Evvelki gün Hür Dava Partisi, HÜDAPAR`daydım. Sait Şahin ve arkadaşları, Fatih`teki Fevzipaşa Caddesi üstündeki mütevazi parti merkezlerinde, bizi Anadolu insanına has konukseverlikleriyle karşıladılar. Siyasi sosyolojik yorumlar yapabiliriz HÜDAPAR`la ilgili olarak; neticede yurt çapında teşkilatlanmasına özen gösteren, sadece siyasi parti oluşumu olarak değil, çatısı altında yüzlerce sivil girişimi buluşturabilen, toplumsal dayanışma mahiyetinde yoksullukla mücadeleyi önemseyen, hukuki mücadelesini dar kimlikçi bakıştan çıkartıp evrensel insan hakları farkındalığıyla takip eden, sadece Diyarbakır ve Batman`da değil İzmir`den Bursa`ya Batı illerinde de makes bulan bir oluşumdan bahsediyoruz HÜDAPAR derken...
Bunların hepsini konuşabiliriz... Lakin selamla açılan kapılarından itibaren benim gönlüme çöken ilk izlenimden bahsetmek istiyorum bugün... HÜDAPAR`lıların gözlerindeki derin keder ve tebessüm ederken bile bitmeyen hüzün... O içtenlikle ve vakarla taşıdıkları, hiçbir cümle sarf etmeden sessizce seyrettiğinizde bile her şeyi ama her şeyi anlatacak kaderine razı olmuş, mütevekkil keder... Tüm sosyolojik siyasi analizlerin soğuk mesafesi, o gözlerdeki kederle karşılaştığınızda aşılıyor... Fevkalade nezaketle taşıdıkları mazlumiyetlerine, taziyelerine, çepeçevre hapsoldukları duyarsızlıklara rağmen, insan olma mesuliyetini gayretle sürdürüyorlar...
Onlar ölüyor...
Onlar öldürülüyor...
Onlar sürülüyor...
Onlar, görmeyen gözlerimizin önünde, işitmeyen kulaklarımızın dibinde, mühürlenmiş kalplerimizin taşrasında, yeryüzünden tek tek kazınıp siliniyor...
Ve onların sesini Allah`tan başka kimsecikler duymuyor...
***
Diyarbakır Barosu`nun sunduğu Cizre raporu düşündürücü. Raporlara giremeyen vakalardan birisi:
Cizre Nur mahallesi sakinlerinden Deniz Gözüngü, hamile bir kadın, küçük çocuklarıyla evde kıstırılmış. YDGH tarafından kapıları kırılmış evleri ateşe verilmiş. Çocuklarıyla birlikte mutfağa kilitlemiş kendini Deniz Hanım önce... Gözü dönmüş caniler evi ateşe verip çıktıktan sonra, çocuklarının ellerinden tutup düşe kalka banyoya geçmiş ateşlerin içinden. Üstü başı tutuşup yanmaya başlayan çocuklarını suyla ıslatmış dumana boğuldukları banyoda. O arada durumu haber alan eşi, yan komşunun bahçesinden banyo duvarını kırarak onları güç bela dışarı çıkartmış... Cizre`de Nur Mahallesinde böylesi bir cehenneme mahkum PKK`lı olmayan insanlar...
Köyler tek tek silahlı saldırganlarca kuşatılıyor, ya ölüm ya işkence sonrasında kalanlarsa köyleri boşaltıyor... Gençlerin kazma kürekle açtıkları söylenen hendekler, görgü tanıklarının anlattıklarına göre, belediyenin hafriyat makineleriyle açılmış... Cizre`de bir Ashab-ı Uhdud hikayesi...
6-7 Ekim olaylarında da benzeri vahşet olaylarını sergileyen YDGH, ne yapmak istiyor? HDP, gençler yapıyor engelleyemiyoruz yalanına daha ne kadar sığınacak? Devletin aldığı güvenlik kararları ne kadar geçerli? Yasin Börü`yü taşla vura vura öldürenler hakkında hangi girişimlerde bulunuldu? Batı`da bir takım operasyonel işlere karıştıkları için Doğu`ya sürülen emniyetçiler, bölgedeki karışıklığı yatıştırmakla mı yoksa şiddet sarmalını daha da ateşlendirmekle mi meşguller? Bunlar önemli sorular... Hayat memat soruları...
Tahşiye Davası benzeri bir karanlık senaryonun İhya-Der davası için de sözkonusu olduğunu iddia ediyor HÜDAPAR yöneticileri... Filistin`e destek kermesinin ardından yıllardır hapiste yatanlar var... En acısı da bunların hiçbirinden haberdar olmadığımız gerçeği...
PKK meselesi ile Kürt meselesinin birbirinden ayrı olduğunu söylüyor HÜDAPAR`lılar. Çözüm Süreci boyunca Doğu Anadolu`da yaptığımız görüşmelerde sundukları raporlarda da bunu dile getirmişlerdi. PKK Kürtlerin tek temsilcisi değildir. PKK meselesini elinde silah tutan güç olan PKK ile, fakat Kürt meselesini tüm Kürtlerle konuşmalı devlet diyorlar...
Başlık sizi yanıltmasın. Yapayalnız değiller. Diyarbakır`da selavat getirmeye çıktıklarında 1.5 milyon insan iniyor caddelere...
Sibel ERASLAN - Star Gazetesi