Kürdistan`da başkalarının varlığına tahammül etmeyen PKK kendisinin merkezinde olduğu vesayet sistemini yaygınlaştırmak için yoğun çaba harcamaktadır. Kendisine rağmen başkalarına varlık hakkı tanımama siyasetinden ödün vermemektedir. Boyun eğmeyen, PKK`nin üstünlüğünü ve tekliğini kabul etmeyenler bu örgütün ve uzantılarının en büyük uzmanlık alanı olan yalan ve iftiralara maruz kalmakta, işbirlikçilik ve hıyanetle suçlanmaktadır. Zulüm şamarını her zaman yüksekte tutarken, boyun eğen ve vesayeti kabul edenler taltif edilmekte, kabul etmeyip PKK`ye rağmen varlık sürdürmeye çalışanlar tehdit edilmekte ve saldırılara maruz kalmaktadır.
PKK ve uzantılarının Kürdistan`da ciddi bir tabana sahip oldukları inkâr edilemez. Ancak zor kullanarak kendilerinden başkalarına yaşam hakkı tanımazken, ciddi bir taban oluşturmaktan yoksun, ya da PKK`nin baskılarını göze alamayan veya İslam`ı keyiflerine göre yorumlayan kimi Müslümanların bir şekilde PKK`nin gölgesine sığınmaya çalıştıkları ve burada hayat aradıkları gözlerden kaçmamaktadır. Bu tercihleriyle büyük bir kimlik bunalım yaşarken yanlışlarını doğruymuş gibi savunmak için çabalarken, mücadelelerinde İslam`ı referans alanları karalamakta ve asılsız şeylerle itham etmektedirler.
PKK yıllarca silahlı mücadelede bulundu. Bundan dolayı bazı kazanımlarının olduğu da aşikardır. Ancak PKK`nin temsil ettiği ve dayattığı kimliğin İslam`a karşı bir kimlik olduğu, Kürd halkının Müslümanlığına rağmen bundan vazgeçmediği ve Sosyalist düşünceden ödün vermediği herkesin malumudur. Buna karşın yüzlerine güldüğü ve pohpohladığı kimi Müslümanlara yapılan taltifler kullanma amacından öte bir anlam taşımamaktadır. Oysa PKK`nin İslam`a en küçük bir saygısının bile bulunmadığı otuz yıllık mücadelesi boyunca sergilediği pratikle ayan beyan ortadadır.
Bölgedeki kimi Müslümanların PKK`nin tayin ettiği gündemin peşine kafa üstü atlamaları, PKK`yi Kürd siyasi hareketi olarak nitelendirip kurtarıcı olarak sunma çabaları ciddi bir bunalımı haber vermektedir. Bunu yaparken, PKK`ye boyun eğmeyen, İslami söylemlerini dillendirip Kürdlerin kurtuluşunun İslam`ın şemsiyesi altında olduğunu savunan Hüda Par camiasını saldırılarının odağına almakta, İslami söylemini ağızlarında geveleyip karalamaya çalışmaktadırlar. Aslında bu yaklaşımlarıyla İslami söylemi zan altına almaya çalışırken İslam`ı hedef tahtasına oturtmakta ve saldırmaktadırlar. Oysa referansının İslam olduğunu söyleyen Hüda Par camiasının hedeflediği model günümüzün mevcut uygulamaları değildir. Örnek alınan ve savunulan Hz. Resul–i Ekrem Aleyhisselatu Vesselam`ın Medine`de sergilediği pratiktir.
Bunca cinayetine rağmen PKK`ye ses çıkarmayanlar ya da buna cesaret edemeyenler, fırsatını bulduklarında eski günlere uzanıp Müslümanları karalayarak bir şekilde PKK`nin mücadelesinin ve hedeflerine doğru yol almasının hamallığını yapıyorlar. Aslında bunlar Hüda Par camiasının PKK`ye boyun eğmesini, İslami mücadeleden el etek çekmesini, İslam yerine Kürtlüğü öne alıp İslam`ı Kürtlüğün yedeği haline getirmesini arzuluyorlar. PKK`nin yalanlarını lütuf ya da yollarını aydınlatan kandil şeklinde görenlerin Hüda Par`ın Kur`an ve Sünnetten neş`et eden söylemine karşı verdikleri tepki fazla şaşırtıcı değildir. Bununla da yetinmiyor İslami söylemi kuşkulu ve Kürd kazanımlarının ötelenmesi olarak nitelendirirken, bir şekliyle İslami söylemlerden rahatsızlıklarını ortaya koymaktan kaçınmıyorlar.
Kimi zaman özgürlükçü takılsa da PKK, kontrolüne girmeyen ve vesayetini kabul etmeyen hiçbir siyasi yapılanmaya müsaade etmemektedir. PKK`nin vesayetine sığınan Müslümanlara verebileceği en büyük hak sözde Kürd halk önderi Apo`nun başındaki mekanizmanın küçük bir kolu olan PKK diyanetinin şemsiyesi altında İslam düşmanı bir çizgiye hizmet etmektir.
İşin üzücü tarafı PKK vesayetini kabul edenler çok büyük bir cesaretle İslami bazı kavramları, bunların içinde Kur`an`i dayanağı bulunan “ümmet” kavramını sorgulamakta ve yerden yere vurmaktadırlar. Aslında İslami kimliği büyük bir sıkıntı olarak gören bu kesim PKK`nin de kimi zaman ifade ettiği gibi bu kimliği Kürd kazanımlarının yok edilme sebebi olarak görmektedir. Bu şekilde hem İslami kimliğe karşı bir tutum içine girmekte hem de PKK`nin İslam ve Müslümanlara karşı duruşuna meşruluk kazandırmaya çalışmaktadır.
PKK vesayetinde hareket edenler farkında olmadan büyük bir kimlik bunalımı yaşıyorlar. Bu, hayra alamet bir gelişme değildir. İslam ve Müslümanlara karşı geliştirilen safta yer almaları büyük bir sorumsuzluktur. Bunlardan bir kısmı kendilerini avutarak içi boş bir İslamiliği savunmaktan da geri durmuyorlar. Ancak gittikçe meşruiyet kazandırdıkları PKK`nin renginin ve ideolojisinin gün geçtikçe belirgin hale gelmesiyle savundukları İslam`ın izleri birer birer ortadan kalkmaktadır.
İşin diğer sıkıntılı yönü varlığını zorla dayatan ve kendisinden başkasına tahammül etmeyen PKK`nin siyasetinin karşısındaki duruşun hem PKK hem de İslami geçinenler tarafından iktidar partisinin yedeğine girme şeklinde ifade edilmesidir. Oysa Müslümanlar, kimliklerine uygun bir duruş ve bir siyaset yürütüyorlar. Takip ettikleri siyaset iktidar partisinin ya da başka birilerinin siyasi yapılarıyla uyuşuyor ya da ters düşüyorsa bu duruşlarından vazgeçmeleri ya da ödün vermeleri beklenmemelidir. Önemli olan dosdoğru yolda varlıklarını sürdürmeleri ve hedeflerine yürümeleridir.
Kürdistan halkı Müslümandır. PKK`ye rağmen Kürdistan`da faaliyet yürüten Müslümanlar, Kürd halkının inanç ve kültürü çerçevesinde faaliyet yürütmekte ve siyaset yapmaya çalışmaktadır. PKK`nin ya da başkalarının rahatsız olması ve engellemeye çalışması bu yürüyüşü engelleyemeyecektir. İşin üzücü yanı İslam`ı esas alıp bu çerçevede faaliyet yürüten Müslümanlar dururken kimi Müslümanların bazı beyhude duyguların ardına takılıp İslami kıstasları çiğneyerek İslam düşmanlarını dost görmeleri ve emirlerine girmeleridir. İnşallah yanlışlarını anlar, hatalarından dönerler. Müslümanların dostları Allah, Allah Resulü ve Müslümanlardır. Bunun dışındaki yollar çıkmaz olup felaketten başkasıyla neticelenmez.
(Hürseda Haber)