Özgür Eğitim ve Bilim Çalışanları Sendikası (Özgür Eğitim-Sen) Diyarbakır Şubesi tarafından aylık olarak düzenlenen ‘Fikir Mektebi Seminerleri`nin bu ayki gündeminde medreseler konusu ele alındı.

Sümerpark Resepsiyon Salonu`nda düzenlenen seminere, Prof. Dr. Halil Çiçek, Molla Sadullah Ergun, Araştırmacı Yazar Fırat Toprak, araştırmacılar ve davetliler katıldı.

Moderatörlüğünü Abdussamed Kaya`nın yaptığı seminere konuşmacı olarak katılan Prof. Dr. Halil Çiçek, medreselerin önemine değindi.

“Medreseler İslam orijinli eğitim merkezleridir”

Medreselerin İslam orijinli eğitim merkezi olduğunu vurgulayan Çiçek, “Batı`daki üniversitelere karşılık gelen medrese, İslam orijinli bir eğitim merkezidir. Medresenin tarihteki ilk örneği, Peygamber Efendimiz`in (S.A.V) kurmuş olduğu ‘Mektebi Suffa` idi. Medreselerin kurumsallaşıp kök salması ise hicri 250`li yıllara dayanıyor. Bizim medrese geleneğimiz sarf, nahiv, mantık, fıkıh ve benzeri alanlardan oluşmakla birlikte öte tarafta pozitif bilimler, hikmet ve takva gibi geniş bir alanı da temsil etmektedir. Maalesef bugün üniversiteler dâhil tüm modern eğitim kurumları laik ve seküler bir zihniyete sahip. Zorunlu kılınan bu kurumlar doğal olarak laik ve seküler bireyler üretiyorlar. Bu kurumlardan geçen dindarlar bile bu öğütücü seküler tornadan nasiplerini alıyorlar.” dedi.

“Medreselerimizin tekrar dirilmesi gerekiyor”

Çiçek, medreselerin, ilim dünyasına tarih boyunca hatırı sayılır âlimler yetiştirdiğine vurgu yaparak, şu ifadeleri kullandı:

“Medrese sadece bilgi vermiyordu, takva, hikmet ve inanç veriyordu aynı zamanda. Cumhuriyet döneminde dahi medrese, dünya ilim dünyasına hatırı sayılır âlimler yetiştirdi. Peki, modern eğitim kurumları ve üniversiteler bugüne değin kimleri yetiştirdi? Medreseler, cumhuriyetin ilanından sonra illegal bir kurum haline getirildi. Devlet tarafından yasaklanmanın verdiği tüm sıkıntıları, başta ekonomik olmak üzere birçok noktada yaşadı. Medrese mezunları resmi diplomalara sahip olmadıkları için işsiz kaldılar. İstikbalini düşünen toplum, bu noktada medreseden istemeden de olsa uzaklaştı. Medrese, bu anlamda çok ciddi kan kaybetti. Bu sıkıntılarla uğraşan medrese, maalesef kendini yenileyemedi ve bugünkü haline hepimiz şahidiz. Medreselerimizin tekrar dirilmesi gerekiyor. Bu noktada âlimlerimiz ve hükümet ciddi sorumluluk altındadırlar ve bu yaraya merhem olabilmek için çok ciddi adım atmaları gerekiyor.”

 

“Ne pahasına olursa olsun medrese geleneğini yaşatacağız”

Cumhuriyet döneminde genelde İslam inancına, özelde ise medreselere büyük saldırılar yapıldığını söyleyen Molla Sadullah Ergun, “Medreseler, en büyük darbeyi Cumhuriyet döneminde aldı. Cumhuriyet döneminde genelde İslam inancına, özelde ise medreselere büyük saldırılar yapıldı. Ne kadar İslami sembol varsa hepsi yasaklandı. Dönemin kolluk kuvvetleri, halka şiddetli baskılar uyguladılar. Elbette ki halkın bir direnişi, bir tavrı olmadı değil. Fakat sistemin baskısı çok daha sertti. İşkenceler, idamlar ve zorbalığın bin bir hali, her gün halkın tepesine iniyordu. İşte bütün bu kötü şartlara rağmen medrese geleneğimiz devam etti. Bugün de eğitimimize devam ediyoruz. Bizler, çok kötü şartlarda eğitim gördük. Tankıyla, topuyla, her türlü yol ve yöntemiyle bize saldıran, medreselerimizi bitirmeye çalışan bir döneme tanık olduk. Yaşanan tüm bu trajediye rağmen şunu haykırmak istiyorum. Biz bugün varız ve yarın da olacağız. Ne pahasına olursa olsun medrese geleneğini yaşatacağız.” ifadelerini kullandı.

“Bugün hayattan kopuk olan medreselere metot ve müfredat yeniliği gereklidir”

Tarih boyunca cami merkezli bir toplum olmuş İslam toplumunun, medreselere önem verdiğini dile getiren Araştırmacı Yazar Fırat Toprak, “Medreseler, bugünün modern eğitimine kıyasla kimi noktalarda artı değere sahiptir. Medresenin olumlu işlevi, toplumsal hayatta öncülük misyonu ile karşımıza çıkıyor. Mesela kan davalarının halledilmesi buna örnek olarak verilebilir. Islah edilmesi ile beraber medreseler din eğitimi modeli olacaklardır. Maalesef bugün medreseler hayattan kopuk bir durumdadırlar. Bu nedenle medreselerde ıslahat esastır. Metot ve müfredat yeniliği gerekiyor.” şeklinde konuştu.

“Kürt kültürünü bugüne getiren medreselerdir”

Seminere dinleyici olarak katılan Molla Abdurrahman ise medrese mollalarının ittifak ederek medreselerde yeni düzenlemelere gitmesi gerektiğini belirterek, şunları söyledi:

“Bugün medrese için en büyük problem, mollaların ferdiyetçi takılmalarıdır. Mollaların ittifak edip beraber hareket etmesi medrese için hayati öneme sahiptir. Ekonominin kısıtlılığı bu aşamada problem olmakla birlikte olmazsa olmaz boyutunda değildir. Zira halk, biz istemememize rağmen elinden gelen yardımı yapmaktan imtina etmiyor. Medrese âlimlerimiz ittifak ederek, bir araya gelmelidir. Sorunu tartışmalı, çözüm önerilerini paylaşmalı ve çözüm için somut adımlar atmalıdırlar. Kürt kültürünü bugüne getiren medreselerdir. Tüm ulusalcı, Marksist ve Leninist gruplar bu olguyu her ne kadar kendilerine mal etme çabalarına girişseler de gerçek budur. Kaç yüz yıl öncesinden yazılmış Kürtçe medrese kitapları hala medreselerimizde okutuluyor.”

Seminer, yapılan konuşmaların ardından sona erdi. (İLKHA)