığımız semt muhtarlarında da durum pek farklı değil. 20 yılı aşkın süredir semtte muhtarlık yapanlar, “Eskiden buralar böyle miydi” diyor. Kimi tinercilerden, kimi Gürcülerden, kimi siyahilerden dertli olsa da vardıkları nokta aynı: “Eğer böyle devam ederse 3-5 seneye insanlar gündüz bile burada tek başına yürümeye korkacak.”

‘Önce imaj düzeltilmeli`
Aksaray`ın göbeğinde bir restoranı bulunan 40 yaşındaki Hüseyin Araz`a “Aksaray`da neler oluyor” diye sorduğumuzda çocukluğundan başlıyor anlatmaya; “Babamın restoranı vardı, onun yanında büyüdüm. Çocukluğumda, gençliğimde burası çok farklıydı. Bir defa Aksaray`da ev çoktu. Doktor, öğretmen çok yaşardı. Restoranlar o zamanlar pavyona dönmemişti. Hakimler, savcılar, doktorlar eşleri ile akşamları uzak semtlerden Aksaray`a yemeğe gelirlerdi. Dışarıdan gelişler arttıkça semt yavaş yavaş bozulmaya başladı. Şimdi sokaklar rezil, fakat polis disko ve barları denetim altında tutuyor, sokaklara o kadar özen gösterilmiyor. Oradaki pislik de sokağa taşıyor. Zaten buranın artık insanların kafasında fuhuşla eşleşen bir imajı oluşmuş. Halbuki burada gerçekten sadece işine, gücüne bakan çok insan da var. Önce bu imaj düzeltilmeli.”

Gürcüler Rusları aratıyor
Aksaray Mahallesi`nin 21 yıllık Muhtarı Hüseyin Ustaoğlu da Araz gibi semtte fuhuşun yayılmasından şikayet edenlerden... 12 yaşından beri Aksaray`da yaşayan 56 yaşındaki Ustaoğlu, “Sorunun kaynağı plansız, kontrolsüz yerleşim ile Gürcüler” diyor. Son yıllarda Aksaray`a çok yoğun Gürcü göçü yaşandığından bahseden Ustaoğlu, “4-5 sene öncesine kadar bile böyle değildi. O zamanlar Ruslar çok geliyordu ama onlar işinin derdinde, cana-mala kastetmeyen, kültürlü insanlardı. Fakat Gürcüler farklı. İçlerinde ekmeği için gelen de var ama bir de fuhuşa karışan, uyuşturucu kullanan, satan, aileleri huzursuz edenler var ki buna bir çözüm bulunması gerekiyor” diyor. Açıktan uyuşturucu satışı yapıldığını, semtte cinayetlerin arttığını hatta bıçakla polis kovalandığını öne süren Ustaoğlu, “Mal sahipleri 500 TL`lik evleri bunlara 2 bin TL`ye kira verdikleri için ses çıkartmıyolar. Eğer bu düzen böyle devam ederse 5 sene sonra burada dolaşamaz oluruz” diye konuşuyor.

‘AB sonrası durum değişti`
Muhtarlığın hemen karşısındaki Emniyet Otobüs Terminali`nde 15 senedir çay ocağı işleyen Sedat Oruç da durumun son 10 yılda kötüleştiğini savunanlardan; “15 senedir bu terminalde çay ocağı işletiyorum. 2001-2002`de daha çok Romanya`dan, Bulgaristan`dan insanlar gelirdi. O insalar kültürlü, ticaret için gelen insanlardı. Para bırakırdı. Bu iki ülke AB`ye girince, vatandaşları buradan uzaklaştılar. Bu defa Gürcistan, Azerbaycan ve Ermenistan`dan gelişler başladı. Özellikle Gürcistan`dan gelenler nasıl oturulur kalkılır bilmezler. Suça çok karışıyorlar ama turist muamelesi görüyorlar, yeterli cezaları almıyorlar. Uyuşturucu kullanıyorlar. Bir de uyuşturucu alıp, ev yapımı onların özel çaça diye bir içecekleri var, onu da içtiler mi bunlara cesaret geliyor. Her işi yapabilirler. Hiçbir şey de umursamazlar. Bunlar bir de parasız geliyorlar. O yüzden hırsızlık da artıyor.” Oruç insan kaçakçılığının ise büyük firmaların bulunduğu terminallerde gerçekleşmesinin imkansız olduğunu belirterek, “Bu tür geçişleri daha çok Edirne`de ayarlıyorlar” diyor.

‘Kravat takmadan sokağa çıkmazdık`
Semtin son 50 yılına şahitlik edenlerin anlattıkları ise dinledikçe hayrete düşürüyor. Mesihpaşa Muhtarı Necati Sığınmış da semtin eski sakinlerinden. Sığınmış`a, “Eskiden nasıldı Aksaray” dediğimizde özlemle anlatmaya başlıyor: “Ben 1968`den beri buradayım. Biz o zamanlar Aksaray`da sokağa kravat takıp da çıkardık. Eşimle Yenikapı`ya gider yer içerdik; sonra oradan yürüyerek Aksaray`a doğru gece 3`te çıkardık. Orada oturur bir çay içerdik. Sonra yine kalkar yürür, Sabah 5`te evimize varırdık. Bir kişi de sataşmaz, rahatsızlık vermezdi. O zamanlar ünlü isimler, tüccarlar yaşardı Aksaray`da Laleli`de... Artık fuhuşla anılıyor, burası bitti. O günlere dönmek zor.”

Arapça tabelalar
Daha sonra Millet Caddesi`nden yolun diğer tarafına geçiyoruz ve o anda kendimizi bir başka semte gelmiş gibi hissediyoruz. Rusça tabelalar, toptancılar, mağazalar yerini Arapça tabelalarla kebapçılara bırakıyor. Tüm tabelaları Türkçe ve Arapça yazılmış olan büyük bir kebapçıya giriyoruz. Burada görevli Talip Yazıcı anlatmaya 30 sene öncesinden başlayanlardan; “Buranın öncesini de bilirim 30 senedir buraya bir turist akını vardır.

20 sene önce bu bavul ticaretine dönmüştü. Ondan şikayet yoktu. Fakat bu tarafta son 3-4 yıldır Suriyeli ve Iraklı sayısı çoğalınca güvenlik sorunu ve hırsızlık ortaya çıktı. Gece 1`den sonra yol kesiyorlar, rahatsız ediyorlar. Her ne kadar biz rehberlik firmaları ile çalışsak ve bundan en az etkilenenlerden olsak da yoğunluk yaşandığında dışarıdan girip hırsızlık yapmaya çalışanlar oluyor. Burada gidişat iyi değil. Eğer böyle devam ederse kısa bir süre sonra bir kadın burada tek başına dolaşamaz olacak. 4 sene önce burada bu kadar Arapça tabela da yoktu şimdi Suriyeli ve Iraklı sayısı artınca bu tabelalar da arttı.”

Aksaray Metro İstasyonu`nun az ilerisinde emlakçılık yapan Nezir Beştaş da boş kalan evlerden dert yanıyor. “Bu bölgede hırsızlık çok arttı. İnsanlar bu evlere 1000 TL vermek istemiyor” diyen Beştaş, evlerin Suriyelilere ise daha pahalıya kiralandığını anlatıyor.

Tinerci kabûsu
Aslında Aksaraylılar Marmaray`ın Yenikapı`ya gelmesi ile başta heyecanlanmışlar fakat değişen bir şey olmadığını görünce hevesleri kursaklarında kalmış. Marmaray istasyon çıkışının az ilerisinde ayakkabı satışı yapan Remzi Korgal, “Marmaray`dan sonra tek değişen oradan çıkan insanlara sürekli yol tarif etmemiz oldu, başka da hiçbir şey değişmedi” diyor. Korgal bir başka noktaya da dikkat çekiyor: Tinerciler. “Müşteriler hava karardıktan sonra gelmeye korkuyorlar çünkü insanlara çok sataşıyorlar” diyen Korgal gibi büfe sahibi Hasan Karademir de tinercilerden şikayet ediyor: “Akşamları 10`dan sorna güvenlik sıkıntısı başlıyor. Polis gece 12`de gelip dükkanı kapattırıyor. Bu durum da işleri etkiliyor.”

Rusya`daki kriz işleri yarı yarıya azaltmış
Aksaray`da hangi esnafla konuşsak hiç değişmeyen tek şey, “Rusya ekonomisindeki kötü gidiş bizi vurdu” cümlesi oluyor. Kadın giyim üzerine bir mağazası bulunan Cevdet Yılmaz “Rusya`daki krizle zararımız yüzde 50`ye vardı” derken benzer şekilde bir otelde çalışan Bayram Turan da ağız birliği etmişcesine, “Kriz işlerimizi neredeyse yüzde 50 düşürdü” diye dert yanıyor. Emniyet Otobüs Terminali`nde bir firmanın işletmeciliğini yapan Kenan Toprak da “İşler yüzde 50 azaldı. 5-6 senedir Romanya biletini 100 TL`den satıyoruz” diyor.

milliyet