Şükrü Gündüz / Doğruhaber

Hür- Der (İnsani Hak ve Hürriyetler Derneği) hukuksuz bir şekilde Hizbullah davasından müebbet hapis cezasına çarptırılan Hacı Bayancuk ile ilgili çarpıcı bir rapor hazırladı. Pozantı ilçesi Akçatekir yaylasında polis, 5 Eylül 2001 tarihinde yaptığı baskında, Hizbullah Cemaati yöneticilerinden Sulhattin Ürük`ü katletmişti. Baskında evde bulunan Hacı Bayancuk ile yanındaki kişilere müebbet hapis cezası verildi. Müebbet hapis cezası ile polisin yaptığı bu suikastın üstü örtülürken aynı zamanda cinayetin tanıkları da, mahkeme tarafından ölüme mahkûm edildi.

Raporda mahkeme eliyle yapılan hukuksuzluklara madde madde yer verildi. Tartışmalı kararları ve paralel yapı iddiaları nedeniyle dağıtılan Yargıtay 9. Dairesi`nin verdiği kararlarla mağdur olan kişiler, hâlâ cezaevinde.

Hacı Bayancuk dosyasına bakan savcı Adem Özcan, paralel yapı soruşturması kapsamında görevden alınmıştı. Savcı Adem Özcan, Tevhid-Selam Örgütü adı altında yüzlerce kişi ile ilgili dinleme kararı alan ve yüzlerce çuval dinleme tutanaklarının imha edilmesi talimatını veren savcılardan birisi olarak biliniyor.

BABAMA RAPOR VERİLMESİNE ENGEL OLUNUYOR

Hacı Bayancuk`un kızı Özlem Tutar, babasına hukuksuz bir şekilde ceza verildiğini söyleyerek babasının sağlık durumunun da iyi olmadığını söyledi. Tutar, babamın beyninde tümör olduğu ile ilgili raporun verilmesine engel olunuyor. Babam kalbinden rahatsız, kalbinden beyne giden üç damarında tıkanıklık var. Midesinden, bağırsaklarından rahatsız olduğu gibi yüksek tansiyon hastalığı da var.” dedi.

SİYASİLERİN VE MEDYANIN BASKISIYLA CEZA VERİLDİ

CMK 102. madde düzenlemesinin yürürlüğe girmesi ve Hizbullah Ana Davası tutsaklarının tahliyelerinden sonra yargının üzerinde çok ciddi baskılar oluştu. Bu baskılar neticesinde, ‘şayet yargılanan Hizbullah sanığı ise adeta hak tanımayın` denildi.

YARGITAY TALİMAT VERDİ MAHKEME CEZAYI HER SEFERİNDE ARTIRDI

Yerel mahkeme bu dava hakkında iki sefer karar verdi. Birinci kararında Hacı Bayancuk`a üyelik cezası verdi. Ama Yargıtay, cezanın artırılması için aleyhte bozdu. İkinci kararında yöneticilikten ceza verdi. Ancak Yargıtay 9`ncu Ceza Dairesi verilen cezaları bir türlü yeterli görmüyordu. Her iki seferde de mahkemenin vermiş olduğu kararı Bayancuk`un aleyhine bozdu. Yargıtay, 146`ncı maddeden ceza verilmesini istediği için mahkeme Yargıtay`ın bu kararına daha fazla direnmeyip Yargıtay`ın istediği kararı verdi. Raporda, “Hacı Bayancuk 05 Eylül 2001 tarihinde Hizbullah Cemaatine üye olmak suçlamasıyla Adana Pozantı`da gözaltına alınmış, 9 günlük gözaltı süresinden sonra 14 Eylül 2001 tarihinde tutuklanmıştır. Yargılaması Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 2004/226 esas sayılı dosyasında yapılmış, ilkin 03 Nisan 2007 tarihinde örgüt üyeliği cezası verilmiş, bu ceza Yargıtay tarafından örgüt yöneticiliği ve müebbet hapis cezası durumları değerlendirilmediğinden bahisle bozulmuştur. 15 Şubat 2011 tarihinde aynı mahkemenin 2011/65 karar sayılı kararıyla Hacı Bayancuk müebbet hapse mahkûm edilmiş ve bu karar Yargıtay tarafından onanmıştır.” denilerek aslında mahkemelerin hukukla değil, talimatla karar verdiği gözler önüne seriliyor.

HUKUKSUZLUKLAR  MADDE MADDE RAPORDA

Hür- Der`in hazırladığı raporda Hacı Bayancuk`a yapılan hukuksuzluklar madde madde sıralandı. İşte raporda yer alan hukuksuzluklar: Hacı Bayancuk`un dosyasında var olan apaçık hukuksuzluklar nedeniyle, paralel yapıya mensup savcı ve hâkimlerin dahli olduğunu gösteren durumlar şunlardır:

VARSAYIMLARLA MÜEBBET HAPİS

- Hacı Bayancuk yakalandığında güvenlik güçlerine silah kullanmadığıyla ilgili tutanaklar ve ekspertiz raporlarıyla da sabit iken, kolluk küvvetlerine ateş açtığı varsayılarak mahkum edilmiştir.

Burada bir baskı söz konusu… Mahkeme heyeti herhangi bir ithamla karşılaşmamak için Yargıtay`ın dayatma kararını kabul etmiştir. Mahkeme heyeti bu karara direnebilirdi ya da kendi eski kararını da verebilirdi. Karar bu mahkemenin vicdanına kaldı. Mahkeme de vicdanen yüksek(!) yargıya teslim oldu. O evde bir çatışma çıkıp çıkmadığı ile ilgili bir delil yok. Sadece polisin böyle bir iddiası var. İki tabanca ve iki boş kovandan dolayı üç kişiye müebbet hapis cezası veriliyor.

İKİ BOŞ KOVAN İÇİN  BEŞ KİŞİYE MÜEBBET HAPİS CEZASI VERİLDİ

- Dosyada mevcut 05.09.2001 tarihli Olay Yeri İnceleme ve Tespit Tutanağına göre bahse konu evde iki adet boş kovan bulunmuştur. Ekspertiz raporuna göre bu kovanlardan biri evde bulunan silahtan, diğeri evin bahçesinde polis tarafından katledilen Sulhattin Ürük`ün yanında bulunan silahtan atılmıştır. Polis ise tuttuğu tutanakta Sulhattin Ürük`ün, Mehmet Veysi Özel`in, Remzi Kaçar`ın ve o esnada orada olmayan S.A isimli şahsın elinde barut izi var diyor.  S.A`nın elinde barut izi var diyen rapora göre Hacı Bayancuk`un elinde barut izi yok. Olay yerinde iki silah olduğu halde dört kişinin çatışmaya girdiği tutanaklarda belirtiliyor. İki silahtan iki mermiyi dört kişinin atmış olma ihtimali var mı? Böyle bir şey mümkün mü? Bir tabancayı iki kişi kabzasından tutarak beraber mi ateşledi!

BAYANCUK DIŞARI ÇIKTIKTAN SONRA BİR EL ATEŞ EDİLDİ

05.09.2001 tarihli Olay Yakalama ve Zapt Etme Tutanağının 3. Sayfasında evin içerisinde bulunan tabanca ile sanık Hacı Bayancuk`un dışarı çıkarak derdest edildikten sonra bir el havaya ateş edildiği yazılıdır. Yani sanık Hacı Bayancuk bahse konu evin içerisinde iken evin içerisinden herhangi bir silah atışı yapılmadığı Hacı Bayancuk dışarı çıktıktan sonra evin içerisinden bir el ateş edildiği tutanak altına alınmıştır.

BAYANCUK`UN SİLAHA DOKUNMADIĞI   RAPORDA YER ALIYOR

Adana Kriminal Laboratuvarı`nın 07.09.2001 tarihli raporuna göre Sulhattin Ürük, M. V. Ö. ve R. K.`nin el svaplarında atış artıklarından olan antimon elementine rastlanmış, Hacı Bayancuk`un ise el svaplarında atış artığına rastlanmamıştır.

KRİMİNAL RAPORDA  ORADA BULUNMAYAN BİR KİŞİ ATEŞ ETMİŞ

İki ayrı tabanca ile iki kez ateş edildiği iddia edilmiş olmasına rağmen dört ayrı şahsın (ki bu dört şahıstan S. A. adlı kişi olay yerinde bile değildir ve hiç yakalanmamıştır) el svaplarında atış artıklarına rastlanmış olduğunun tespit edilmiş olması da sonradan düzenlenen kriminal raporun güvenilir olmadığını ortaya koymaktadır.

10 YIL DOLMASINA RAĞMEN TAHLİYE EDİLMEDİ

Hacı Bayancuk CMK 102`de yapılan değişiklikler sonrası, tutuklulukta geçirdiği süre 10 yılı geçmiş, bu sırada dosyası Yargıtay tarafından henüz onanmamış, buna rağmen tahliye edilmemiştir. CMK 102 tahliyelerinden sonra dosyası Yargıtay`dayken Hacı Bayancuk`un 10 senesi dolduğu halde medyanın baskısıyla bu haktan istifade ettirilmedi. Bu dosyadan kısa bir süre sonra da Ergenekon dosyaları için bu süre 5 yıla düşürüldü.

DOSYAYA BAKAN   SAVCIYA PARALELCİ SORUŞTURMASI AÇILDI

- Dosyaya bakan savcı Adem Özcan`ın sonradan paralel yapı soruşturmaları kapsamında takibe maruz kalmış olması, yukarıdaki deliller ve daha fazlası Hacı Bayancuk`un paralel bir kumpas sonucu mahkûm ettirilerek mağdur edildiğini ortaya koymaktadır.

YENİDEN YARGILAMA HAKKI VERİLMELİ

Raporda, 1990`lı yıllarda ve 2000 yılından yakın zamana kadar kolluk ve adli makamların paralel yapıya mensup kimselerin güdümünde olduğu bilinmektedir. Bu yıllarda tehlike görülen kişi ve gruplara kumpaslar kurulmak suretiyle nice mağduriyetler yaşatılmıştır. Yukarıda kısa bir izahını yaptığımız Hacı Bayancuk dosyası da bunların en bariz olanlarındandır. Bu dosyanın yeniden yargılama konusu yapılarak, hukuksuzluk yapan devlet görevlilerinin soruşturulması ve Hacı Bayancuk`un tahliyesi elzemdir, ifadelerine yer verilerek bu dosya ile ilgili yeniden yargılama kararı verilmesi gerektiği ifade ediliyor.

BABAMA HUKUKSUZ BİR ŞEKİLDE CEZA VERDİLER

Hacı Bayancuk`un kızı Özlem Tutar da babasına hukuksuz bir şekilde ceza verildiğini ifade ederek, “Babam 2001`de yakalandı. O evde çatışma çıkmamasına rağmen çatışma çıktı deyip babama ceza verdiler.  Dosya incelendiğinde birçok düzmecenin olduğu ortaya çıkıyor. Babam mahkemede ‘zalimler için yaşasın cehennem` dediği için mahkemeye hakaretten ceza verdiler. Bu ceza verildiğinde babam mahkeme heyetine; ‘Bu söz Bediüzzaman`a ait bir sözdür. Zalimler için bir temennidir. Sizin bu sözü üzerinize alıp hakaret olarak kabul edip bana ceza vermenizi ayrıca manidar buldum.` Babamın yakalandığı baskını Nuh Mete Yüksel yönetmişti. Babam, mahkemede,  ‘Çatışma var diyorsanız, Nuh Mete Yüksel`i getirin çatışma olup olmadığını ona sorun` demesine rağmen mahkeme bu talebi kabul etmedi. Polis kamerası ile bütün baskın anı kameraya alınmıştı. Avukatlar, mahkeme heyetinden bu görüntülerin getirilmesini talep etti. Mahkeme bu isteği kabul etmedi. Siz davayı uzatmak istiyorsunuz, dediler. Çünkü babama alelacele ceza verip 10 yıllık sürenin dolmasını istemiyorlardı.  Ortada bariz bir delil vardı. Ama mahkeme bunu görmezden geldi.” diye konuştu.

BABAMI TANIYAMADIM!

Babasının gözleri önünde onunla beraber yakalanan kişilere çok ağır işkenceler yapılıp babasına seyrettirildiğini anlatan Özlem Tutar, “ Gözaltında izinle babamı görmeye gittik.

Babam çok kötü durumdaydı, ayakta duramıyordu. Bizi bir odaya aldılar. Ben sabırsızlanıp kapıdan koridora bakıyordum. Böyle bakarken iki polisin bir adamı aralarına alarak ayakları yerde sürükleniyor şekilde koridorda getirdiklerini gördüm.  Ben anne, anne gel şu adamın haline bak, ne hale getirmişler` dedim.

Yakına getirdiklerinde o kişinin babam olduğunu görünce çığlık attım. Sakallarını kesmişlerdi. Onu tanımamıştım. Onu getiren polisler, ailene sana kimsenin dokunmadığını söyle, dediler. Ben babama sana dokunulmuyorsa bu halin nedir diye sordum. 20 dakika görüştük. Babam Zazaca ‘kızım, bana karışmıyorlar ama yanımdaki dört gence gözümün önünde işkence yapıyorlar. Ya sen konuşursun ya da böyle işkence yaparız.` diyorlar.” ifadelerini kullandı.

BABAMIN SAĞLIK DURUMU İYİ DEĞİL

Babasının sağlık durumunun iyi olmadığını ifade eden Özlem Tutar, “Birçok hastaneye gittik babamın beyninde tümör olduğu ile ilgili rapor verilmiyor. Raporun verilmesine engel olunuyor. Babam kalbinden rahatsız… Kalbinden beyne giden üç damar tıkanık… Midesinden, bağırsaklarından rahatsız ve yüksek tansiyon hastası… Babam Tokat T Tipi Cezaevinde iken fenalaşıp hastaneye kaldırıldı. Tokat Üniversitesi`nde anjiyo yapıldı. Babama anjiyo yapan doçentle görüştük. Babamın durumunun iyi olduğunu normal bir anjiyo yapıldığını söyledi.”

HASTALIK İLE İLGİLİ RAPOR VERİLMİYOR

Aynı doktor babama ‘bir milyonda bir insanda görülebilen bir hastalık var sizde. Teşhisi konulmamış. Sizden kan örnekleri almamız gerekiyor. İzin verirseniz bunu yapabiliriz. Babam da benden bu kanları alırsanız bir faydası olacak mı demiş. Doktor, hayır demiş. Bunun sonuçlanacağını ve size yetişeceğini sanmıyorum. Ama sizden sonraki nesillere faydalı olur. Başka insanlar bunun faydasını görecek. Babam da kan vermişti. Buna rağmen doktor rapor vermedi.

BABAMI AMELİYATLI HÂLİYLE BAŞKA YERE SEVK ETTİLER

Babam anjiyo ameliyatı olduğu zaman Ankara Sincan`a sevki çıktı. Ameliyat olduktan bir gün sonra ring arabasıyla babamı Ankara`ya gönderdiler. Altmışlı yaşlarda yeni anjiyo olan birine siz nasıl yolculuk yapabilir diye rapor veriyorsunuz diye doktora kızdım. Doktor, ‘bak kızım ben seni çok iyi anlıyorum. Senin baban siyasi bir mahkûm, benden ne istiyorlarsa ben onu yapıyorum` dedi.” şeklinde konuştu.