On binlerce Müslüman`ın Hama kentinde katledilmesinin üzerinden 33 yıl geçti. 2 Şubat 1982 tarihinde yaşanan katliamda Suriye diktatörü Hafız Esed, tüm dünyanın gözleri önünde resmi rakamlara göre 40 bin Müslüman`ı katletmiş, yaşanan bu katliam sonrası 800 bin insan yerini yurdunu terk ederek mülteci durumuna düşmüştü.
Konu ile ilgili olarak İlke Haber Ajansına değerlendirmelerde bulunan Tarihçi Mustafa Karakaş, 33 yıl önce yaşanan vahşete dair önemli tespitlerde bulundu.
Günümüzün Hamaları…
Katliamdan 2 ay önce sıkıyönetim ilan edilip, Hama şehrinin tanklarla sarıldığını söyleyen Karakaş, yaşanan bu baskıların tek sebebinin olduğunu, bu sebebinde o bölgede yaşayan halkın dindar olması olduğunun altını çizdi.
Karakaş, “Fransa`da öldürülen 12 kişi için bütün dünya ayaklanıyor ve kamuoyunu meşgul ediyorken, o dönemde 40 bin insanın katledilmesi maalesef gündem dahi olmadı. Kamuoyunda yer bulsa bile istatistikî bilgi olarak dünyaya servis ediliyor. ‘Bu kadar penguen öldü.` der gibi. Bu durumda Müslümanlar için utançtır.” dedi.
“Birlik halinde olmadığımız sürece lokma lokma yutulacağız”
Müslümanların birlik halinde olmadığı için Sosyalist Baas Rejimi Esed tarafından onbinlercesinin katledildiğini belirten Karakaş, “Hâlbuki Müslümanlar, birlik halinde olsaydı; o faşist idareye ve yönetime karşı ciddi bir kıyam içerisinde olsaydı, bu olaylar belki bu kadar acı bir şekilde tarihe kaydedilmeyecekti. Müslümanların yaşadığı grupçuluk, mezhep takıntıları, vahdetten uzak anlayış, Müslümanları dünyanın her yerinde zor duruma sokmuştur. Mısır`da Sisi`ye destek veren Müslüman gruplar buna örnektir. Birlik halinde olmadığımız sürüce lokma lokma yutulacağız ve yutuluyoruz da.” diye konuştu.
“Bizim zaafımız sayısal azlığımızdan değildir”
Müslümanların zaafının azlıktan kaynaklamadığına dikkat çeken Tarihçi Yazar Karakaş, İslam ümmetinin en büyük zaafının aralarında yaşanan tefrika olduğuna dikkat çekti.
Bugün Müslüman nüfusun 2 milyara dayandığını ve bu nüfusun çoğunluğunun genç ve dinamik bir nüfus olduğunu söyleyen Karakaş sözlerini şöyle sürdürdü:
“Müslümanların öncelikli olarak bir ortamda bulunabilmeyi, bir masada oturabilmeyi öğrenmeleri gerekir. Suriye`de çok rahat İslami bir yönetim kurulabilirdi. Ancak oradaki grupların sayısını kendileri dahi bilmiyorlar. Suriye`de ümmet paramparça olmuş durumda. Mısır`da paramparça olmuş durumdayız. Irak ve Afganistan`da yine aynı durum söz konusu. Amerika`nın İslam coğrafyalarında uyguladığı emperyalist proje, Müslümanları birbirine düşürme projesi haline gelmiştir.”
“Allah, birlik olmayı emreder”
Birlik halinde olmayan güçlerin parçalanmaları kadar doğal bir şeyin olmadığını ve bunun sonucu olarak bu gün yaşanan durumun meydana geldiğini belirten Karakaş, Allah`ın (cc) Müslümanlara birlik olmayı emrettiğini söyledi.
Karakaş, “ Allah`ın ipine topluca sarılmamızı gerekir. Savunduğumuz değerlerin Kur`an merkezli olması gerekir. Bu noktada Müslümanların, “Biz, nasıl anlaşabiliriz.” sorusuna cevap bulması gerekmektedir.” şeklinde konuştu.
“Bugün Şehitlerin kanlarının bereketini çalma girişimi var”
Şehitlerin dökülen kanının İslam ümmeti için bir bereket olduğunu ve bu gün bu bereketin İslam ümmeti arasında fitne çıkarılarak çalınmaya çalışıldığını söyleyen Karakaş, sözlerini şöyle bitirdi.
“İslam dünyası, fitne dönemine girmeden önce Şehitlerin kanı müthiş bir bereket saçıyordu. Seyyid Kutup`un kanı 50 yıldan bu yana mesajını diri bir şekilde sürdürüyor. Bugün, Şehitlerin kanlarının bereketini çalma girişimi var. Fitne dönemi, Şehadet `in bereketini çalma girişimidir. Özellikle Şubat ayında dünyanın birçok tarafında şehit edilmiş olan İslam önderlerinin mesajlarını tekrardan diriltmek gerekir. Bu mesaj yeryüzünde adaleti inşa etmek için olmalı. O kanların heder olmaması için, o kanlara sahip çıkacağız. Şehadet, Allah içindir; Yeryüzünde adaletin ikame olması içindir. Bu da Müslümanların yekvücut olmasıyla olur.” M. Sıddık Bilge / Fikret Özkan – İLKHA