Hüseyin Kaya - Doğruhaber / Haber Yorum
Batının batıl ideolojisi bir bataklık gibi kirli, kirletici ve boğucudur.
Kime sirayet ederse artık onun kurtulması çok zordur. Çamur ve pislik içinde bulunanlar oradan çıkmak yerine başkalarını da yanlarına çağırırlar.
Mesela, mizah, eleştiri ve ifade özgürlüğü anlayışlarına bakın.
İçinde bulundukları bataklıkta etrafa havlar, hakaretler eder çamur sıçratırlar.
Birileri “Neden hakaret ediyorsunuz?” dediğinde, “Siz de ifade özgürlüğünüzü kullanın, karşılık verin” derler.
Daha açıkçası, “Siz de bizimle aynı bataklığın, aynı çamurun içine girin, bize benzeyin, o zaman yaptığımızı anlarsınız.” demek istiyorlar.
“Biz Müslümanız ve değerlerimiz hakareti kabul etmemeyi gerektiriyor” dediğimizde “Dinde reform” yapılmasından, Protestan ahlak anlayışına geçilmesi gerektiğinden söz ediyorlar.
Batıl zihniyet böyle!
Bir de kendisi bataklığa girdikten ve insanları da oraya çağırdıktan sonra girmeyi kabul etmeyenlere çemkiren devşirmeler var.
Her türlü kirli yapıyla iş tutan tipler ve yayın organları…
Cumhuriyet gazetesi mesela...
Yıllarca Kemalist cumhuriyetin yarı resmi yayın organı kabul edilirdi. 40`lı yıllarda keskin bir Hitler hayranlığı gözükürdü sayfalarında; ama sonra yavaş yavaş sola kaydı.
Sol dedikse öyle bildiğiniz bir sol değil, nev`i şahsına münhasır bir şey işte… Biraz ulusalcı, biraz statükocu, Kemalist ve tek adamcı, baskı ve dayatma taraftarı; ama her zaman İslam düşmanı.
Salman Rüşdi adındaki melun yaratığın hakaretlerle dolu paçavrasının yayınlanmasına Türkiye`de Aziz Nesin ve Cumhuriyet gazetesi öncülük etmişti.
Şimdilerde Fransız Charlie Hebdo`ya da yine Cumhuriyet Gazetesi sahip çıkıyor, ona destek veriyor ve dergisini dağıtıyor.
Kalemlerini de kişiliklerini de inançlarını da satmışlar.
Saldırıyorlar, hakaret ediyorlar ve utanmadan da saldırıya uğramaktan korktuklarını söylüyorlar.
Bakın romantik sesli belgesel sunucusu Can Dündar ne diyor?
“Charlie Hebdo`ya yapılan kanlı baskın bu karanlığın, bu yobazlığın uluslararası çapta yaygınlaştığını gösteren çok önemli bir ölçüydü. Aynı günlerde biz Cumhuriyet Gazetesi`nde dergiyi yeniden bastığımız için benzer bir baskını iki hafta önce kimimizin elinde silah kimimizin elinde sopayla bekledik. Böyle bir ülkeden bahsediyoruz.”
“Elimizde silah ve sopa ile bekledik” diyor Dündar.
Kalem ve kişiliklerini satmışlar; ama bu sefer canlarının derdine düşmüşler.
Silahla müdahale edenlere öfkeleniyor ve terörist diyor, ama ülkenin polisine rağmen ellerinde silahla bekliyorlar.
Hani gazetecinin silahı değil sadece kalemi vardı?
Gazete binasına birileri girseydi demek ki, bizim ifade özgürlüğü kahramanı gazetecilerimiz silah kullanacak ve birilerini öldürecekti.